Serdar Efe; Rey Ekolüne değinerek başladığı konuşmasında şu tespitlerde bulundu; " Ebu Hanife'nin hayatını ve siyasi tutumunu bilmek için Rey Ekolü hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Akıl ve içtihadı önceleyen bu ekol; " Kuran bize yeter", "Bu konu Kuran'a uymuyor" , Hz. Peygamber için " O yürüyen Kuran'dı", "Burada ki maksadı iyi anlamak lazım", "Bu Hadis Kuran'a aykırıdır" gibi düşünceler temelinde oluşan bir ekoldü." diyerek konuşmasına devam eden Efe, Ebu Hanife'nin hayatından kesitler anlatarak sunumuna devam etti.
" Ebu Hanife Kufe'de doğmuş, aslı İranlıdır. Hayatının 52 senesi Emeviler döneminde, 18 senesi de Abbasiler döneminde geçmiştir. Ebu Hanife babası gibi ticaretle uğraşmıştır. Bunun yanı sıra Kuran'ı Kerim, Kıraat, Hadis, Kelam, Edebiyat, Şiir dersleri de almıştır. Daha sonra Fıkıh'a yönelerek Hammad Bin Ebu Süleyman'ın derslerine katılmış ve hocası öldükten sonra da yerine geçmiştir. Onsekiz yıl öğrencilik yaptıktan sonra, otuz yılda hocalık yapmış ve birçok öğrenci yetiştirmiştir.
İlme yöneldikten sonra ticaretini vekâlet yolu ile yürütmüştür. Kufe'de ilim sahibi, güvenilir, ince meselelere derin vukufu bulunan, âlim ve tüccar şahsiyeti ile tanınmıştır. Ticarethanesi kısa zaman da birçok kişinin emanetlerini bıraktığı bir banka dönmüştür. Helal ve temiz olmak şartıyla yaşantısına özen göstermiştir.
Maddi bağımsızlığı onu, dönemin yöneticileri karşısında daima güçlü kılmıştır. Görüşlerinin mutlak doğru olduğunu iddia etmemiş, daha doğru ve güzel görüşler ortaya atılırsa onun doğrulanması gerektiğini belirtmiştir.
İlke defa Emevilerin Irak valisi, ona kadılık teklif etmiştir. Çok geniş yetkiler vermesine rağmen Ebu Hanife bu teklifi kabul etmemiştir. Bunun üzerine hapse atılmış ve kırbaçlanmıştır. Daha sonra Kufe kadılığı teklif edilmiş onu da kabul etmemiş ve yine cezalandırılmıştır. Ebu Hanife bu tekliflere karşı; "Bu dünyada kırbaç yemek, benim için öteki dünyada ceza görmekten daha evveldir." demiştir.
Ebu Hanife'ye kadılık teklif edilmesinin altında yatan sebeplere baktığımızda şu tespitlerde bulunabiliriz.
1.İmamı susturmaktır. Birçok insanın saygı duyduğu bir âlimi emir ile susturmak zordur. İmamı muhalefetini ancak yanlarına çekerek engelleyebilirlerdi.
2.Sistemi meşrulaştırmak. İmamın devlet içinde alacağı böyle bir görev, rejimi meşrulaştırmak için bir delil olacaktı.
3.Muhalefeti Parçalamak,
4.Sistemin yürümeyen organlarını, yetişkin, işinin ehli, dürüst elemanlarla takviye ederek, çalışır hale getirmek.
Emevilerin saltanı yıkılıp, Abbasi ihtilalı olduğunda her kez gibi Ebu Hanife'de sevinmiş, ancak çok geçmeden hayal kırıklığına uğramıştır. İlk Abbasi halifesi Ebu Abbas hilafete geçinde verdiği sözleri unutup, zulme başlamış ve birçok kişinin kanını dökmüştür.
Hz.Ali'nin torunu İmam Zeyd Kufe'de birçok kişinin biat edeceği sözü ile kıyam etti. Ancak; Kufe'liler Hz.Hüseyin'e yaptıkları gibi İmam Zeyd'di terk ettiler. Etrafında binlerce kişi bekleyen İmam Zeyd çevresinde kalan az sayıda insanla birlikte şehit edildi. İmam Zeyd H.122'de öldürülünce, sonra oğlu Yahya H.129'da Horasan'da, onun oğlu Abdullah'da Yemen kıyam ettiler ancak her ikisi de şehid edildiler.
Kıyamlara fiilen katılmasa da Ebu Hanife bu kıyamları sürekli desteklemiştir. Emeviler döneminde hazırlıkları devam eden Muhammed İbn-i Abdullah H.145'de Medine'de, kardeşi İbrahim ise Basra'da Abbasilere karşı kıyam ettiler. Bu kıyamlarda İmam Muhammed, İbrahim ve yüzlerce insanın şahadeti ile sonuçlanmıştır. Ebu Hanife her iki kıyamı da desteklemiştir.
Abbasi sultanı Mansur Ebu Hanife'ye kadılık teklif etmiş ancak, Ebu Hanife yine red etmiş ve zindanlarda kırbaçlanmıştır. Bir rivayete göre kırbaçlanarak, bir rivayete göre zehirlenerek zindandan çıktıktan kısa bir zaman sonra ölmüştür.
Ebu Hanife'nin ölümünden sonra birçok öğrencisi İslam dünyasının dört bir yanına dağılmışlar ve önemli görevlere getirilmişlerdir.
Ebu Hanife'nin en önemli öğrencilerinde İmam Zufer kadılık görevini hocası gibi kabul etmemiş, ancak; Muhammed Şeybani ve Ebu Yusuf Zufer gibi davranmayıp, Abbasi yönetiminde görev almışlardır.
Ebu Hanife'nin siyasi duruşu daha çok orta yolcu bir özellik arz eder. Şia gibi bir iddia veya Mutezile gibi bir karşı çıkıştan ziyade orta yolu bulma, birliği beraberliği koruma gayreti daha ön plana çıkmıştır. Emevilere ve Abbasilere karşı gelişen tepkilerin destekçisi, alttan alta yardım edici olmuş, ancak; ikincil bir siyasi aktör durumunda kalmıştır. Ancak; siyasi görüşlerini açıklamaktan da geri durmamıştır.
Ebu Hanife'nin bu duruşu toparlayıcı, kendine getirici, iç savaşları sona erdirici bir tavırdır. Ebu Hanife geçmişle uğraşmanın faydasız olduğunu ortaya koymuştur.
Burada özellikle " Rey ekolü" ve bu ekolün sistemleştirdiği Ebu Hanife'yle, ölümünden sonra gelişen "Hanifilik Mezhebi" arasında fark bulunmaktadır.
Allah ve Resulunden sonraki insanların en üstünü tartışması, Hz.Peygamber ve sahabeler hakkında konuşurken ki tavır ne olmalı, imanın ve inkârın tarifi, fasık imama itaat ve kader gibi bazı tartışmalı konulara karşı Ebu Hanife'nin ortaya koyduğu uzlaştırıcı düşünceler, o öldükten sonra selefileştirilmiş ve sufileştirilmiştir." diyerek sözlerini tamamladı.
Program soru cevap bölümünden sonra sona erdi.