Toplumun, cemaatin olduğu yerde bir yönetimin, otoritenin ve kuralların olması gerektiğini hatırlatarak konuşmasına başlayan Sarmış, Medine'de toplum olan Müslümanların Medine Vesikası ile aralarında kuralların belirlendiğini ve tarih boyunca da bu vesikanın ilk anayasa olarak kabul edildiğini söyledi.
Vahyin kontrolünde ve Hz. Peygamberin liderliğinde yönetilen Müslümanlar, Hz. Peygamberin vefatı ile eksiklikler olsa da Şura'ya dayalı halifelik ile yönetildiğine değinen Sarmış, yönetimin Muaviye ile babadan oğula geçen saltana dönüştüğünü belirtti.
Saltanat ile beraber vahiy ile çelişen yönetimlerin varlığından bahsederek konuşmasına devam eden Sarmış, sözlerine şöyle devam etti; " Bu süreç de iktidarı meşrulaştırmak için politikalar üretildi ve "Allah'ın Halifesi" kavramı kullanıldı. Oysaki Allah'ın Halifesi yanlış bir kavramdır. Bu kavram Allah'ın sıfatlarıyla çelişir. Allah'ın adına idare ettiğini söyleyen iktidar, kendilerine itaatin Allah itaat olduğunu, itaatsizliğin ise iktidarla beraber Allah'a olduğu söylemini geliştirmişlerdir. Bu yönetim Teokrasidir ve böyle bir yönetim hiçbir zaman İslam ile bağdaşmaz.
Saltanat rejimleri kendi anayasa ve idare hukukunu belirleyememişlerdir. Genelde mezhep imamlarının ve diğer ulemaların görüşlerine göre bir hukuk sistemi kurulmuştur. Daha sonraları bu problem Batıdan ithal edilmiş hukuk sistemi ile çözülmeye çalışılmıştır. Sözde şura ile yönetilen saltanat rejimleri iktidarı meşrulaştıran ulemalardan oluşmuş ve kararlar genelde ya yanlı ya da iktidar tarafından dikkate alınmamıştır.
Allah'ın vahyini karıştırmadan, insan iradesini ön plana alana, halkın kendi seçtiği temsilcileri eliyle yönetilen ve kendi kutsallarını yarattığı yönetim ise demokrasidir. Sabit ölçülerin olmadığı bu yönetimde, güç ve propaganda kimde ise iktidarda ondadır. İnsan iradesi yanlış yapmaya müsait ve verdiği kararlar tartışmalıdır. Günümüzde demokratik yönetimlere bakıldığını da farklılıklar görünmekte ve hatta demokrasi vaadiyle insan kanı akıtılmaktadır.
İslam ise halkın temsilcilerinden oluşmuş Şura'ya dayalı ve sınırların vahiy ile belirlendiği bir yönetim sistemini benimsemektedir. Kararlar halka sorularak temsilcileri vasıtasıyla icra edilir. İktidar halkın her kesimine adaletli olmak zorundadır. İktidarın Hakk'a karşı sorumluluğu olduğu gibi, Halka karşıda sorumluluğu vardır." dedi.
Modern yönetim sistemleri ile İslam'ı kaynaştırma çabası için olanların yanı sıra İslam'ın ahlaki kriterlerini ön plana alan, devlet talebinin olmadığı gibi söylemlerin varlığından bahseden Sarmış, bu anlamda "İslam'ın önüne veya arkasına ne demokrasi, ne teokrasi, ne sosyalizm, ne başka bir yönetim şekli ilave edilmelidir, İslam kendi başına bir yönetim biçimidir" diyerek sözlerini tamamladı.
Program soru-cevap bölümüyle sona erdi.