Hz. Peygamber'in vefat etmeden önce ve sonrasında halifenin seçimiyle ilgili bazı rivayetlerden bahsederek başladığı konuşmasında Ömer Kılıç şu tespitlerde bulundu:
"Özellikle Şia kaynaklarında Hz. Ali'nin Hz. Muhammed'den sonra halife olması gerektiği ile ilgili bazı rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetlerde Hz. Ali'nin halifeliğinin engellendiği düşünülmektedir. Ancak; bu rivayetler sadece yorumdur.
İlk halife olan Hz. Ebubekir iki yıl halifelik yapmıştır. Halifelik yaptığı dönemin ilk yılında genelde dinden dönme (irtidat) hareketleri ile mücadele etmiştir. Özellikle Mekke'nin fethiyle beraber kitleler halinde İslam'a giren insanların çoğu kalplerine iman tam anlamıyla yerleşmemiş ve güce teslim olmuşlardı. Bu insanlar Hz. Muhammed'in (AS) vefatıyla beraber dinden dönmeye başlamışlardır. Kendilerine iktidar elde etme amacı içinde olan yalancı peygamberler de türemiştir. İrtidat hareketleri ile yapılan mücadelede değişik seferler düzenlenmiş ve Yemame savaşında yetmiş kadar Kur'an-ı Kerim'i iyi bilen Müslüman şehit olmuştur.
Bu olayla beraber Hz. Ömer Kur'an-ı Kerim'in toplanmasını teklif etmiştir. Bu teklif kabul görmüş ve Kur'an-ı Kerim bir komisyon kurularak Hz. Ebubekir zamanında iki kapak arasında Mushaf haline getirilmiştir…
Hz. Ebubekir bu insanlarla İslam dininden döndükleri için değil, Hz. Muhammed (AS) ile kurulan siyasi otoriteye karşı başkaldırdıkları için mücadele etmişlerdir. Şu anda da İslam'dan dönen insanın öldürülmesi gibi yanlış bir düşünce vardır. Dinde zorlama yoktur… İnsanlar kendi istekleri ile dini kabul ederler veya terk ederler. Hz. Ebubekir düzeni bozmaya çalışan bu olayları bastırmış ve bu insanlar otoriteye boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Böylece Hz. Ebubekir Hz. Peygamber (AS) döneminde olduğu gibi otoriteyi sağlayarak halifeliği Hz. Ömer'e bırakmıştır.
Hz. Ömer adaletiyle on yıl halifelik yapmıştır. Özellikle bu dönem devletin yapılanması ve Fetih dönemi olarak bilinmektir. İslam devlet teşkilatlanması ilk defa bu dönemde sistematik olarak oluşturulmaya başlanmıştır. Bu dönemde Şam, Irak, Kudüs, İran ve Mısır fethedilmiştir. İslam coğrafyası kuzeyde Anadolu'nun güneyini ve İran'ı, batısında Mısır'ı içine alacak şekilde genişlemiştir.
Ancak; bu fetihler çok da kontrollü olarak gerçekleşmemiştir. Özellikle Arap kabilelerinin birçoğu kuzeye Şam'a ve Irak bölgesine göç etmişlerdir. Ganimet, şan ve şöhret elde etmek için yapılan bu seferlere, İslam'ı yaymak gibi manevi bir anlam da yüklemişlerdir. Fetihler gerçekleşmiş ve yeni coğrafyalar elde edilmiş ancak; İslam düşüncesi tam anlamıyla yayılamamıştır. İslam'ı, yeni katılan coğrafyalardaki topluluklara anlatacak yeterli kadro olmadığından sıkıntılar baş göstermiştir.
Bu sebepten dolayı ileride bu fetihlerin İslam dinine ve tarihine büyük etkileri olmuştur. İslam dışı kültür ve inançların yoğun bir şekilde Müslümanların inanç yapılarını etkilediği bir dönem olmuştur."
Ömer Kılıç, sunumu çerçevesinde kendisine sorulan soruları cevaplandırdıktan sonra konuşmasını tamamladı.