Özgür-Der Çorum Şubesi 2012-2013 dönemine ait alternatif eğitim seminerleri kapsamında bu haftaki sunumu “Tek Parti Diktatörlüğüne Karşı İslami Bir Direnişten Söz Edilebilir mi?” konu başlığı ile Hüseyin Çağlar ve Ömer Kılıç yaptılar.
Tek parti döneminden önce Osmanlı’nın batılılaşma serüveni hakkında bilgiler vererek söze başlayan Hüseyin Çağlar, dualar ve tekbirlerle Cuma gününe denk getirilen açılışı ile farklı etnik kimliklere ve düşüncelere sahip insanları bir arada barındıran ilk meclisin yapısı hakkında bilgiler verdi.
Cumhuriyetin kurucu süresince sergilenen pragmatist tavırlarından örnekler vererek konuşmasını sürdüren Çağlar, devrim kanunlarından ve örnek uygulamalarından bahsetti ve halkın bu dayatmalara karşı cılızda olsa, iyi niyetli, takdir edilmesi gereken çabalarından örnekler verdi.
1923-1950 yıllarını tek parti dönemi olarak tanımlayan, 1945’li yıllarda çok partili döneme geçiş çabaları olsa da bu sürecin 1950’lilere kadar devam ettiği hatırlatarak sözlerini başlayan Ömer Kılıç, 1.Dünya Savaşı sonundaki siyasi atmosferden bahsetti.
Lozan anlaşmasının imzalanmış olmasını meşrulaştırmak adına savaşlardan bitkin düşmüş bir halkın varlığı ve imzalamak zorunda kalındığını ifade edenlerin varlığına değinen Kılıç, İngilizlerin ve diğer işgal güçlerinin de aynı durumda olduğunu, Rusya’da Bolşevik ihtilali ve bölgesel dengeler hakkında bilgiler aktardı.
Lozan anlaşmasının üç önemli sonucu olduğu belirten Kılıç, imzalanan bu anlaşma ile Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanlara olan bağın tamamen koparıldığını ve geri dönüşün engellendiği söyledi.
Anadolu’da yeni bir rejim kurulmaya çalışılırken, İngilizler kontrolünde ki Orta Doğu’da var olma mücadelesi yaşandığını belirten Kılıç, Filistin’in İsrail tarafından işgal edilmesi süreci bu dönemlerde hız kazandığı, ancak; günümüze kadar varlığını sürdürmüş olan Müslüman Kardeşler örgütünün Hasan El-Benna tarafından temellerinin de yine bu dönemlerde atıldığını belirtti.
Cumhuriyet’in ilanı (1923), Halifeliğin kaldırılması (1924), Tevhit-i Tedrisat Kanunu (1924), Tekke ve Zaviyelerin kapatılması (1925), Şapka Kanunu (1925), Harf İnkılabı (1928) gibi kanunların yeni kurulan sistemin özünü teşkil ettiğini belirten Kılıç, diğer kanunların ise makyaj niteliğinde olduğunu, ancak; halifeliğin kaldırılmasının Müslümanlar açıksından bir kırılma noktası olduğunu belirtti.
Ali Şükrü Bey cinayeti ve ilk meclisinin tasfiye sürecini değerlendiren, devrim kanunlarının çıkartılıp uygulanması sürecinden de bahseden Kılıç, sözlerine şöyle devam etti. “İstiklal Mahkemeleri desteği ile en ufak bir muhalefete göz yumulmamış ve en şiddetli şekilde cezalandırılmıştır. Bu süreç de Süleyman Tunahan hoca efendi ve diğer tarikat çevrelerinde iyi niyetli gizli gizli Kur’an öğretme çabaları olsa da, organize olmuş nitelikli bir İslami direnişten söz edilemez.” dedi.
Tek parti döneminden önce 1924 Şeyh Said isyanına da vurgu yapan Kılıç, bu isyanın sistem tarafından yurt içinde bir Kürt isyanı, yurt dışına ise İslami bir isyan olarak gösterilmeye çalışıldığından bahsetti. Böylelikle gerek İngilizler, gerekse Fransızlar tarafından isyanın bastırılmasına destek olan Şeyh Said isyanı aslında etnik bir amacı değil, tamamen İslami bir amaca hizmet etme gayesi ile yapıldığı ifade ederek sözlerini tamamladı…
Program soru cevap ve karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.
Haksöz-Haber