Anadolu Selçuklu Devleti ve Ahilikten bahsederek konuşmasına başlayan Ömer Kılıç; özellikle Ahiliğin mesleki bir birliktelikten çok, toplum içinde ki ilişkileri de düzenleyen güçlü bir teşkilat olduğu belirtti. Ayrıca; Ahiliğin sadece bu döneme has bir oluşum olmadığını, isimleri farklıda olsa Abbasilere kadar geçmişi olan bir yapı olduğunu ve Osman Bey'in kayınbabası Şeyh Edebali'nin Ahiliğin önemli bir ismi olduğunu da hatırlatarak, bu teşkilatının Osmanlı'nın içinde de önemini vurgulamaya çalıştı.
Göçebe bir hayatı benimsemiş halkların aralarında ki ilişkilerin ve kuralların genelde törelere dayandığını hatırlatan Kılıç, bu durum yerleşik bir hayata dönüştükçe kurulan medreselerle yeni bir şekil aldığına değindi. Bu süreçte Moğol istilasından da bahsederek konuşmasına devam eden Kılıç, Anadolu Selçuklu Devletinin bu istila ile oldukça zor durumda kaldığını, beyliklere bölündüğünü ve Moğol istilasından kaçan birçok bilim adamının Batı'ya göç etmek zorunda kaldığını ve kurulan bu medreselerde aktif bir rol aldığını belirtti.
Osmanlı'nın ilk kuruluş sürecinde halkın sahih bir din algısında çok, Şaman ve İslam sentezi bir din algılamasına sahip olduğuna değinen Kılıç, daha sonraki süreçte ise özelikle doğudan gelen bilim adamları ile tasavvufun hâkim olduğu bir İslam düşüncesinin kabul gördüğünü belirtti. Osmanlı Saraylarında da bu düşüncenin hâkim olduğunu hatırlatan Kılıç, yönetimin sergiledikleri bazı icraatlarda ulema dediğimiz tasavvuf ehli kişilerin etkisinin oldukça büyük olduğunu da vurguladı.
Osmanlı Beyliğinin şu anki Marmara Bölgesi'nde varlığından bahsederek konuşmasına devam eden Kılıç, bölge halkı aralarındaki ilişkilere değindi. Ertuğrul Gazi ve sonrasında ki Osman Bey'in diğer komşu halklarla ilişkileri ve adil tutumları ile bölgede saygın bir konuma geldiğini, yapılan evliliklerle de bölge halkı ile daha da kaynaştıklarını belirtti.
Orhan Bey ile teşkilatlanan Osmanlı'nın beylikten çıkarak devletleşme sürecine girdiğini hatırlatan Kılıç, Batı'ya dönük yayılma politikaları üreten Osmanlı'nın diğer Anadolu halkları tarafından da desteklendiğini belirtti. Özellikle I.Murat ile Balkanlara yapılan seferlerden de bahseden Kılıç, kazanılan Sırpsındı Savaşı ile Balkanlarda önemli bir kazanım sağlandığını belirtti.
Ömer Kılıç, Fetret döneminden de bahsettiği konuşmasında, Anadolu'daki diğer Türkmen beylikleri de Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlı'ya dâhil edildiğini hatırlatarak, sınırlarının doğuya doğruda genişletildiğini ancak; doğudan yeni bir tehlikenin geldiğini, bu tehlikenin Timur olduğunu belirtti. Timur'la yapılan Ankara Savaşı'nın kaybedilmesi ile birlikte yeni kurulan Osmanlı'nın Anadolu'da parçalanmakla kalmadığını ve kendi içinde de siyasi iktidar paylaşımına ve kavgalarına neden olduğuna değindi. Kılıç; Fetret Dönemi olarak bilinin bu dönemde Osmanlı'nın merkezi bir yönetimin olmamasına rağmen, çok fazla bir toprak kaybına uğramadığını, bunun en önemli sebebinin de Ahilik teşkilatının olduğunu hatırlatarak konuşmasını tamamladı.
Program, soru cevap bölümü ve karşılıklı fikir alış verişlerinden sonra sona erdi.