Türkiye'de sivil toplum ve siyaset kurumu, Kürt sorunu üzerinden militarizm tarafından kuşatılıyor. Sınır ötesi tezkeresi, militarizmin yeni zaferinin kanıtı olarak kan isteyen 507 vekilin imzasıyla tarihe geçti. 12 Nisan 2006 tarihinde Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın operasyon talebini açıklamasından sonra çatışmalarda ciddi bir yoğunlaşma oldu. Beytüşşebap'da olduğu gibi açıkça provokasyon kokan olaylara tanık olduk. Medya ve ordu tarafından topluma, Türkiye içindeki her eylemi aradaki yüzlerce kilometreye rağmen Irak'tan gelen PKK'liler yapıyormuş gibi bir hava yansıtıldı.
Bugüne dek 24 kez hem de Irak yetkilileriyle anlaşarak yapılan sınır ötesi operasyonlardan hiçbir sonuç alınamadığı biliniyor. Sınır ötesi operasyonun bir çözüm olamayacağını kendisi de ifade eden Büyükanıt'a neden operasyonu ısrarla istediğini soran yok. Birileri çıkıp operasyonun arkasındaki derin projeyi açıklamalıdır. Operasyon konusunda şu sorular cevaplanmayı bekliyor:
- 24 kez hem de Irak yetkilileriyle anlaşılarak yapılan sınır ötesi operasyonlardan hiçbir sonuç alınamadığı halde bunda neden ısrarcı olunuyor?
- Operasyonun hedefinde gerçekte PKK mi var yoksa bölgesel yönetim mi?
- Tezkere konusunda askerden hükümete bir dayatma olmuş mudur?
- Tezkerenin amacı iç siyasete müdahale midir?
- Hükümetin, sorunun siyasi çözümü konusunda bir projesi var mıdır yoksa tamamen sorun militarizme mi havale edilmiştir?
- Bu ülkenin dış politikasını hükümet mi yoksa asker mi belirlemektedir?
- Son zamanlarda artan çatışmaların tezkere tartışmaları ile bir ilgisi var mıdır?
Militarizmin uç beyleri MHP ve CHP'nin kuyruğuna takılarak tezkereyi jet hızıyla çıkaran hükümet, bölgedeki oy patlamasının nedeninin tezkereye karşı gelmelerinden kaynaklandığını unutmuş görünmekle seçmenine ihanet ediyor. Bazı bölge milletvekilleri göz boyama amacıyla tezkerenin gereksizliğini ifade etseler de oylama günü "paşa paşa" gidip "evet" oylarını kullandılar.
Şemdinli olaylarından itibaren sivil siyaset ve toplum üzerinde aşama aşama gerçekleşen kuşatma tezkereyle zirveleşmiş oldu. Bu kuşatmanın kaldırılması için tek yol sivil siyasete sahip çıkmak ve sorunu siyasi yollarla çözmektir. Kürt sorunu kriminalize edildikçe militarist kuşatma da devam eder. Bu nedenle hükümet, sivil siyasetin önünü açmaya, DTP'nin siyaset yapma hakkına sahip çıkarak başlamalıdır. Son aylarda DTP üzerinde yargı, medya ve silahlı bürokrasi ile militarizmin meclisteki uzantılarının ciddi bir baskısı var. Bu partiye dönük hedef gösterme, tutuklama, soruşturmalarla baskılama ve linç hareketiyle DTP'nin siyasetten çekilmesi amaçlanıyor. Bu çok tehlikeli bir oyundur ve sadece PKK'yi değil Kürt sorununu da militarizme terk etmektir.
Hükümete ve tüm ilgililere sesleniyoruz: PKK sorunu askeri yollarla değil siyaset kurumumun işletilmesi ile çözülür ve siyaset de sivillerin işidir. Kürdistan federe bölgesine dönük bir komplonun içinde olunmamalıdır. Tüm toplumsal yapıyı esir alan ırkçı – militer kuşatma ve blokaj kırılmalı, çözüm siyaset kurumumun işletilmesinde aranmalıdır.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi