Ceylan Önkol'un parçalanması sırasında Lice Cumhuriyet Savcısı'nı güvenlik gerekçesiyle olay yerine götürmeyen jandarma görevlileri hakkında "Görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla açılan soruşturmada şüpheliler hakkında Lice Cumhuriyet Savcılığı'nın tarafından takipsizlik kararı vermesi eleştirildi.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz imzalı açıklamada karar, "olayın adım adım karartılması; yüzlerce zamanaşımı ya da cezasızlık örneklerine yeni bir örneğin eklenmesi" şeklinde yorumlandı.
Yılmaz, "Anlaşılmıştır ki, korkunç cinayetin ardından geçen dört yıllık süreyi Lice Cumhuriyet Başsavcılığı masum bir kız çocuğunun katillerinin peşine düşmek yerine olayda ihmali davayı kapatmanın çalışmasını yürütmüştür. Olayı karartmak ve failleri aklamakla meşgul olanların unuttuğu bir gerçek vardır ki, skandallar silsilesiyle olay ilk günkü tazeliğini korumaktadır ve Ceylan’ın açık kalan gözleri devletin yakasındadır! " ifadelerini kullandı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
CEYLAN ÖNKOL HANGİ UZLAŞININ KURBANIDIR!
Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyünün Xambas mezrasında 28 Eylül 2009 tarihinde meydana gelen patlama sonucu yaşamını yitiren Ceylan Önkol'un (12) ölümünün üzerinden yaklaşık 4 yıl geçti. Bir kız çocuğunun bedeninin alçakça parçalanmasının yanı sıra meydana gelen skandallar silsilesiyle de hafızalarımızda derin yer edinen olayın üzerinden 4 yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen aydınlatılmak bir yana olay, yeni bir skandal örneğiyle karşımıza çıktı.
Ceylan’ın minik medeninin parçalanması sırasında ilgili Lice Cumhuriyet Savcısı'nı güvenlik gerekçesiyle olay yerine götürmeyen jandarma görevlileri hakkında "Görevini kötüye kullanmak" suçlamasıyla açılan soruşturmada şüpheliler hakkında Lice Cumhuriyet Savcılığı tarafından takipsizlik kararı verilerek yeni bir hukuk skandalına imza atıldı.
Verilen bu karar, olayın adım adım karartılması; yüzlerce zamanaşımı ya da cezasızlık örneklerine yeni bir örneğin eklenmesinin ilk adımı atılmış olmaktadır. Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararının kendisi kadar içeriği de başta ailesi olmak üzere olayın takipçisi olan bizleri yaralamıştır. Başsavcılık, kararında her zaman yapıldığı gibi “yoğun terör olayının yaşandığı bir bölgede bölgenin durumu” nakaratı tekrarlanmış ve çocuklarının minik parçalarını toplayıp getiren ailesinin trajedisine karşı adeta bir vidan körleşmesi yaşanmış, dahası iki gün geçmesine rağmen olay yerine gidilmemesi normal gösterilmeye çalışılmıştır. Bu haliyle verilen karar, hukuku katletmek ve delillerin karartılmış olma ihtimaline göz yummak anlamına gelmektedir.
Anlaşılmıştır ki, korkunç cinayetin ardından geçen dört yıllık süreyi Lice Cumhuriyet Başsavcılığı masum bir kız çocuğunun katillerinin peşine düşmek yerine olayda ihmali davayı kapatmanın çalışmasını yürütmüştür. Olayı karartmak ve failleri aklamakla meşgul olanların unuttuğu bir gerçek vardır ki, skandallar silsilesiyle olay ilk günkü tazeliğini korumaktadır ve Ceylan’ın açık kalan gözleri devletin yakasındadır!
Tapantepe Karakolu yetkililerinin, kendilerine bildirildiği halde kendi yetki sahalarındaki olay mahalline intikal etmemeleri, savcının da can güvenliğini bahane ederek olay yerine aynı gün içinde gitmeyip delillerin karartılma ihtimaline yol açması nedeniyle bu kurum ve kişiler görevlerini ihmal etmişlerdir. Şunu açıkça ifade etmek isteriz ki, ihmaller zinciri görülmek istenmediğinden dolayı savcılığın söz konusu kararı bizler için yok hükmündedir.
Olay anından itibaren Ceylan Önkol cinayeti hukuka uygun biçimde soruşturulmamış ve bu cinayetin faillerinin bulunması için ciddi bir çaba sergilenmemiştir. Olayın muhatabı olan kurum ve kişiler, bu güne kadar inkâr ve savunma psikolojisi ile hareket etmiş, soruşturma kamuoyunun baskısı sonucu kerhen ve çok geç başlamıştır. Ceylan’ın ölümüne neden olan olayda bir dizi ihmal ve kusur; olay sonrasında ise müteselsilen keyfilik ve kasıt vardır. Ve savcılık söz konusu ihmal, kusur ve kasıtları aydınlatmak için çaba saf etmek yerine, kendisinin de parçası olduğu yanlışları temize çıkarmanın gayreti içerisine girmiştir.
Kürt sorununda önemli adımların atıldığı, silahların kalıcı olarak susması için en üst düzeyde “baldıran zehri olsa bile” metoforuyla ifade edilen bir kararlılığın gösterildiği bir zamanda masum, mazlum ve maktul Ceylanımızın dosyası için alınan bu türden kararlar barış umutlarını gölgelemekte “helalleşme” beklentilerini boşa çıkarmaktadır. Unutulmamalıdır ki, adil bir barış ve helalleşmenin yolu Ceylan gibi sembolik dosyaların aydınlatılmasından ve bunların faillerinin ortaya çıkarılıp cezalandırılmasından geçiyor.
Özgür-Der olarak, değil dört yıl; on yıllar geçse bile sevgili Ceylanımızı unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı bir kez daha hatırlatmak isteriz. Son olarak yetkili kurumları bir daha ciddiyetli davranmaya, bugüne dek biriken soruları cevaplayacak ve zihinlerdeki şüpheleri giderecek çok yönlü ve derinlikli bir soruşturma yürütmeye, kusurlu ve sorumluları ortaya çıkarıp gereğini yapmaya çağırıyoruz.
Av. Serdar Bülent Yılmaz
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı