Tokat, Amasya ve Gümüşhacıköy'den gelen Müslümanlarla beraber yoğun bir katılım gözlemlendiği gece, Ömer Yankum kardeşimizin okuduğu Kuran-ı Kerim ve meali ile başladı.
Filistin'de yaşananlar, Türkiye'de gerçekleştirilen eylemleri ve İHH yardımlarını içeren sinevizyon gösterisi ile devam gecede, programı düzenleyen kuruluşları temsilen Vedat Erkan kardeşimizin selamlama konuşmasından sonra panele geçildi.
İlk sözü alan Ahmet Varol " Gazze Saldırıları, Mescid-i Aksa Kuşatması ve Filistin'de Son Durum " konu başlığında sunumunu gerçekleştirdi. Varol; konuşmasında Gazze saldırıları ve sonrasında özellikle işbirlikçi Mahmut Abbas ve Hüsnü Mübarek'in sergilediği icraatlardan bahsetti. Gazze'ye yapılan yardımların ulaştırılması esnasında Mısır tarafında yaşanan sıkıntılara değindi. İsrail Siyonist politikalarını alet olan işbirlikçi liderleri eleştirerek konuşmasına devam eden Varol, uygulanan ambargo yüzünden zor şartlarda yaşamlarının devam ettirmeye çalışan Gazze'liler den bahsetti. Ancak; şartların Filistin'liler için Batı Yakasında da çok iç açıcı olmadığını vurgulayan Varol, Mahmut Abbas'ın bu bölgede yaptığı hukuksuz ve keyfi politikalarını, bunun sonucu olarak Mescid-i Aksa kuşatmasına değindi. İsrail'in İslam dünyasının tepkisini Mescid-i Aksa'ya düzenlediği saldırılarla ölçtüğünü, kayda değer tepkilerin olmamasından dolayı saldırıların şiddetini giderek arttırdığını belirtti. Kudüs'de yapılmaya çalışılan Yahudi mahallelerden de söz eden Varol, Mescid-i Aksa'nın yıkılarak Süleyman Mabedinin yeniden inşa edileceği söyleminin kesinlikle yalan olduğunu, asıl hedefin Kudüs'deki İslam Kimliği yok etmek olduğunu vurguladı ve Müslümanların Mescid-i Aksa için daha fazla duyarlılık göstermeleri gerektiğine değinerek sözlerini tamamladı.
İkinci konuşmacı olarak söz alan Hamza Türkmen " Siyonist Zihniyet ve Politikaları " konusunda dinleyicilerle paylaştığı konuşmasına Kuran'ı Kerim'den ayetler ışında başladı. Yahudilerin yaşadığı süreçlerden bahsederek konuşmasına devam eden Türkmen, Yahudilerinde kendi içlerinde farklılık arz ettiğini, Dindar Yahudilerin, Ateist Yahudilerin ve Liberal Yahudilerin olduğunu, şu anki dünyadaki ekonomik gücün bu liberal Yahudilerin elinde olduğunu belirtti. Yahudilerinin her zaman şehirlerin merkezinden çok, kenar mahallelerde kendilerine yer bulduğunu, Theodore Herzl ile Siyonizm doğuşuna ve Yahudilerin Avrupa'da yaşadıklarından da bahseden Türkmen, Yahudiler tarafında abartılsa da, Avrupa'da öldürülmüş, toprakların sürülmüş azımsanmayacak kadar Yahudi olduğunu, kalanların ise Filistin'e gönderildiğini belirtti. Türkmen; Kuran-ı Kerim'de Yahudilerden bahseden ayetlerden söz ederek, yerilen ve uyarılan Yahudilerin üzerinden tüm insanlığa mesaj verildiğini, ikaz edilenin ise Yahudileşmiş mantıklar olduğunu belirtti. Siyonizmin bir ırkçılık olduğuna değinen, Türkmen; ırkçılık politikaları güden tüm yönetimleri de Siyonist olarak niteleyebileceğimizi, Çünkü; Siyonizminde bir mantık olduğunu sadece Yahudileri has bir zihniyet olmadığını örneklerle anlattı. Artık siyonizminde kendi içlerinde kırılmalar yaşadığında değinen Türkmen, özellikle liberal Yahudilerin uygulanan bu politikaların kendilerine zararını dile getirmeye başladıklarını ve BM Güvenlik Konseyinde görüşmesi onaylanan Goldstone raporundan bahsetti. Türkiye'nin de Siyonist İsrail'in müttefiki olduğunu hatırlatan Türkmen, son dönemlerde başbakanın Davos çıkışını ve " Anadolu Kartalı" tatbikatının iptal edilmesinin olumluluklar olduğunu, ancak; kesinlikle yeterli olmadığını belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Son konuşmacı Mehmet Pamak, " Filistin Mücadelesinin Dünya Müslümanları açısından Önemi ve Sorumluluklarımız " başlıklı sunumu gerçekleştirdi. Pamak; İslam ümmetinin vahiyden koparak, cahiliye karanlığına sürüklendiğinin altını çizerek başladığı konuşmasında, Filistin mücadelesinin sadece bir toprak meselesi olmadığını; Filistin mücadelesinin tüm Müslümanların ortak direniş sembolü olduğunu, ayrıca; emperyalist kuşatmalara, işbirlikçi her türlü dayatmalara karşı ümmet olma zorunluluğu hissettiren bilinç ve direnişi öğrettiğini belirtti. Konuşmasında sık sık Kuran'a vurgular yapan Pamak; konuşması süresince Mescid-i Aksa'nın önemini vurgulamaya çalıştı ve dünya Müslümanlarının yeterli tepkiyi göstermediklerinden yakındı. Müslümanların duyarlılıkların olduğunu ancak; bilinç konusunda sorunların yaşandığını belirterek, Gazze sürecinde " Mehmetçik Gazze'ye " sloganını hatırlatarak Ordu ve yaptığı icraatlara değinerek çelişkileri gözler önüne sermeye çalıştı. Esaretin, Yılgınlığın ve işgalin önce zihinlerde başladığını ve Mescid-i Aksa'nın fiziksel olarak işgal altında olduğuna değinen Pamak; camilere asılan mahyaları hatırlatarak, Mescid-i Aksa'daki Müslümanlar mı daha özgür yoksa Sülaymaniye de namaz kılanlar mı? diye sordu.
Müslümanlara düşen sorumlulukları da hatırlatan Pamak; Filistinli kardeşlerimizin yanında yer alarak, hepimizin adına en zor şartlarda sürdürdükleri onurlu direnişlerine destek vermemizi, diğer yandan da, aslında ümmetin de Kudüs'ün de kurtuluşuna vesile olacak Kur'an nesli projesiyle ümmeti vahiyle yeniden inşa etme hedefimize kilitlenmemiz gerektiğini hatırlatarak sözlerini tamamladı.