Hava muhalefetinden dolayı programa bir saat on beş dakika geç yetişebilen Hamza Türkmen, konferansına, içinde yaşadığımız toplum ve sistemde bir durum değerlendirmesi yapabilmek için, ilk inen ayetlerden örnekler vererek kısaca ilk muhatapların cahili Mekke toplumundan ve zihinlerde oluşan kirliliklerden nasıl ayrışarak arındıklarını anlattı.
İslami mücadelede toplum analizinin önemine vurgu yaparak konuşmasına devam eden Türkmen, Müddesir Süresi'ndeki toplum analizinden kalkarak içinde yaşadığımız toplumun nasıl bir yapıda olduğunu sorgulamaya dönük bilgiler verdi.
Muvahhidler devletinden bu yana 6–7 asır boyunca İslam tarihinde yönetimde ve eğitimde Kur'an merkezli ve Rasululllah'ın zamanı aşkın uygulamalarına dayanan bir siyaset ve kültür yapısının yeterince görülmediğinden bahseden Türkmen, Osmanlı-İslam toplumunun ve sisteminin de yeteri kadar akidede, kültür ve fıkıhta, siyasette Kur'an nasslarıyla bütünleşemediği için nimeti kaybettiğini ve yıkıldığını vurguladı. Ancak bu süreçte ıslah ve öze dönüş hareketlerinin devam ettiğine değindi. Başta Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh'un önceliğini yaptığı Urtev'ül Vuska dergisi çalışmalarından örnekler verdi.
Batı, işgal ettiği İslam coğrafyasından ayrılırken geriye işbirlikçi yönetimler, sınırları çizilmiş ve birbirinden koparılmış ulus toplumlar bıraktığına değinen Türkmen, ulus olgusunun Avrupa paradigmasının oluşumuna ait ve Sanayi Devrimi ile oluşmuş seküler yapılar olduğunu ve hiçbir zaman da kavim, kabile, halk gibi bir alt kimliği kabul etmeyen din başta olmak üzere diğer fıtri aidiyetlerin hepsini ya tasfiye etmeye çalışan ya da alt kimlik haline dönüştüren seküler bir sosyal mekanizma olduğunu açıkladı. Kimliğimizi veya elbisemizi vahiy dışı cahili bir forumu ifade eden ulus kimlikten ayrıştıramadığımız sürece gereğince vahiyle ve fıtratla buluşamayacağımızı ve Rabbimizin emrettiği "iyiliği emreden kötülükten nehyeden bir ümmet" olamayacağımızı belirtti.
Mevdudi'nin 'Kuran'a Göre Dört Terim' ve Seyit Kutup'un 'Yoldaki İşaretler' kitaplarına vurgular yaparak konuşmasını sürdüren Türkmen, Müslümanların kavramlarını yeniden Kuran merkezli anlamlandırmalarının, cahili ve modern kirliliklerden sıyrılmanın önemine değindi. Kavim, kabile ve millet kavramları üzerinde durdu.
Cumhuriyetin kuruluş süreci I.Meclis ve II. Meclis'de yaşananlar hakkında bilgiler veren Türkmen, Lozan anlaşması ile Osmanlı bakiyesi toplum uluslaştırılmak adına seküler temelde Türkleştirilmeye başlandığını, o dönemki İslami duyarlılığın tepkilerini, yeni Türk ideolojisini ve İstiklal Mahkemeleri'nin zulmünü ve batılılaşma politikalarını örnekler vererek anlattı.
Türkmen, Türkiye'de Müslümanlar arasında 1970'li yıllardan itibaren Kur'an'daki ve Rasulullah'ın uygulamalarındaki İslam'ın keşfedilmeye başlandığını, bu süreçle beraber Osmanlıdan devralınan zaaflı dini telakkilerden ve sistemle ilişkilerde kimliklere bulaşan sağcı, milliyetçi, devletçi kirliliklerden hicret edilmeye başlandığını: ancak yeterli ve kendisini hissettiren bir yaşama ve tebliğ modeli henüz kurulamadığını vurguladı. Kuran-ı Kerim'den ayetlerden örnekler vererek konuşmasına devam eden Türkmen, Müslümanların vahiy merkezli, cahili değer ve sembollerden arınmış, birbiri ile irtibatlı Kuran nüveleri olmaları gerekliliği üzerinde durdu.. Bunun için de vahiy merkezli kimliklerini inşa eden İslami şahsiyetlerin istişari birliktelikler oluşturup içinde yaşadığımız toplumu ve başka bir dünya arayan tüm muhalifleri gereğince vahiyle uyarabilmek için öncü bir sosyal örnekliği kurumlaştırmaları gerekliliği üzerinde durdu. Ümmeti yeniden inşa ve ıslah etmenin yolunun, İslami tebliğ ve yaşantısını şahitliğe dönüştürmüş Kur'an Neslinin yeniden inşa etmekle mümkün olacağını belirten Türkmen, namazımızın da orucumuzun da bizi bu göreve ve şahitliğe hazırlaması gerekliliğini vurgulayarak konuşmasını noktaladı.
Haber: Murat İslam