Çorum Merkez PTT önünde, Grup Yürüyüş'ün Adanış Günü albümünden Sirac el-Aksa parçası eşliğinde toplanan Müslümanlar, "İşgalci İsrail'in Saldırılarına Karşı Mescid-i Aksa Müslümanlarındır, Koruyacağız" yazılı pankartın yanı sıra "Katil İsrail", "Yaşasın Küresel İntifada", "Siyonist İsrail, Filistin'den Defol", "Kudüs'ün Özgürlüğü, Ümmetin Özgürlüğüdür", İsrail ile yapılan Anlaşmalar İptal Edilsin", "Hamas'a Selam, Direnişe Devam" vb. yazılı dövizler taşıdılar. Müslümanlar eylem süresince "Kahrolsun İsrail, Kahrolsun Amerika!", "Katil İsrail, Filistin'den Defol!" "Müslüman Uyuma, Mescidine Sahip Çık!", "İşbirlikçi Hainler, Hesap Verecek!", "Uyan, Diren, Özgürleş!" şeklinde sloganlar attılar ve tekbirler getirdiler.
Eylemde Özgür-Der Çorum Şubesi Başkanı Bülent Gökgöz'ün okuduğu basın açıklamasında; "Filistin sorunu bir toprak veya sınır probleminden çok daha öte bir soruna işaret etmekte olduğuna değinerek, Filistin sorunu, Siyonistler ile uluslararası emperyalizmin ve onların yerli işbirlikçileri yardımıyla, ortak çıkar ilişkilerinin İslam toplumlarına dayatılmasının adıdır. Filistin sorunu hakla batılın mücadelesinin adıdır. İslam ümmeti için işgale, katliama, ırkçılığa ve işkencelere direnmenin, Allah yolunda cehdetmenin adıdır Kudüs. Aslında Kudüs'ün değil, Müslümanların geleceğinden kaygılanmamız gerek. Biz Kudüs'ün özgürlüğü davasına talip olmazsak kaybeden Kudüs değil, biz oluruz. Kudüs'ü ayna yapıp ümmetin zaaflı durumuna ışık tutmamız gerektiğini vurguladı. Basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
İŞGALCİ İSRAİL SİSTEMATİK OLARAK MESCİD-İ AKSA'YIYIKMAYA ÇALIŞIYOR!
MESCİD-İ AKSA'YA SAHİP ÇIKMAK, YERLİ VE KÜRESEL SÖMÜRGECİLERE KARŞI ÇIKMAK DEMEKTİR!
Yüz yıl önce başlayan Ortadoğu'daki emperyalist paylaşım, beraberinde Filistin sorununu getirmiştir. Keşfedilen petrol ile başlayan emperyalist düzen, sömürüsünün devamı ve bekası amacıyla Filistin sorununu bölgeye adapte etmiştir.
Ortadoğu'nun yer altı hazinelerini sömüren başta ABD olmak üzere bu "Küresel küfür" güçleri, Ortadoğu halklarının sömürüye başkaldırılarını engelleyecek bir yapıyı bu bölgede barındırma zaruretinden dolayı, bölge ile tarihi geçmişi olan Yahudilerin, Filistin topraklarında konuşlanmasına müsaade ve öncülük ederek İsrail projesini hayata geçirdiler.
Her iki küfür ucunun menfaatinin buluştuğu özelde Filistin, genelde Ortadoğu; bu küfür güçlerinin iştahı sona erene kadar ya da Müslümanlar onları def edinceye kadar sömürüye açık bölge olmaya devam edecek gözükmektedir.
Bu bölgede, muharref Tevrat'taki, "Arz-ı Mev'ud" inancını gerçekleştirmek emelinde olan Siyonist İsrail; Fırat ve Nil arasındaki bölgeyi ele geçirmek, sonrasında buranın güvenliğini sağlamak için daha uç bölgelere de yönelerek; ön Asya, Anadolu, Arabistan yarımadası ve Mısır'ın bulundukları bölgeler üzerinde de hâkimiyet kurmak isteyecektir.
İşte bu doğrultuda İsrail Parlamentosunda alınan ve yürürlüğe konulan, mescid-i Aksa'nın kapılarını yıkma kararının da Siyonist çetenin gün geçtikçe Mescid-i Aksa'yı yıkmaya daha bir cesaretlendiğini göstermektedir. Bu cesaretle işgalci İsrail, Filistin mahallelerini yıkmaya ve Mescid-i Aksa'nın etrafına Siyonist yerleşkeler kurmayı daha da hızlandırmakta sinsi planlarını Müslümanların gözü önünde sistematik bir şekilde hayata geçirmektedir.
Geçtiğimiz günlerde fanatik Siyonist Yahudilerin Mescid-i Aksa'yı basma girişimlerine tanık olduk. İsrail güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu onlarca Filistinli kardeşimiz yaralandı ve gözaltına alındı. Bugün ise, Yahudilerin bayramı "Yom Kippur" vesilesiyle 1 milyondan fazla siyoniste Mescid-i Aksa'da toplanmaları için çağrıda bulunuldu. Amaçları Mescid-i Aksa'yı yıkıp yerine Süleyman mabedini inşa etmek ve bunun için de Müslümanları Mescid-i Aksa'da ibadet etmekten men ederek uzaklaştırmaya çalışmaktalar. İsrail güvenlik güçleri 50 yaşın altındaki hiç bir Müslümanı Mescid-i Aksa'ya sokmamakta ve tüm kapılarını kapatarak abluka altına almış durumda.
İsrail"in planına göre Aksa'ya Müslümanlar sokulmayacak, yoğun bir kalabalık halinde bölgeye gelecek olan Yahudi gruplar ise taşkınlık ve izdiham gibi bahanelerle Mescid-i Aksa Külliyesine girecekler. Bölgede kuş uçurtmamaya çalışan işgal kuvvetleri, Özel kuvvetler, süvari birlikleri ve sınır muhafızları ve köpekler, keskin nişancılardan oluşan bir kuşatma ile Kudüs'ü kontrol altında tutmaya çalışıyor.
Radikal Siyonist grupların pazartesi günü Mescid-i Aksa'ya girmeye çalışmalarından endişelenen kimi kaynaklar, Kudüs'te yeni bir çatışmanın doğabileceğine dikkat çekiyorlar. Hatırlanacağı üzere İkinci İntifada, eski İsrail başbakanı kasap Ariel Şaron'un Mescid-i Aksa'ya girmesiyle başlamıştı. Tüm bu planlarına paralel olarak Mescid-i Aksa altında arkeoloji kazıları adı altında yürüttükleri sinsi kazı faaliyetleri de aslında Mescid-i Aksa'yı yıkmaya dönük planlarının bir parçasıdır.
İşte Siyonist çetenin tüm bu yapıp etmeleri karşısında Müslümanlar ise yeterli tepki göstermeyerek adeta zulme ortak olmaktalar. Eli kanlı İsraile dur demek için illa Gazze'deki gibi enkaz haline dönmüş binalar, parçalanmış bebek cesetleri veya işkence görüntüleri mi olmalı?
Oysa Gazze'de yaşanan saldırılardan ve binlerce müslümanın katledilmesinden bu zamana hiçbir şey çözümlenmiş değil. İsrail tüm hızıyla işgal politikalarını sürdürmekte ve Müslümanları da öldürmeye devam etmekte. Gazze'deki abluka devam etmekte ve en temel ihtiyaçların karşılanamamasından ötürü bugüne dek 370 civarında masum insan öldü. İşbirlikçi Mahmud Abbas ve Ramallah yönetimi aynı münafıklıklarını devam ettirmekte.
Mahmud Abbas ve Ramallah yönetiminin, Gazze kuşatmasında Hamas'ın tasfiyesi için İsrail saldırılarını alenen desteklediğinin ortaya çıktığı şu günlerde, Amerika'da Obama, Netanhayu ve Abbas üçlü zirvesinde İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarından yargılanmasını sağlayacak ve BM tarafından kurulan Gazze'deki Gerçekleri Araştırma Komisyonu'nun uzun bir inceleme ve araştırma sonucunda hazırladığı Goldstone raporunu, Mahmud Abbas devre dışı bırakarak ihanetlerine bir yenisini daha ekledi.
Şimdi biz bu durumda Filistin'i, Kudüs'ü ve oradaki kardeşlerimizi yalnız mı bırakacağız?
Müslümanların şunu çok iyi anlaması lazım: Filistin sorunu bir toprak veya sınır probleminden çok daha öte bir soruna işaret etmekte. Filistin sorunu, Siyonistler ile uluslararası emperyalizmin ve onların yerli işbirlikçileri yardımıyla, ortak çıkar ilişkilerinin İslam toplumlarına dayatılmasının adıdır. Filistin sorunu hakla batılın mücadelesinin adıdır.
Bu açıdan aslında Filistin ve Kudüs, ortak bir direniş sembolünü, Müslümanların ortak direniş kültürünü ifade etmekte. Ve hatta insanlığın direnişini. Direniş önderleri işte bu sebepten dolayı; Mescid-i Aksa, Kudüs veya Filistin direnişi düşerse Irak, Afganistan, Çeçenistan ve hatta tüm dünya İslami direnişi düşer demekteler. İsrail'e karşı mücadele etmek demek, ABD'ye karşı mücadele etmek demektir. Dolayısıyla Filistin davası dünya istikbarına karşı bir mücadeleyi ifade etmektedir.
Lübnan'da Hizbullah ve Gazze'de Hamas, İsrail çetesine büyük acılar yaşattıkları darbeler indirerek direnişin öncülüğünü yaptılar. Tüm dünya Müslümanları için umut ve direniş kaynağı oldular. Hamas esir takasında büyük bir başarıya imza atarak, 3 dakikalık İsrailli esir askerin görüntüsü karşılığında İsrail zindanlarından 20 bayan tutuklunun serbest kalmasını sağladı.
İsrail zindanlarında halen 10 binin üzerinde kadın mahkûm bulunmakta ve yalnızca onlar sorumlu değil ümmetin kanayan yarası Filistin'den.
Esaret, yılgınlık ve işgal önce zihinlerde başlar ve Müslümanlar artık zillet uykusundan uyanmalı ve zalimlere hak ettikleri karşılığı kendi elleriyle vermelidirler.
İslam ümmeti için işgale, katliama, ırkçılığa ve işkencelere direnmenin, Allah yolunda cehdetmenin adıdır Kudüs. Aslında Kudüs'ün değil, Müslümanların geleceğinden kaygılanmamız gerek. Biz Kudüs'ün özgürlüğü davasına talip olmazsak kaybeden Kudüs değil, biz oluruz. Kudüs'ü ayna yapıp ümmetin zaaflı durumuna ışık tutmamız gerek.
Ne acıdır ki, içinde bulunduğumuz günler camiler haftası olarak kutlanmakta, camilerin öneminden söz edilmekte fakat Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların arttığı, konunun gündemde olduğu bir dönemde, işgal altındaki, mübarek kılınmış ilk kıblemiz Mescid-i Aksa ile ilgili tek söz edilmemekte. Burada şunu da soruyoruz: Mescid-i Aksa Diyanetin nesi oluyor? Mescid-i Aksa İsrail işgali altında bizim zihinlerimiz de cahili kuşatmanın altında bulunmakta.
Oysa Kudüs ümmetin bir ölçüsü, terazisidir. Kudüs özgür ve bağımsız olursa ümmet de özgür ve bağımsız demektir. Yok, eğer Kudüs işgal altında tutsaksa ümmet de işgal altında ve tutsak demektir. Kudüs'ü özgürleştirmek İslam dininin yüklediği ibadî bir görevdir. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, hacca gidiyor da Kudüs için bir şey yapmıyorsak imanımızı sorgulamamız gerekir. Kudüs'ün özgürlüğü aynı zamanda Yahudilerin, Hıristiyanların, tüm insanlığın özgürleşmesidir. İşte bu ibadi bilinçle tüm Müslümanlar Kudüs'e sahip çıkmalıdırlar.
İşgal yüzyıllar sürse de hiçbir zaman meşru görmeyeceğiz ve Filistin sorununu sürekli gündemde, hatırlarda tutmak için çaba sarf etmeliyiz. İki devletli çözüm önerileri de Müslümanların kesinlikle kabul etmemesi gereken, işgali meşrulaştıran çabalardır.
Buradan Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine de yeniden sesleniyoruz:
Türkiye Cumhuriyeti devletinin çetelerle hiçbir şekilde ilişkisi olmamalıdır. İsrail adlı çete ile ekonomik, askeri ve politik ilişkiler süresiz askıya alınmalı, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa'ya ve Filistinlilere saldırılarını kesip işgal ettiği topraklardan çekilinceye ve hatta insanlık dışı uygulamalarından yargılanıp cezalandırılıncaya kadar da muhatap alınmamalı. Yine bu doğrultuda TSK ile 2–13 Kasım tarihlerinde Konya semalarında yapılacak Anadolu–3 tatbikatı da derhal iptal edilmelidir.
Kudüs biz Müslümanlar için bir semboldür. Ümmetin halini gösteren bir turnusol kâğıdıdır. Saflarımızı sıklaştırdığımız ve topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarıldığımız gün Kudüs'ün, Mekke'nin ve diğer mukaddeslerimizin işgalden kurtulacağı gündür. Siyonist işgale karşı mücadelenin uzun soluklu bir süreç olduğunu ve Müslümanlar olarak umudumuzu yitirmeden, Rabbimize güvenerek sorumluluklarımızı omuzlamaya devam etmemiz gerektiğini zihinlerimizden çıkarmamalıyız.
Kudüs'ten vazgeçmek, Hz. Muhammed(as)'in sünnetinden, örnekliğinden, tanıklığından vazgeçmektir.
Kudüs'ten vazgeçmek, kitabı arkasına atanlardan olmak demektir.
İnşa-Allah Yüce Rabbimiz bizleri, kutsal mekânlarına sahip çıkan ve kendilerinden razı olduğu salih kullarından eyler ve bir gün özgür Kudüs'te buluşuruz.
İLKE-DER / ÖZGÜR-DER ÇORUM ŞUBESİ