Özgür-Der Çorum Şubesinde alternatif eğitim seminerlerinde bu hafta " Gelenekçilik, Sağcılık, Muhafazakârlık " ve " Milliyetçiliğin Doğuşu ve İslam Dünyasına Girişi" başlıklı konular işlendi. Yoğun bir katılımın gerçekleştiği konferans oldukça verimli geçti. " Gelenekçilik, Sağcılık, Muhafazakârlık " başlıklı semineri Ömer Kılıç sundu.
Ömer Kılıç gerçekleştirdiği sunumunda şu tespitlerde bulundu: " Gelenekselcilik kültürel, sağcılık ve muhafazakârlık ise siyasi içerikli kavramlardır. Her dünya görüşü kendi kavramlarıyla ifade edilir. Ancak günümüzde çok ciddi bir kavram kargaşası ile karşı karşıyayız. Bu kargaşanın en önemli sebebi İslam coğrafyasının Batı tarafından kültürel istila altında olmasıdır. Avrupa Ortaçağ döneminde Kilise ve Kral baskısından ezilen halk Fransız ihtilali ile dinden bağımsız tamamen seküler bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Ortaçağ ile Batıda din sadece edebiyat haline dönüşmüştür. Gelenekselcilik, Kuran'da atalar dinine uymak anlamında kullanılmaktadır. Toplumların Peygamberlerinin getirdiği yeni mesaja karşı çıkışlarının ana sebebini de bu düşünce oluşturmuştur. Muhafazakârlık: Geleneği sorgulamadan savunmayı, korumayı ifade eder. Bir şey sadece eski olduğu için iyi veya kötü değildir. Eski olması, uzun yıllardır değer verilmesi bir şeyin doğru olduğu anlamına gelmez. Sembolleri önde gelen bir din muhafazakârlaşmıştır. Bir dinin kurumları ve sembolleri düşüncenin öne geçmemelidir. Kurumları öncelemek, cemaat yerine camiyi inşa etmeyi öncelemek muhafazakârlıktır. Sağcılık ise; 1950'den sonra Anadolu'nun tanımış olduğu bir kavramdır. Fransız ihtilali sürecinde meclis oturumlarında geleneği ve var olan kilise-ruhban yönetim şeklini savunan kesimi ifade eden bir kavramdır. Ancak Türkiye'de dindar kesim, Tek Parti döneminden sonra özellikle bu kavramı Kur'ani dayanaklarla da destekleyerek içselleştirmişlerdir. Oysa Kuran'da sağcılık diye bir anlam yoktur. Müslümanların tek bir ismi vardır. O da Allah'ın ayetlerinde de belirtildiği gibi " Müslüman" dır. Bu ifadenin önüne veya arkasına başka tanımlamaları eklemlemeye çalışmamalıyız." diyerek sözlerini tamamladı.
İkinci sunumu ise " Milliyetçiliğin Doğuşu ve İslam Dünyasına Girişi" konu başlığı ile Ufuk Aktaşlı yaptı.
Ufuk Aktaşlı konuşmasında şu tespitlerde bulundu: " Milliyetçilik 18.YY da türetilmiş Batı merkezli bir düşüncedir. Milliyetçiliğin oluşmasına sebep olan üç önemli faktör vardır. Bunlar Protestanlaşma, Aydınlama Dönemi ve Kapitalizm ile Burjuva Dönemleridir.
Protestanlaşmayla beraber merkeze (Vatikan'a) bağlı bir din anlayışından yerel ve ulusal bir yapılanmayla dönük milliyetçi düşünceler doğmuştur. Aydınlamayla beraber insanı merkeze alan ve aklı önceleyen, dini hayattan tamamen dışlayan bir dünya görüşü meydana gelmiştir. İnsanın tek başına yeteceği düşüncesi milliyetçiliği doğurmuştur. Kapitalizm ve Burjuva devrimi ile Sınıf ayrılığını ortadan kaldırmaya dönük milliyetçi bir söylem ortaya atılmıştır. Milli egemenlik ve ulusal egemenlik gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Milliyetçilikte İngiliz, Fransız ve Alman milliyetçiliği olmak üzere üç farklı şekilde kendini göstermiştir. Her birinin milliyetçilik anlayışı farklılıklar içerir. Milliyetçiliğin ortak sembolleri vardır. Bu sembollerle kendini ifade eder ve yaşar. Bu sembolleri başında şunlar gelir. Dil: Tüm dünyada 18.YY 'a kadar aynı coğrafya içinde farklı diller konuşulurken milliyetçilikle beraber ulusal bir dil inşa edilmiştir. Zorunlu eğitimle ve medya ile bütün topluma bu ortak dil dayatılmıştır. Tarih: Ortak tarih anlayışının oluşması için kurgusal bir ulusal tarih oluşturulur. Binlerce yıllık geçmişe sahip kurgulanmış tarih yazımıyla kök arayışı içine girilir. Kültür: Milli bir kültüre sahip olunmalıdır. Eski tarihlerden kendi milletine atıflar yaparak milli kültür çok eskilere dayandırılmaya çalışılır. Vatan: Kutsal bir toprak parçası olarak ifade edilir. Kutsallık dine ile değil ulusal semboller üzerine oturtulur. Kültürel sömürgecilik halen devam etmektedir. " diyerek sözlerini tamamladı.
Seminer dinleyicilerden gelen soruların cevaplanması ile sona erdi.