Diyarbakır Özgür-Der'in "15 Temmuz Sonrası Türkiye'de Yaşanan Siyasal ve Sosyal Değişimler" üst başlığı altında düzenlediği forum başladı.
İkram Filiz'in yönettiği forum, Nurullah Canpolat'ın okuduğu ve adalet temalı mesajların verildiği Kur'an-ı Kerim tilaveti ve meali ile başladı.
12 konuşmacının 4 başlıkta tartışacağı programın 1. oturumunda "15 Temmuz Sonrası Türkiye'de Cemaat ve Dindarlık Algısı" konuşuldu. İlk oturumda 23. Dönem Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt, Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı Nesip Yıldırım ve Art. Yazar Hamza Türkmen birer sunum yaptılar.
Kurt: FETÖ'nün Bu Kadar Vahşileşebileceğini Öngöremedik
Sinevizyon gösteriminin ardından Abdurrahman Kurt'un konuşmasıyla foruma geçildi.
Konuşmasında 15 Temmuz öncesinden başlamak üzere Türkiye'de yaşanan darbeler ve darbelerin oluşturduğu baskı ortamından örnekler veren Kurt, "Cemaatin 'ılımlı İslam' anlayışına hizmet ettiğini hep beraber gördük. AK Parti ile beraber askeri vesayetin geriletilmesi Ergenekon ve Gladyocu anlayışın geriletilmesi karşısında hükümet ile bir dirsek temasına girdiğinde gördük. Tabii gerçek yüzünü gizleyerek hükümete destek oldu. Aynı şekilde KCK operasyonunda hükümete destek oldu. Böylesine bir süreçte, böyle bir yapı olduğunu, bu kadar insanı öldürebileceğini, kendi varlığı ve amaçlarına ulaşma adına bu kadar vahşileşebilecek bir yapı olduğunu tahmin edemedik. Yani dini bir yapının bu noktaya gelebileceğini düşünemedik." dedi.
Son süreçte yaşanan FETÖ olaylarının Türkiye'de cemaat ve dindarlık algısını ciddi anlamda etkilediğini vurgulayan Kurt, cemaatlerin ciddi bir özeleştiri içerisine girerek bu algıyı kırmaları gerektiğinin önemi üzerinde durdu.
Yıldırım: Müslümanlar Olarak Ne Haldeyiz
İkinci konuşmacı olarak söz alan Nesip Yıldım, 15 Temmuz darbe girişimi süreci ve sonrasında yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Aliya İzzetbegoviç'in "Onlar bizim düşmanlarımız ama öğretmenlerimiz değil." sözü gibi empatiyi, hoşgörüyü, hukuku, adaleti öne çıkaran güzel sözlerden örneklerle konuşmasına başlayan Yıldırım, FETÖ yargılamaları, darbe girişiminin bilançosu ve darbe girişimi neticesinde açılan davalar ve yargılamalar üzerinde durdu.
15 Temmuz sonrası cemaat ve dindarlık algısı üzerinde duran Yıldırım, dini cemaatlerin öne çıkan açmazlarına değindi. Yıldırım, "FETÖ'den boşalan yerlere yerleşme tutkusu dini cemaatleri faaliyetleri dışına çıkma ve istismar gibi yanlış tutumlara itti. Tarikatlar ve cemaatler alan kapma yarışına girdi. İşin ehline verilmesi anlayışının öncelenmemesi zamanla Allah'ın değil, cemaatin rızasını merkeze alması sonucunu doğurdu. Bu durum yozlaşmayı beraberinde getirdi." şeklinde konuştu.
Türkiye'de son günlerde artış gösteren dindarlık düzeyi tartışmalarına da değinen Yıldırım, dindarlıkta ciddi oranda azalma baş gösterdiğini, bu konuda özeleştirinin önemi üzerinde durarak "Müslümanlar olarak ne haldeyiz?", "İktidarla ilişkiler ve para konusunda ne durumdayız?" gibi sorulara cevap aradı.
Türkmen: Cemaat ve Dindarlık Algısı Zayıfladı mı?
Üçüncü olarak söz alan Hamza Türkmen, 15 yıllık AK Parti iktidarında ve özellikle de 15 Temmuz sonrasında Türkiye'de dindarlık algısının ve cemaat aidiyetlerinin zayıfladığına dair iddiaları değerlendirdi.
Türkmen, "Tevhidi çizgide istikrarlı olup da istikametini sünnetullah doğrultusunda yaşatmaya çalışan İslamcılar 28 Şubat sürecinden bu yana yaşanılan toplumsal ve siyasal değişimi birlikte konuşma ve hat belirleme konusunda aralarında istişari bir ortam ve tutarlı bir rehberlik oluşturamadılar. Yaşanan çözülmeyi bu zemin temelinde değerlendirmemiz gerekiyor. İslamcı çizgi yanlış öncelikli hedef dolayısıyla dağılmıştı ama hepsinin bilinçaltında Beyazıt Meydanı direnişlerinin izleri vardı. Dindarlık algısının 15 Temmuz'dan sonra milliyetçiliğe kaydığı söylenilmektedir. Ancak bana göre bir iki istisna dışında, özellikle Kürt sorununa adilce yaklaşım dışında ne zaman dindarlıktan kopabildi ki? İslamcılığını kaybeden bazı Kürtler de Türk milli dindarlığından kopacağım derken, Kürt milli dindarlığına savrulmadı mı?" şeklinde konuştu.
Konuşmasında AK Parti'nin İslami kimlikle ve Müslümanlarla ilişkisini de değerlendiren Türkmen, AK Parti'nin İslami bir parti olmadığının altını çizerek, sadece Müslümanlara düşmanlık yapmadığını ve bu durumun bile geçtiğimiz bu süreçte kendileri için hayati olduğunu belirtti.