28 Şubat'ta güçlenen, derinleşen alışkanlıklar nedeniyle Türkiye'de siyaset normal mecrasına dönememenin sıkıntılarıyla boğuşuyor. Bu durumun en temel iki belirleyeninden biri sivil iradenin zayıflığı ise diğeri de askeri bürokrasinin iktidar tekelini terk etmeye razı olmamasıdır.Militarist zihniyet, hemen her konuyla ilgili medyaya doğrudan veya dolaylı yollarla açıklama yapma, bildirilerle rahatsızlık belirtme alışkanlığını kamuoyuna ve siyasilere yönelik bir tür "biz buradayız, bir yere gitmedik" mesajı olarak vermeye çalışmakta.Bu tip açıklamalarla Türkiye'de kısmen geri çekilmiş gibi görünen militarist yapı yeniden öne çıkmaya çalışmaktadır.
Son olarak 27 Nisan gecesi Genelkurmayın internet sitesinden 'muhtıra' niteliğinde bir açıklama daha yapıldı. Açıklamanın Cumhurbaşkanlığı seçiminin 1.turunun yapıldığı geceye denk gelmesi de bilinçli bir dayatmanın uygulaması.Tanık olduğumuz bu açıklama ,1997 yılının Şubat sonlarına doğru yapılan bildirilerle nitelik olarak örtüşmekte. Yeniden sahneye çıkan kartel medya, bir takım postallı "sivil toplum" kuruluşları ve siyasiler de darbe şakşakçılığına ve çığırtkanlığına soyunarak genelkurmayın bu muhtırasına alkış tutmaktadırlar.
Açıklama hükümeti de içine alan bir kapsamla İslami değerleri hedef almakta ve tüm ülkenin üzerinde bir korku paranoyası oluşturulmaya çalışılmakta. Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen bir dizi etkinlik, Kur'an-ı Kerim okuma yarışmasının düzenlenmesi, çocukların ilahi okumaları hedef alınmakta. İslami kimliğimizin temel esaslarından birisi olan başörtüsünü 'çağdışı kıyafetler' olarak tanımlayan bu açıklama, İslami değerlerin hedef alındığı bir saldırı mahiyetindedir. Çok iyi bilinmelidir ki başörtüsü Allah'ın emri ve Müslüman kadının kimliğidir.
Genelkurmay, Hz.Peygamber'in anılmasından ve Kur'an okunmasından neden rahatsız olduğunu açıklamak zorundadır.Resmi ideolojinin dayattığı ulusalcı ve faşist reflekslerle işlendiği açıkça belli olan Malatya'daki cinayetler bu bildiriyle İslam'ın siyaset anlayışına ve Müslümanlara mal edilmeye çalışılmaktadır.Açıklamanın devamında da kimliğini Türk olarak tanımlamayan herkes düşman olarak ilan edilmekte.
Yaşadığımız ülkede militarist zihniyet, en küçük bir İslami motife bile saldırmakta bir beis görmemekte, üstelik İslami duyarlılıklardan dolayı gerçekleştirilen bu etkinlikleri 'ülkenin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemler' olarak adlandırmakta. Hukuk tanımayan bu baskıcı zihniyet kendisini bu ülkenin ve toplumun efendisi gibi görmekte, ve "irtica" yaftasıyla İslami değerlere saldırarak bu değerlerimizi hedef tahtasına oturtmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde yine emekli bir paşanın günlüğünde yer alan darbe notlarına ilişkin belgelerin Nokta Dergisi tarafından ifşa edilmesinin hemen ardından, dergiye yönelik baskın düzenlenmiş ve hukuksuzca dergi arşivlerine el konulmuştur.Bununla yetinmeyen baskıcı zihniyet derginin Genel Yayın Yönetmeni Alper Durmuş hakkında da 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.Yani darbe yapanlar yargılanmıyor , darbenin haberini yapanlar sert bir şekilde yargıya intikal ettiriliyorlar.
Unutulmamalıdır ki baskıcı egemenler, korku psikozunu aşamayan yığınlardan ve milletin seçilmişlerinin iradesiz-basiretsiz politikalarından güç almaktadırlar.Tüm duyarlı insanlar ve bir çok konuda iradesiz tavırlarından dolayı sınıfta kalan Akp Hükümeti bundan sonra iradesini ortaya koymalıdır ve bu muhtıraya karşı tepkilerini sergilemelidirler. Bu vesileyle, İslami kimliğimize ve değerlerimize karşı yapılan bu muhtırayı ve zihniyeti kınıyoruz!
Özgür-Der Çorum Şubesi