Bu yıl İslamcılık üst başlığı ile yapmayı hedeflediği seminerlerinden ilkini bu hafta “Çağdaş İslami Düşüncenin Öncüleri: Islah Ekolü ve İslamcılar” konu başlığı ile Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi Hüseyin Taha Topaloğlu ve Ömer İslam sundular.
19.yy sonlarında Batı sömürgesine karşı direniş eksenli farklı hareket ve çabalar söz konusu olduğunu, Islah ekolünün ortaya çıkışı, düşünce yapısı ve çabalarını göz önünde tutarak İslam dünyasına bıraktığı mirası hakkında konuşmacılardan Ömer İslam, 19.yüzyılda işgali ve sömürüyü gösteren siyasi dünya haritası üzerinde İslam coğrafyasının Batı işgali altındaki durumunu özetledi. Islah ekolünün, Batı sömürge politikalarına karşı İslam birliğini savunan bir direniş hattı oluşturmaya çalıştığını belirtti. Bununla beraber İslam dünyasında donuklaşmış içtihat ve şura anlayışının yeniden canlandırılması için çaba harcadıklarını ifade etti.
Hüseyin Taha Topaloğlu ise konuşmasına İslamcılık tanımı üzerinden başladı. İslamcılığın, İslam’ın kaidelerini yaşadığı bölgede evrensel başat unsur olarak gören ve hâkim kılınması çabası, kaygısı olarak tanımladı. Bu çerçevede bu kaygının türedi bir düşünce olmadığını, İslam tarihi boyunca çeşitli şahıs ve akımların bu kaygı ve çabalar çerçevesinde mücadele verdiklerini de ekledi.
Müslüman ve İslamcı tanımlarının farkını da irdelen Topaloğlu, 19 YY. dönemi siyasi gelişmelere ve sömürgeciliğe atıfta bulundu. Sömürgeciliğin İslam coğrafyasına hâkim olduğunu, Müslümanların bu anlamda ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal olarak Batı karşısında düştüğü zayıf konumu hakkında bilgiler verdi. Müslüman tanımının inanan insanlar için yeterli olduğunu fakat Müslüman tanımının sorumlulukları bağlamında anlam kaybına uğramasından dolayı İslamcılık tanımlamasının bu boşluğu dolduran içtihadi bir kullanım olduğunu belirtti. Geçmişte de Türkiyeli Müslümanların Tevhidi Müslüman, Kur’ani Müslüman vb. tanımlamaların da bu ihtiyaçtan doğduğunu ifade etti.
Nasıl yaşarsanız, öyle yönetilirsiniz ilahi buyruğunu da vurgu yapan konuşmacı; batının her alanda hâkim unsur olduğu bu dönemde, İslam coğrafyasın da batıyı taklit eden bir yaşamın kabul gördüğünden bahsetti.
Bu dönemde toplumu ıslah etmek çabası olarak ta tanımlanan İslamcılığa karşı Batı, oryantalist politikalarıyla Doğuyu tanımlamaya ve yönlendirmeye çalıştığını ve hatta bu tanımlamaları empoze etmeye çalıştığını da ekledi. Bu çerçevede İslamcılık tanımının Batının biçtiği bir tanımdır diyen bir kesimin varlığından da söz etti.
İslamcılık çabalarının bu dönemde farklı uzantılarının var olduğunu söyleyen Topaloğlu, Osmanlının 1860’dan itibaren Batıda eğitim gören kişiler eliyle batılaşma sürecine girdiğini Namık Kemal diğer milliyetçi söylemlere sahip akımlardan ve Abdülhamit’in Osmanlı’yı kurtarma çabaları Panİslamizm (İslam Birliği) devlet politikası olarak benimsediğinden bahsetti.
19 yüzyılın en önemli İslami öncülerinden Cemaladdin Afgani ve Muhammed Abduh’un çalışmalarına da değinen Topaloğlu, bu akımın İslamı bir ırka ve devlete mal ederek ihya edilmesini doğru bulmadıklarını söyledi. Sömürgecilere karşı direniş, ekonomik ve ahlaki yozlaşmaya karşı mücadele ve İslam itikadının Kur’an’a ve Hz.Muhammed (AS) sahih sünnetine dönüş çabası olan Afgani ve Abduh düşüncesini geleneği reddeden ve bundan dolayı modernist akımlar olarak eleştirilerin varlığından bahsederek, bu eleştirinin haksız olduğunu ifade etti.
İslamcılık İslami salt ideoloji olarak görmek, manevi ve ahlaki yönünü yok saymak demekse bu anlamda eleştirilmesi gerektiğini belirten Topaloğlu, İslami kanaat önderlerinin ve sömürgecilikle mücadele etmiş, toplumu da yeniden ıslah etme çabasında bulunan İslamcıların, bizlerin örnek olması gereken en önemli unsurlar olduğunu belirterek konuşmasını tamamladı.
Program soru cevap ve karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.