İslami değerlere saldıranların dahi kendini Müslüman olarak tanımladığı ve böylelikle her şeyin bir birine girdiği bir dönemde yaşanmakta olduğunu hatırlatan Hüseyinoğlu konuşmasında şu tespitlerde bulundu; " Vahye muhatap olan ilk Müslümanlar Kuran'a temiz bir kalple yaklaşmışlar ve vahyin söylemine teslim olmuşlardır. Şahsiyetleri oluşurken Kuran onlara metodu da bildirmiş ve gece ibadetleri ile zemini hazırlanmıştır. Bahçe sahipleriyle başlayan ve peygamberlerin mücadelelerini içeren kıssalarla da ilk Müslümanların motivesi de sağlanmıştır.
Atalarından miras kalan dini sorgulayarak, okuyarak ve yaşayarak bir aydınlanma süreci yaşamışlardır.
Hz. Muhammed (AS) ve örnek nesil toplumsal bir güç olmamasına rağmen ilk ayetlerle beraber cahili tüm değerlerden ferdi olarak hicret etmişlerdir. Zalimlere, tuğyana ve şirke karşı tavır koymuşlardır. Bu süreçle beraber pasif bir İslami şahsiyet değil, bizzat insanların arasında vahyin şahitliğini yapan örnek bir nesil oluşmuştur.
Hz. Muhammed (AS)'ın vefatıyla başlayan siyasi çalkantılarla beraber mesaj bulanıklaşmıştır. Bu durumla beraber Müslümanların büyük bir çoğunluğu vahiyden uzaklaşmışlardır. Daha sonraki dönemlerde özellikle bizim coğrafyamızda insanlar, atmışlı yıllarda Seyyid Kutup ve Mevdudi'nin kitaplarının çevirileri ile yeniden bir uyanış sürecine girmişlerdir. Bu süreçle beraber insanlar Kuran'ı Kerim'i yeniden hayat kitabı olarak algılayarak, gündeme almışlardır.
Ancak; 28 Şubat'la beraber sağlam bir temele sahip olmayan, yüzeysel ve sloganik birliktelerde çözülmeler ve kırılmalar yaşanmıştır. Yaşanalar Müslümanların birçoğunda hayal kırıklığına sebep olmuş ve sistem içi siyasi oluşumlar meydana gelmiştir.
Kimliksiz ve ilkesiz oluşumlarla, liberallerin ve muhafazakârların da desteğiyle yeni bir döneme girilmiştir. İslami değerlerden uzaklaşarak, AB'ye entegre olmuş bir sürece girilmiştir. Cahili düşünce ve metoda sarılarak tevhidi ilkelerden zamanla uzaklaşılmıştır.
Ancak; Müslümanlar olarak bu süreci iyi tahlil etmeliyiz, oluşturulan gündem ve durumlara göre değil, Tevhidi ölçüler ışığında tavır ve tutum sergilemeliyiz.
Tevhid ve Adaleti önceleyen Müslümanlar olarak Kuran'dan beslenen, bağımsız, temiz bir İslami Kimlik ve şahsiyet oluşturmalıyız. Şahitlik misyonumuzu hiçbir zaman terk etmemeliyiz. Vahyi mesaja sadık oluşumlar meydana getirerek mücadeleye devam etmeliyiz. Ancak; bu oluşumların topluma dönük bir yönü de olmalıdır. Cahillikten uzaklaşmak toplumdan uzaklaşmak anlamına gelmemeli. Mesajımızla açık ve net bir tebliğ yapılmalı, netlik ile sertlik birbirine karıştırılmama, insanları kuşatan bir tebliğ metodumuz olmalıdır. Çünkü: İnsanlığın saadeti tevhid ilkelerinin hayata hâkim kılınması ile olacaktır. " diyerek sözlerini tamamladı.