Cahiliye kavramının lügat manalarını açıklayarak ve yaşadığımız toplumun iyi tanımanın ve tahlil etmenin önemine vurgu yaparak konuşmasına başlayan Kenan Levent, toplumun siyasi yapısı ve bu yapıyı neyin belirlediğinin bilmenin önemine değindi.
Kuran'ı Kerim'de cahiliye kavramının geçtiği ayetlerden örnekler vererek konuşmasına devam eden Levent, cahiliyenin vahiyden kopuk, vahyin şekillendirmediği bir yaşam şekli olduğunu belirtti.
Modern kavramının çağdaşlık olarak tanımlansa da aynı anlama gelmediğini belirten konuşmacı, aydınlanma dönemiyle beraber modernizm dine ve kiliseye karşı, insan merkezli, bilimsel bilgiyi mutlaklaştıran, yaratıca inanan ancak; hayata şekillendirmesini kabul etmeyen düşüncenin hakim olduğu bir yaşam tarzı olduğunu söyledi.
Kiliseden ve kraldan kurtulmaya çalışan insan bu kez de ulus devlete bağlandığını, ulus devlet ise kendi kutsallarını yaratarak, eğitim ve hukuk sistemiyle de baskı ve dayatmalarla insanları belli bir kalıba sokmaya çalıştığını belirten Levent, milli menfaatlerin ön planda olduğu, bir avuç insanın çıkarlarına dayalı sistem bu haliyle cahiliyenin kurumsal bir hale dönüşmüş şekli olduğunu belirtti.
İslama Modernist yaklaşımları hakkında da bilgiler veren Levent, 18.yy sömürgecilerin İslam coğrafyasına açtığı okulların bu akıma katkısından bahsetti. Yenilmişlik hissinin galibe benzeme, onlar gibi olmak tavrını doğurduğunu söyleyen konuşmacı, İslami sadece ahlaki değerleriyle sınırlayan ve belli bir tarihe hapsetmeye çalışan, metni yazandan daha detaylı anlamlandırma ve yorumlama, bilimsel yaklaşım metotlarından örnekler verdi.
Belli bir tarihe hapsedilmeye çalışılan vahyin bu haliyle evrenselliğinden bahsedilemeyeceğini belirterek konuşmasına devam eden Levent, ıslah çizgisini kalınlaştırmak, yapılan çalışmanın mahiyetini ve neyi hedeflediğini sorgulamak gerektiğini çabalarımızla İslam dünyasının kalbi, dünyanın ise vicdanı olmak gerektiğini vererek konuşmasını tamamladı.
Program, soru cevap bölümünü ve karşılıklı görüş alış verişlerinden sonra sona erdi.