Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin Demirok Tesisleri'nde düzenlediği panele konuşmacı olarak Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Araştırmacı-Yazar Hamza Türkmen, Yazar Abdülhakim Beyazyüz ile Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan katıldı.
NAZLICAN: HALK BU KEZ "HİZAYA GELMEDİ"
Ahmet Maruf Demir'in sunduğu program, Nurullah Canpolat'ın Kur'an tilaveti ile başladı. İlk konuşmayı yapan panelin moderatorü Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan, ümmet olarak bir kuşatma altında olduğumuzu belirterek, kendimizi yeniden var kılmak için sürekli bir mücadele verdiğimizi hatırlattı.
15 Temmuz darbe sürecinin bu mücadelenin son halkasını temsil ettiğini belirten Nazlıcan, halkı koruması gereken bir ordunun sürekli halkını "hizaya getirmek" için darbe yaptığının altını çizdi. 15 Temmuz darbe girişiminin bu darbeler tarihinin son güncellemesi olarak yapılmak istendiğini belirten Nazlıcan, halkın bu kez izin vermediğini hatırlattı. Nazlıcan, bu sosyolojinin iyi analiz edilmesi gerektiğini vurguladığı konuşmasında panelin bir amacının da bu olduğunu belirterek sözü Abdülhakim Beyazyüz'e verdi.
"KUR'AN'I MERKEZDEN ALMAK SAPTIRIR"
15 Temmuz'un birçok farklı yönüyle değerlendirilebilineceğini belirten Beyazyüz, kendisinin daha ağırlıklı İslami Mücadele'nin bu olay üzerinden tahlili ve çıkarılması gereken dersler üzerinde odaklanacağını belirtti. 15 Temmuz darbe girişiminin başat aktörü olan ve kendisine karşı bir zafer kazanılan Gülen hareketinin, İslami değerlerimizi kullandığını ve yıprattığını gözden kaçırmamamız gerektiğini vurgulayan Beyazyüz, Gülen Hareketi'nin böyle bir savrulma ve başarısızlığının nedeninin daha kalabalık olmayışından, disiplinli olamamalarından yada fedakarlık sergileyememeleri veyahut İslami kavramları kullanmamalarından kaynaklanmadığının altını çizdi. Beyazyüz şu ifadeleri kullandı; "Tersine bu hareket belki toplumsal ve ihya çalışmaları içerisinde olan nice kesime bu boyutlarıyla örnek olacak tarzda bir pratik ortaya koymuştu. Bundan dolayı halkın büyük bir kısmının teveccühünü kazanmıştı. Ama 15 Temmuz'dan çok önceleri başlayan ve 15 Temmuz'da noktalanan bu hareket, deyim yerindeyse o gün iflasını ilan etti. Ona bu iflası tattıran da yine biz Müslüman halktı. Islah ve ihya çizgisi, Tevhidi çizgiyi merkeze alarak bu kesimi kendimiz dışında görebiliriz. Ama daha geniş bir çerçeveden baktığımızda bunlar bizim mahallenin insanlarıydılar. Fetullah Gülen hareketinin bu şekilde savrulmasına birçok sebep sayabiliriz. Örneğin; Şahıs kutsayıcılığı ve bundan kaynaklanan mutlak itaat kültürü. Gücün putlaştırılması yada iktidarın kutsanması ve iktidar merkezli bir mücadele. Hakeza amacın yüceliğine bağlı olarak gayrı meşru araçların da meşru olabileceğine dair anlayış ve pratik. Bunlara daha başka şeyler de ekleyebiliriz. Ancak tüm bunların dayandığı temel sorun bilgi problemidir. Ümmetin de en büyük sorunu olan bilgi problemi. Sahih doğru bir bilgiye ulaşamamak. Doğru bir tasavvura sahip olamamak ve bunun sonucunda doğru bir Allah tasavvuru, doğru bir din doğru bir Peygamber, doğru bir amaç olayını netleştirememe. Doğru bir metod anlayışını benimseyememe, anlayamama."
Bu sorunun sadece Gülen örgütünün sorunu olmadığını belirten Beyazyüz, Müslümanların evlatlarını helak sürükleyen güncel örnekler olarak IŞİD ve Haşdi Şabi örgütlerini gösterdi. Tüm bu örgütlerin ortak sorunun, Kur'an-ı Kerim'e dayanmaması olduğunu belirten Beyazyüz, bu sapmanın son örneğinin, tarihinde İslam devriminin yaşandığı İran'ın, Suriye'de yaptığı katliamlarında görmenin mümkün olduğunu söyledi. Beyazyüz "Kur'anı merkeze alarak, Kur'an'dan hareketle Resullullah efendimizin sünnetini en güzel bir şekilde anlamak zorundayız. İslam tarihindeki değerli alimlerin tecrübelerinden faydalanarak, Kur'anın bize verdiği temel hedefleri gerçekleştirmek zorundayız" dedi. Ümmet, cemaatler ve toplum olarak bu metodu uygulayamadığımız sürece bu sıkıntıları yaşayacağımız uyarısında bulundu.
"KEMALİST ZİHNİYET, FARKLI BİR ŞEKİL VE İDEOLOJİYLE GELDİ"
15 Temmuz'un Cumhuriyetin darbe geleneğinin bir devamı olduğunu belirten Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Gülen hareketinin omurgasını oluşturan cuntanın Kemalist darbe geleneğinin bir devamı olduğunu belirtti. Kaya, Kemalist zihniyetin birçok kodunu devraldığını belirttiği Gülenci cuntanın, Kemalist mirasına şu örnekleri verdi; "Bu aralar herkes haklı olarak takiyeci diye bu hareketi suçluyor. Ancak takiyeciliğin bu ülkede 100 yıllık bir geleneği var. Bu ülkede cumhuriyetin kuruluşundan beri bizatihi Mustafa Kemal'in ifadelerinde ortaya koyduğu politikalara baktığımızda bizzat devletin kurucu felsefesini oluşturduğunu görürüz. Bir diğer örnek jakobenlik. Kemalist zihniyetin halkı güdülmesi gereken koyun olarak görmesinden kaynaklı sopayla adam etme, yönetme mantığını, 15 Temmuz gecesi tank ve uçaklarla güncellenmiş haline şahit olduk. Helikopterlerden, tanklardan açılan ateşlerle iktidar kurmaya çalıştı birileri. Yada daha temel bir husus olarak belli bir amacı kutsayarak ve bu amaca giden her türlü aracı da meşru gören 15 Temmuz gecesi karşımıza çıkan bu yaklaşımın Kemalist darbe geleneğinin de temel felsefesi olduğunu görmemiz lazım. Tüm bu hususlarla Kemalist darbe zihniyetinin bir anlamda farklı kavram ve ideolojik yaklaşımlarla süslenmiş bir şekilde karşılaştık. Kemalist zihniyet bu ülkede eğitiminden, siyaset kurumuna kadar her ne kadar iyileştirilmeler yapılmış olsa da hakim olduğunu unutmamak gerek."
15 TEMMUZ SONRASI BAŞLAYAN DEĞERLERİMİZE SALDIRI FURYASINA DİKKAT!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Gülenci cuntayı mahkum etme adına kamuoyunda cemaat, iman, fedakarlık kavramlarının antipropagandaya maruz kaldığına dikkat çeken Kaya, merkez medyada ordu asker üzerinde geliştirilen hassasiyetin İslami kavram ve değerlere gösterilmediğinin altını çizdi. Cuntacı askerlere bile asker değil "asker elbisesi giymiş" darbeciler" denildiğine dikkat çeken Kaya, aynı hassasiyetin İslami değerlere uygulanmadığına vurgu yaptı.
"AÇIĞA ALINMALAR KONUSUNDA HUKUKSUZLUKLAR VAR"
15 Temmuz sonrası başlatılan açığa almalar hususunda adaletsizlik yapıldığının altını çizen Kaya, adil bir şahitlik yapılanması gerektiğini belirtti. "Müslümanlar her zaman adaletten yana olmalılar. İşte 'onlar gelseydi bizim başımıza neler gelirdi' anlayışıyla hareket edemeyiz. Dün rakamlar açıklandı; 80 binden fazla tahkikat var, 37 bin tutuklama var. Yüzbin küsürden fazla kişi açığa alınmalar var. Bunlar çok büyük rakamlar ve kitlesel olarak mağduriyet yaratması kaçınılmaz olan rakamlar. Ancak tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp "mağdur falan yok" diye lafı kestirip atıyorsa biz bunu hoş göremeyiz ve buna da karşı çıkarız ve çıkmalıyız. Bu konuda yanlışlar yapıldığı açıktır."
"GÜLEN CUNTANIN OMURGASI, KAPİTALİZMİN KOÇBAŞIDIR"
Konuşmayı son olarak araştırmacı-yazar Hamza Türkmen aldı. "15 Temmuz darbe sürecinin zemini yerel ve küresel vesayetten kopma sürecinin yaşandığı Türkiye idi. Ama hedefi ümmeti Muhammed idi." Diyen Türkmen, Türkiye'de yaşanan bu kazanımın ümmet coğrafyasında da yankılandığını savundu. Türkmen, Gülen hareketini, 15 Temmuz'un omurgası olarak tanımlarken, emperyalizmin koçbaşı olarak değerlendir ve şunları kaydetti: "Her tip Kur'an'dan, Resul'ün sünnetten kopmuş, aykırı tavır içinde olan gruplar emperyalisler için, Müslümanlar arasında iç kavgaya imkandır. İşte bunu en son, devrim değerlerinden Safevi Şiasına dönen İran'ın Haşdi Şabi milislerinde görüyoruz. Bugün tepkiselliğini tamamen Kur'an dışı, sünnet dışı bir duygusallığına saptıran IŞİD'te görüyoruz. Yahut da batıni, egzotik yöntemiyle Fetullah Gülen de görüyoruz"
15 Temmuz direnişinin ruhuna değinerek devan eden Türkmen, 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan üç grubun varlığından bahsetti. Birinci grubun, darbe emarelerini görerek sokağa çıkan Müslüman vatandaşlardan oluştuğunu, ikinci grubun vatan, bayrak uğruna meydanlara indiğini, üçüncü grubun ise Recep Tayip Erdoğan'ın çağrısından sonra meydanları doldurduğunu söyledi. Akabinde direnişte kullanılan bazı kavram ve sembollerin(bayrak, vatan, ordu vs.) epistemolojik tahlillerini dinleyicilerle paylaşan Türkmen, zihinleri karıştıran sorular üzerinde durdu.
"KUTSALI ALLAH BELİRLER: BAYRAK KUTSAL DEĞİLDİR"
15 Temmuz'da sallanan bayraklara direniş sembolü olarak bakılabileceğini belirten Türkmen şunları kaydetti: "Uluslaşma batı sanayi devrimi içinde oluşmuş ve vahyi dışarıda bırakmış seküler yapılardır. Ve kutsaldan ayrılarak kendi kutsallarını oluşturmuştur. Bayrak bunlardan biridir. Bayraklar direniş sembolleri olabilirler. Ancak hiçbir bayrak kutsal değildir. Kutsiyeti ancak Allah belirler."