Diyarbakır Özgür-Der haftalık Salı Sohbetlerinin bu haftaki konuğu Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan oldu.
“Hayatı Ramazan Bilmek” konulu seminer Özgür-Der Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Recep Doğru’nun sunuculuğunu yaptığı program, Nureddin Yargıcı'nın Kur’an tilaveti ile başladı.
Programa katılımcıları selamlayarak başlayan Ramazan Kayan, pandemi gibi zor bir süreci büyük oranda geride bırakmanın ve bu vesile ile bir araya gelebilmenin mutluluğunu yaşadığını, salgın sebebiyle vefat edenlere Allah’tan rahmet dilediğini ve bu pandemiden gerekli dersleri çıkarmamız gerektiğini ifade etti.
Kayan, ramazan ayının yaklaştığını, ramazan iklimine kendimizi hazırlamamız gerektiğini, ramazan ayı münasebeti ile kendimizi yeniden ele alarak, rabbimize yeniden ram olmamız gerektiğini ifade etti.
Ramazan’da rabbanileşmek
“Ancak öğretmekte olduğunuz kitaba uyup, kitabın gereğince rabbanilerden olun” ayetini hatırlatan Kayan, okumalarımızın, tefsirlerimizin, Kur’an merkezli tüm çalışmalarımızın rabbanileşmemizi sağlayıp sağlamadığı konusunda kendimizi gözden geçirmemiz gerektiğini ifade etti.
Kayan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Rab kelimesinin anlam sahası oldukça geniş ve ramazan ayına da girerken “rab” kelimesinin anlamını iyice idrak etmemiz lazım. 'Terbiye edici' anlamına gelen rab kelimesinin neresindeyiz? Allah Resulünün ifade ettiği 'Beni rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti' hadisi bağlamında bizler rabbimizin bizden istediği terbiyenin neresindeyiz, bunun üzerine düşünmemiz lazım.
Bizlerin bilgiye ulaşma veya bizzat bilgi konusunda hiçbir sorunu yok. Ancak bilginin bizi ne ölçüde terbiye ettiği hususu üzerinde durup düşünmek lazım. Ticaretten, siyasi analizlerimize varana kadar tüm ilişkilerimizde Kur'an ve Sünnetin terbiyesinden geçtik mi?”
Terbiye edilmemiş bir kişi şahsiyet kazanamaz
Ramazan ayına yaklaşırken rabbimizin terbiye nizamını oturtmamız gerektiğini ifade eden Kayan, Peygamber efendimizin ashabını bilgiye maruz bırakarak yetiştirmediğini, İslam’ın terbiye boyutunu aktararak, İslam terbiyesi ile yetiştirdiğini ifade etti.
“Terbiye olmayınca 'free' nesiller yetişiyor, sonuç olarak da çocuklarımızı yetiştirirken istediğimiz sonuca ulaşamıyoruz. Peygamber sadece talim için değil, tedris için değil, nefisleri terbiye etmek için geldi. Aklımızın, bilgimizin terbiyeden geçmesi lazım. Kalbimizin yine aynı şekilde terbiyeden geçmesi şart. Eski diri ve heyecanlı ruhumuzu yeniden kuşanabilmemiz için ruhumuzu İslam terbiyesinden geçirmemiz lazım. Bu sebeple ramazan ayı vesilesiyle aklımızı, kalbimizi ve ruhumuzu yeniden gözden geçirip, İslam’ın terbiyesinden geçirmemiz lazım. Alemi terbiye etmeden önce kendi nefsimizi terbiye etmemiz şart. Özetle müziğimizin, sporumuzun, sanatımızın terbiyeden geçmesi gerekir. Yine aynı şekilde doktorumuzdan, öğretmenimize, hukukçumuzdan, tüccarımıza herkesin İslam’ın terbiyesinden geçirmesi lazım.”
Rabbanileşmek için 4T (Tercih-Teslim-Temsil-Tebliğ) kuralı bulunduğunu aktaran Kayan şu 4 hususu vurguladı:
1- Tercihlerimizi gözden geçirmek
Her şeyin sonuç itibariyle gelip tercihlerimize dayandığını ifade eden Kayan, isabetli tercihlerde bulunmamız için rabbimizin bizlere her türlü imkanı tanıdığını, ancak buna rağmen insanoğlunun her seferinde tercihlerinde tökezlediğini vurguladı. Kayan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Lailaheillallah bir tercihtir. Bu tercihimizin bilincinde olmamız şart. Bilelim ki kitaba ve Resul'e iman ettikten sonra tüm diğer tercihler geri plana düşer. Bu mutlak bir tercihtir. Evrensel olan bu kitabın rehberiyetinden ve bu tercihimizden taviz vermeyeceğiz. Tarih boyunca resullerin davetini kabul edenlerin karşılaştığı akıbeti göz önüne getirelim. Ve şunu da bilelim ki İslam tercihimiz, tercihlerden bir tercih değil, asli ve mutlak bir tercihtir.
Şunu unutmayalım ki en zor tercih de ahireti dünyaya tercih etmektir. Ne yazık ki sanki dünya bize zimmetliymiş gibi hareket ediyor ve Resul'ün 'Dünya hayatında bir yolcu gibi ol' nasihatini unutuyoruz. Dünyevileşmenin tehlikesine karşı uyanık olmak ve ramazan aynı bu muhasebe için bir fırsat olarak görmemiz gerekir.
'Allah ve resulünün konuştuğu yerde hiçbir mümin erkek ve kadına tercih hakkı düşmez' ayeti kerimesini tercih ayeti olarak görmemiz mümkün. Tercih konusunda net bir sınır ortaya koyuyor. Şu ramazan ayında tercihlerimizi gözden geçirelim, çünkü insan tercihlerinin toplamıdır. Hesap günü hesabımızı kolaylaştıracak olan şey yine tercihlerimizdir. Nasıl ki üniversite sınavı sonrası tercihte bulunurken kılı kırk yararak, birçok kişiye danışarak tercih yapıyorsak aynı şekilde ahireti kazanmaya yönelik tercihlerde bulunmamız ve Allah’a karşı hiçbir tercihte bulunmamamız lazım.”
2- Teslimiyet
“Bir vakit rabbi İbrahim'e dedi ki teslim ol ve İbrahim dedi ki ben teslim oldum.” Ayeti ile teslimiyeti vurgulayan Kayan teslimiyet konusunda konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Şayet inandığımız doğrulara teslim olmuyorsak yine burada sıkıntı var demektir. Malumunuz İslam’ın kelime anlamı teslim olmak. Acaba bizler yüzde kaç teslim olduk? Yüzlerce yıldır yaşadığımız sıkıntı ve dağılmışlık, rabbimize tam anlamıyla teslim olmamaktan kaynaklanıyor.
Bizler bütüncül bir şekilde teslimiyetimizi sunmak zorundayız. Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Hacer validemiz örneğinde gördüğümüz koşulsuz ve net bir teslimiyet göstermemiz şart. Hayatımızla ilgili korku ve kaygılarımızın çoğu teslimiyet eksiğimizden kaynaklanmakta. Aklımızı vahye teslim etmemiz lazım. Hanımlarımız mutfağa, çocuklarımızı ekrana, kızlarımız vitrine, yaşlılarımız huzurevlerine, bebeklerimiz bakıcılara teslim. Maalesef durum bu. Bu sebeple ramazan ayı vesilesi ile teslimiyetimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Teslimiyet derken de kastımız mahlukun yaratana teslim olmasıdır.”
3- Teslimiyet yetmez temsiliyet şart
"Acaba bizler bu halimizle İslam için avantaj mıyız dezavantaj mıyız, acaba bizler İslam’ı gerektiği gibi temsil ediyor muyuz?" sorusu ile muhasebede bulunmamız gerektiğini ifade eden Kayan, şunlara değindi:
“Şu Diyarbakır’dan çıkıp gittiğinizde acaba eksikliğiniz hissedilecek mi? Çalıştığınız kurumdan veya oturduğunuz yerden çıkıp gittiğinizde acaba zihinlerde neye karşılık geliriz? Tertemiz İslam’ı kirli Müslümanlar temsil edemezler. Bu sebeple öncelikle bizim tertemiz bir kimlik, temiz bir yürek ve temiz bir zihinle bu topluma girmemiz lazım. Çünkü İslam bir yaşam tarzıdır. Gittiğimiz yere rahmet ve bereketin gitmesi lazım. Aksi taktirde temsiliyet konusunda kendimizi gözden geçirmemiz lazım. Türkiye’de iki yüz bin hafız, yüz elli bin tane diyanet görevlisi var. Peki temsiliyet açısından baktığımızda durumumuz nedir, düşünmek lazım.”
4- Temsil yetmez tebliğ şart
Konuşmasının son kısmında tebliğ ve davet üzerinde duran Kayan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Unutmayalım ki her Müslüman davetçidir. Bugün kıldığımız beş vakit namaz gibi davet de farzların farzı hüviyetinde üzerimizde bir sorumluluk olarak duruyor. Bugün Türkiye’de diyanetiyle, tüm islami vakıf ve dernekleri ile yapılan araştırmalara göre genç nüfusun ancak yüzde 3’üne ulaşabilmişiz. Gençlerimize ulaşma konusunda başarılı değiliz. Gençlerin bizden beklediği ilgi alakayı göstermek zorundayız.
Resulullahın yirmi üç yıllık mücadelesinde onlarca acı, sıkıntı ve dert olmasına rağmen en çok üzüldüğü şey müşriklerin şirk üzere ölmesidir. İnsanların iman etmemesi üzerine duyduğu derin üzüntü tebliğ ve davet konusundaki ısrarı ve duyduğu derin sorumluluktan kaynaklanıyordu. O halde biz yığınla namazsız ve Kur’an'sız insanın yaşadığı ülkemizde, tebliğ ve davet konusunda sorumluluğumuzu ne ölçüde yerine getiriyoruz?
Geliniz bu ramazan vesilesiyle tanıdıklarımız arasında bize ilgi duyan, sevgisi ve saygısı olan ancak namaz kılmayan tanıdıklarımızdan en az üç kişiyi, namaza başlatma konusunda yoğun bir çaba sarf edelim. Bu tanıdıklarımızı birebir markaja alalım. Ve unutmayalım ki kıldığımız namaz bizi kurtarmaz. Bu sebeple tebliğ ve davet şart.”