Basın açıklamasının tam metni:
28 ŞUBAT DARBECİLERİ BİR AN ÖNCE YARGILANMALIDIR…
28 Şubat 1997, halkın inancına, düşüncesine, kimliğine yönelik bir darbenin tarihidir. 1997 yılından bu yana devam eden süreçte siyasetten yargıya, ekonomiden, hak ve özgürlüklere kadar birçok alanda toplum bir cendereye sokulmuş, adalet ve özgürlükler askıya alınmıştır. Bu süreçte halktan en çok oy alan partiler kapatılmış, dernekler, vakıflar soruşturma geçirmiş; halk tarafından yaptırılan İHL’ler ve Kuran Kursları’na kilit vurulmuş, hukuksuzlukta sınır tanınmayarak binaları dahi gasp edilmiştir. Gazeteciler andıçlanmış, bağımsızlıkları anayasal teminat altında olmasına rağmen yargı mensuplarına brifingler verilmiş, akabinde darbe mantığına aykırı karar veren yargıç ve savcılar hakkında soruşturmalar açılmış, evrensel hukuk ilkeleri yerine darbe hukuku ikame edilerek mahkemeler insan hakkı ihlallerinin meşrulaştığı aygıtlara dönüştürülmüştür. Yargının siyasallaştığı, siyasetin felç olduğu bu süreçte, ekonomik hayat da dibe vurmuş; “laik cephe ve dayanışma” adı altında, bankaların içi boşaltılmış, hazine soyularak talan edilmiştir.
Söz konusu süreçte düzen güçleri “irtica karşıtlığı” kılıfı altında İslami kimlik ve sembollere karşı kendi deyimleriyle “topyekun savaş” başlatmışlardır. Başörtüsü, öncelikli hedef seçilmiştir. Çünkü, başörtüsü topluma yıllardır zorla kabul ettirilmeye çalışılan “şekilci modernleşme projesinin” karşısında varlığını devam ettirmektedir. Halk adına karar verebileceklerine inanan, kararlarına uymayanları da haklarından mahrum bırakarak cezalandırabileceklerini düşünen egemen güçler, toplumu dönüştürme çabalarının başarısızlığının göstergesi olarak gördükleri başörtüsünü hedef almışlardır.
Üniversitelerden başlatılarak hayatın tüm alanlarında yaygınlaştırılmaya çalışılan başörtüsü yasağına karşı her türlü hukuki mücadelenin önü kapatılmıştır. Hiçbir hukuk temeli olmayan sadece afaki yorumlarla meşrulaştırmaya çalışılan fiili durum oluşturularak uygulanan yasak, üniversite kampuslarından sonra kamu hizmeti alınan ortamlara dahi taşınmıştır.
28 Şubat sürecinde kurulan ve binlerce kişiyi fişleyen Batı Çalışma Grubu’nun uzantılarının zaman içinde Encüman-ı Danış olarak değiştiğini ve en son Ergenekon'a gelip dayandığını görünmektedir.
Ergenekon, geniş çaplı bir operasyon olduğu için, çözümü de uzun süreceğe benzer. Ergenekon'un arka ayağına yönelmeden Ergenekon'un derinliği zor anlaşılacaktır. Çünkü, Ergenekon'un arka ayağı 28 Şubat post-modern darbesine dayalıdır. Zira, devlet içinde meşru hükümete karşı direnenler, balans ayarı yapanlar, savcı ve hâkimlere askeri mahallerde brifingler verdirenler, 28 Şubat 1000 yıl devam edecek diyenler, 28 Şubat çizgisinin sürdürüldüğünü söyleyenler de hesaba çekilmeden, Ergenekon'un derinliği anlaşılamaz. 28 Şubatın yönlendiricileri ve onları destekleyen o dönemin devlet ve hükümet başkanları, askeri disiplini bir tarafa koymak suretiyle omuzlarındaki rütbelere güvenerek meşru hükümete karşı tavır alan bazı generaller, sendika ağaları, gazete yazarları, bazı Anayasal kuruluşların başkan ve mensupları da, mutlaka sorgulanmalı, yaptıkları yanlarına kâr kalmamalıdır.
Bizler, darbe bağımlısı bir sistemde darbe söylentileri ile yaşamak istemiyoruz. Darbenin 15. yılında kısmen düzenlemeler yapılsa da, hala yasakçı zihniyetin kesintisiz biçimde sürdüğünü görüyoruz.
Bu nedenlerle darbe düzeninin tüm uygulamalarına son verilmesi için, başta hükümet olmak üzere tüm kişi, kurum ve kuruluşları göreve çağırıyoruz. Yargılanma sürecinde bazı girişimlerin olduğunu görmekle beraber, bir an önce 28 Şubat darbesinin asıl sorumluları yargılanmalıdır.
Va tüm dünyaya sesleniyoruz ki; bütün dünya darbecilerin zalimlerin yanında olsa biz mazlumların yanında olmaya, gerçekleri haykırmaya ve zulme dur demeye devam edeceğiz. Adaletten, haktan yana taraf olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Bülent Gökgöz
Özgür-Der Çorum Şb.Bşk.