Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde ağır hasta olmasına rağmen tahliye edilmeyen mahpuslarla ilgili basın açıklaması yaptı.
Şube Başkanı Murat Koç tarafından yazılı olarak yapılan açıklamada, cezaevlerindeki birçok hak ihlaline işaret edilerek, özellikle ağır hasta tutukluların serbest bırakılmamalarının kabul edilemeyeceği kaydedildi.
163'ü ağır olmak üzere cezaevlerinde 554 hasta mahkumun bulunduğunun bilgisinin paylaşıldığı açıklamada, ölüm cezasının yasak olduğu bir ülkede mahkûmların elverişli koşullarda tedavi edilmemeleri ve durumları ciddi olanların da serbest bırakılmamalarının, ölüm cezasından farksız olduğu belirtildi.
Atılması gereken adımların da sıralandığı açıklamada, “sağlam olarak emanet alınan mahpusların, tabutların içinde değil sağlıklı olarak yakınlarına kavuşturulmaları, devletin temel görevi, mahpusların ise en temel insani haklarıdır. Tüm hasta mahpusların infaz ve tedavi koşulları iyileştirilerek, bağımsız hekimlerce muayenesinin önü açılmalıdır. Ölümün eşiğindeki ağır hasta mahpuslar, cezaevlerinde bulunma gerekçeleri ne olursa olsun; hiçbir tartışmaya yer vermeden derhal serbest bırakılmalıdır.” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tam metni:
Cezaevlerinde Günden Güne Eriyen Hasta Mahpuslar Derhal Serbest Bırakılmalıdır!
11.02.2014
Cezaevleri bir ülkenin, insan haklarına ve onuruna saygı anlamında en muteber aynasıdır. Türkiye’deki cezaevleri her zaman insan onuru ve haklarının çiğnendiği alanlar olarak hiç gündemden düşmemişlerdir. İnsan hakları konusunda önemli gelişmeler yaşanmasına rağmen her nedense cezaevleri bu gelişmelerden nasibini almamıştır. Cezaevleri, işlenen suçlara karşılık verilen hürriyeti kısıtlama cezasının yerine getirildiği yerler olmanın ötesinde, paralel olarak yazılı olmayan cezaların uygulandığı alanlar olagelmiştir.
Hürriyetin kısıtlanması cezasına ek olarak; insan onurunun çiğnendiği hakaret ve davranışlara maruz kalma, hasta mahpusların tedavi görmesinin engellenmesi, ailelerin mahpusları ziyaretini zorlaştıracak ve hatta bazen neredeyse yakınlarının imkânlarına bağlı olarak imkânsız kılacak şekilde uzak kentlere sevk edilmeleri gibi ekstra cezalandırmalar uygulanmaktadır. Ayrıca bu durum cezaların şahsiliği ilkesinin çiğnenip mahpus yakınlarının da cezalandırılması sonucunu doğurmaktadır.
İnsanların devlete emanet olarak bulunduğu cezaevlerinin önemli bir sorunu da ağır hasta mahkûmların serbest bırakılmayarak ölüme terk edilmeleridir. Ağır hastalıkların pençesine düşen ve gerekli tedavi koşulları da oluşturulmadığı için günden güne eriyen çok sayıda mahkûm cezaevlerinde hayatını kaybetti. Çoğu devlete sağlıklı olarak emanet edilen bu insanların maalesef tabutları yakınlarına teslim edildi. Bu ağır trajedinin önüne geçilmesi mümkünken, cezaevlerinden çıkan onca cenazeye rağmen, bunun önüne geçilmemektedir. Verilen raporlara rağmen hasta mahpusların cezaevlerinde gün gün ölüme yürümelerine seyirci kalınmaktadır.
İnsan hakları kuruluşlarının raporlarına göre şu anda cezaevlerinde 554 hasta mahkûm bulunmaktadır. Bunların 163'ü ağır hasta ve tahliye edilmemeleri durumunda ölme olasılıkları oldukça yüksek. Bir an önce serbest bırakılması gereken bu hastaların Adli Tıp Kurumu tarafından tutsaklıkları devam ettirilmektedir. Hastanelerde mahpus reviri olmadığı gibi gerekçelerle, hastalar tedavi edilmeden geri gönderilmekte, ölüme terk edilmektedir.
Sessizlik içinde boğulmaya bırakılan bu yaşamların, insanlık onuruna aykırı koşullarda, var olan en temel hakları da gasp edilmiş halde ölümü beklemeleri kabul edilemez. Bu haliyle yasal güvence altına alınmış olan “Zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” hükmü geçerliliğini yitirmiştir. Ölüm cezasının yasak olduğu bir ülkede mahkûmların elverişli koşullarda tedavi edilmemeleri ve durumları ciddi olanların da serbest bırakılmamaları, ölüm cezasından farksızdır.
Hasta mahpusların devletin kusuru nedeniyle ölmeleri veya sakat kalmalarının sorumluları; hiç kuşkusuz bu sorunu çözmekle yükümlü olan devlet yetkilileridir. Ayrıca Cumhurbaşkanın sorumluluğuna da hassaten temas etmek gerekiyor. Çünkü Cumhurbaşkanı istese af yetkisini kullanarak cezaevlerinde ölüme terk edilmiş mahkûmları kurtarabilir.
Atılması gereken adımlar şu şekilde özetlenebilir:
- Öncellikle Cumhurbaşkanlığı'nın af yetkisini kullanmasında, Adli Tıp Kurumu'nun resmi bilirkişi tekeli kaldırılmalıdır.
- Cezaevlerine mahpusların insani koşullarda tedavi görmesine imkân tanıyacak revir veya hastanelere mahpus tedavi bölümleri yapılmalıdır.
- Özellikle F Tipi hapishanelerdeki tecrit koşulları, hastalıkları tetiklemeye ve mahpusların hastalıklarının hızlı bir şekilde ilerlemesine neden olduğundan hapishanelerdeki tecrit uygulamasına son verilmelidir.
- Hapishanelerde beslenme, havalandırma ve spor imkânları iyileştirilerek, mahpusların beden ve ruh sağlıklarının korunmasına yardımcı olunmalıdır.
- Hapishanelerdeki sağlık koşulları düzeltilinceye kadar Adalet Bakanlığı acilen tüm hapishanelerdeki sağlık sorunu olan mahpusları sağlık kontrolünden geçirmeli ve tedavilerine başlamalıdır.
- Hükümet ise bir an önce yaşanan sorunları ortadan kaldıracak yasal düzenlemeleri yapmalıdır.
Sağlam olarak emanet alınan mahpusların, tabutların içinde değil sağlıklı olarak yakınlarına kavuşturulmaları, devletin temel görevi, mahpusların ise en temel insani haklarıdır. Tüm hasta mahpusların infaz ve tedavi koşulları iyileştirilerek, bağımsız hekimlerce muayenesinin önü açılmalıdır. Ölümün eşiğindeki ağır hasta mahpuslar, cezaevlerinde bulunma gerekçeleri ne olursa olsun; hiçbir tartışmaya yer vermeden derhal serbest bırakılmalıdır.
Murat Koç
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı