Özgür-der Çorum Şubesinin iki haftada bir düzenlediği "Alternatif Eğitim Seminerleri"nin yılki son programı dernek seminer salonunda gerçekleştirildi
İlk sunumunu " Ana Hatlatıyla Kur'an Tarihi " konusu ile Ahmet M. Kaya yaptı. Ahmet Kaya konuşmasında ; " Kuran rasül döneminde yazılmış. Rasul yazdırıyor ve yazdırdığını yüksek sesle okutuyordu. Bu okumadan sonra vahiy kâtipleri metinleri çoğaltıyordu. Vahiy yazılıyor bir nüsha peygamberde olmak üzere, fazlalaştırılmış nüshalarda vahiy kâtipleri ve sahabelerde bulunuyordu. Peki neden rasul döneminde Kuran tedvin edilmedi diye sordumuzda, şu şekilde cevaplandırabiliriz. (a). Rasul hayattaydı (b). Son gelen ayetle rasulün vefatı arasında seksen bir gün vardı dolayısıyla bu süreç tedvini için yeterli değildi. (c). Vahyin ne zaman kesileceği belli değildi. Vahiy ilk inzalinden itibaren yazılmıştır. Hz.Ömer ve Hz.Ebubekir'in yardımı ile bir yılda tedvin tamamlandı. Bu derlemeye Abdullah Bin Mesud'un teklifi ile " Musaf " dendi. Kuran'în çoğaltılması ise Hz.Osman döneminde gerçekleşmiştir. Yedi adet çoğaltılan Kuran'ı Kerim'ler Mekke, Medine, Kufe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn'de bulunuyordu. Daha sonra sahabelerin ellerinde ki müsvette ayetler yakıldı. Çoğaltılan nüshalardan günümüze üç adet ulaşabildi. Sonraki dönemlerde de Kuran'ın harekelendirilmesi yapılmıştır.
Kuranın korunmuşluğuna halel getiren yaklaşımların oryantalist kökenli olduğunu ve gerek Sünni gerekse şii kaynaklarda bu asılsız iddialara zemin oluşturabilecek fazlasıyla uydurma rivayet bulunduğunu belirtti. Bunların en meşhurları " recm " ve " kunut duaları " olarak bilinen ve kurandan Hz. Ebu Bekir döneminde kurandan çıkartıldığı iddia edilen ayetlerdir. Bugün Kuran'ın en büyük mucizesi zamana rağmen korunabilmesidir. Zira Şiide de, Sünnide de müslümanda da hristiyanda da aynı kuran vardır. Bu da korunmuşluğun en büyük kanıtıdır. " diyerek sözlerini tamamladı.
· Soru-cevap bölümünden sonra ikinci seminer " Kuran'da Kıyamet Sahneleri " konusunu da Murat İslam sundu. Murat İslam sunumunda şu tespitlerde bulundu: " Kıyamet akla gelince genel olarak insan ürker, korkuya kapılır. Kuran ayetlerine baktığımızda o üstün anlatımdan ve tasvirden ( benzetmelerden) etkilenmemek mümkün değildir zaten o ayetlerin amacı budur. İnsanın hayatta iken o günün dehşeti hissetmesini ve öğüt almasını sağlamaktır. Maalesef ürkülmesi, korkulması gereken doğru bir kıyamet ve ahiret anlayışı değil, akla gelen ölümdür. Evet ölüm insanın kıyametidir. Çünkü insan Dönüşü olmayan bir yolculuk ile karşı karşıyadır. Yapılacak çok şey var şu fani dünyada… Evet, fani dünya denir ama kimse bu dünyanın faniliğine aslında inanmaz. Yeryüzünde Kuran'dan başka gerekli ayrıntıları içeren, gereksiz teferruatları dışarıda bırakan bir bilgi kaynağı yoktur. Bu bizim için bir hazinedir. Bu hazineden öncelikle kendimiz, daha sonrada muhataplarımızı yararlandırmamız gerekir. Ve Kuran'ı ki Kıyamet Sahnelerinde son derece açık ve anlaşılır bir anlatım kullanılmıştır. Bu sahnelerden her akıl seviyesinin anlayacağı sahnelerle doludur. Bu ayetlerde anlatılan olaylar kıyamet anında olacak olaylardır. Bunları biz Kuran'ı Kerim'den öğrenebiliyoruz.Ancak, asıl bizim bilmemiz gereken bu olaylar olurken yapacak hiç bir şeyin kalmadığıdır. İş işten geçmiştir artık. Uyarı ve ibret çıkarmak, ancak önceden olabilir. Yoksa süreç başladıktan sonra iman etmenin kanul edilmesi mümkün değildir." diyerek sözlerini tamamladı. Daha sonra Kuran'da Kıyamet sahnelerini içeren bir sinevizyon gösterisi yapıldı.