Basın Açıklamasının Tam Metni:
Vefatının 85. Yılında İskilipli Atıf Hoca'yı Rahmetle Anıyor, Onu Katleden Hukuksuzluğu Bir Kere Daha Lanetliyoruz!
3 Şubat 2011
Bu ülkede yetişen değerli bir alim, öncü bir şahsiyet olan İskilipli Atıf Hoca'nın maruz kaldığı zulmün katledilmesinden sonra dahi bitmediği ve mezarının dahi uzun yıllar gizlendiği biliniyor. Yakın bir zamana kadar tam olarak yeri bilinmeyen mezarına ancak geçen yıllarda yapılan araştırmalar sonucunda ulaşılmış olması İskilipli Atıf Hoca'nın şahsında bu ülkede icra edilen zulmün derinliğini de ortaya koyan bir gösterge.
Bugünlerde İskilipli Atıf Hoca'nın itibarının iadesi amacıyla memleketi olan Çorum'un İskilip ilçesinde bir anıt mezar projesinin hazırlandığı biliniyor. Anıt mezar yaşanan hukuksuzluğun toplumsal hafızadaki canlılığının korunması açısından olumlu ancak Atıf Hoca'nın itibarının iadesi açısından yetersiz bir girişimdir.
İskilipli Atıf Hoca Fatih Camiinde dersler vermiş, Kabataş Lisesinde Arapça öğretmenlik ve Medreseler Müderrisliğinde Genel Müfettişlik yapmış, ömrünü İslami çalışmalara ve İslam'ın yüceltilmesine adamış değerli bir alimdi. Bu amaçla Teali-i İslam (İslam'ı yüceltme) Cemiyetini kurup İzmir işgalinde protesto beyannamesi yayınlamış, Sebilurreşad, Beyan-ül Hak, Mahfel gibi dergilerde yazılar kaleme almıştı. Tesettürden içki yasağına, Batı taklitçiliğinden iman konularına dek 9 eser kaleme almıştır.
Bu biyografik tabloya baktığımızda İskilipli Atıf Hoca'nın ne adına ve niçin idam edildiği sorusunun cevaplanması mutlak bir önem arzeder. Hiç kuşkusuz İskilipli Atıf Hoca'nın şahsına karşı sergilenen tahammülsüzlük ve zulüm özünde halkın İslami kimliğiyle, İslami birikimi ve talepleriyle hesaplaşmanın bir tezahürüdür. İskilipli Atıf Hoca, Ümmetten bir ulus yaratmaya yönelik sistematik baskı ve dayatma kampanyasının, devlet eliyle Batıcı-laik bir toplum kurgulama projesinin sayısız kurbanlarından birisidir. Ne enteresandır ki, on yıllardır vahşice uygulanmakta olan başörtüsü yasağı Atıf Hoca'yı katleden zihniyetin çok fazla değişmeden günümüze kadar geldiğinin bir delili olarak önümüzdedir.
Batılı istilacılara karşı mücadele şiarıyla yola çıkılmasına karşın Cumhuriyetle birlikte Türkiye toplumu büyük bir travma yaşamıştır. Geleneksel değerler karşısında Batıcılığı esas almış Kemalist ideolojinin sisteme hakim kılınması neticesinde Anadolu halkı Batı düşünce ve yaşam biçimine göre yeniden dizayn edilmeye çalışılmıştır. Bu değişikliklere itiraz edenler ise irtica ile suçlanarak yargılanmışlardır. Adlarının önünde Şeyh, Hacı, Molla, Vaiz, Müezzin gibi sıfatlar bulunan pek çok kişi ve din dışı uygulamalara karşı çıkan sayısız insan İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak sürgüne, hapse ya da idama mahkûm edilmişlerdir.
İşte İslami kaygılarından ötürü Batı taklitçiliğine ve onun alametlerine karşı çıkmasının bedelini canıyla ödemiş İskilipli Atıf Hoca da bu terör mahkemelerinin kurbanı oldu. İskilipli Atıf Hoca semboller üzerinden dayatılan Batılı hayat tarzına karşı çıkıyordu. 1924'te "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı 32 sayfalık bir eser kaleme aldı. Ne var ki, Ankara İstiklal Mahkemesi, 1926'da çıkarılan Şapka Kanununa aykırılık iddiasıyla bu eserden ötürü müellifini yargıladı ve tam bir hukuksuzluk örneği karara imza atarak İskilipli Atıf Hoca'yı idama mahkum etti. Hukuki süreç geriye doğru işletilerek kanunun çıkmasından bir buçuk yıl önce ve üstelik dönemin Maarif Vekaleti'nin de onayıyla basılmış olmasına rağmen, eserinden dolayı İskilipli Atıf Hoca yargılandı ve Müslüman halka dayatılan kimliksel dönüştürme projesine karşı çıkışının bedelini canıyla ödedi.
Zulmün karanlığının artık daha fazla sürmemesi gerektiğini düşünen ve İskilipli Atıf Hoca'nın taşıdığı kaygıları paylaşan bizler, bu vahim tarihi olayın arkaplanının bütün boyutlarıyla tartışılması, aydınlatılması ve sorumlularıyla tarih önünde hesaplaşılması gerektiğine inanıyoruz. Yetkililerce İstiklal Mahkemeleri zulmünün net biçimde kınanmasını ve mahkeme görünümlü bu hukuksuzluğun tüm kurban ve mağdurlarından özür dilenmesini bekliyoruz. İskilipli Atıf Hoca'yı idama götüren Batıcı-laik değerler ve kıyafet dayatmasının devrim yasaları adıyla tabulaştırılması saçmalığına son verilmesini ve İslami kimliğimize ve taleplerimize yönelik baskı ve yasaklamaların tümüyle sona erdirilmesini talep ediyoruz. Bu taleplerin yerine getirilmesini de toplumsal barış ve adaletin tesisi açısından elzem görüyoruz.
Bülent Gökgöz
Özgür-Der Çorum Şubesi