Program, Haksöz Dergisi yazarı Bahadır KURBANOĞLU'nun sunumuyla Ördekli Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.
Civan Behiç TURHAN'ın selamlama konuşmasının ardından sözü olan ve konuşmasına usuli netliğe, tarih, toplum ve sistem değerlendirmelerine ilginin bir İslami hareket için zorunluluk teşkil ettiğini söyleyerek giriş yapan Bahadır Kurbanoğlu, bu dört ana başlığın aralarındaki ilişkiyi ortaya koyarak bu başlıkların birbirlerini beslediğini ve bir bütün teşkil ettiğini ifade etti.
Topluma ve sisteme bakışta hikmetin; yüzeysel, kategorik ve toptancı değerlendirmeleri değil derin ve analitik bakışı gerektirdiğini ifade eden konuşmacı, yüzeysel ve toptancı yaklaşımın çıkmazlara ve çözümsüzlüğe sebebiyet verdiğini söyledi.
Toplumu tümden müslüman ya da kafir olarak gören iki uç yaklaşımın sonuç olarak nereye vardığını ve İslami mücadeledeki hedef yanılsamasına etkisini özetleyen Kurbanoğlu, yerel ve küresel şartları göz önünde bulundurarak toplumun ilgilerini özenle takip eden bir diriliğe, farklılıkları analiz eden bir dikkate ve bir takım vakıa değerlendirmelerini yenilemenin gerekliliğine dikkat çekti.
"Kategorik muhaliflik ve teorik ahlakçılık tek başına bir haklılık pozisyonu değildir."
Sistem değerlendirmesinde entegre olmak ve içe kapanmak olmak üzere iki savrulmanın söz konusu olduğunu belirten konuşmacı, bu savrulmaların sebeblerini açıklarken kimliksel ve usuli yetersizlik, tembellik ve dünyevileşme, pasifizm, yorumun itikadlaştırılması gibi unsurlara değindi.
Toplumsal ve siyasal gelişmeleri izlemedeki zaafın adil şahitlik görevinin gölgelenmesine sebebiyet vereceğini belirten konuşmacı sözlerine şöyle devam etti:
"Bize yönelik doksanlı yıllarda PKK'ya göre devleti daha fazla eleştirirken şimdi ise tam tersi bir tutumuzun olduğu ve bunun bir savrulma olduğu eleştirisi! yapılmakta.Bu bir savrulma değil değişimi okuma durumudur. Nedeni çok basit: O yıllarda zulmün kaynağı devletti, köy yakan devletti şimdi ise bunları yapan kim devlet mi PKK mı?
Bunun gibi, İslami kimliğe düşmanlığı amaç edinmiş Kemalist rejime eleştirilerimizle, genel anlamda İslami duyarlılığı olan ve Müslüman coğrafyalarda mazlum halklardan yana politika belirleyen bir yönetimin yanlışlarına yönelik eleştiri dilimiz,belirlediğimiz ilişki biçimi farklı olacaktır.Bu, meşhur fıkıhçı Şatıbi'nin özenle üzerinde durduğu gibi "dinin temel maksadı; def'i mefsedet celb'i mesalihtir"(zararın giderilmesi hayrın ve iyiliğin hakim kılınması)sözünün gerektirdiği bir perspektiftir."
Ardından on yıl öncesine göre yaşanan olumlu gelişmeleri değerlendiren Bahadır Kurbanoğlu, ulusalcı paradigmanın etkisinin kurumsal ve teorik olarak zayıflaması,ümmetçi bakışın ciddi oranda gelişmesi,Kürt sorununa yaklaşımın Ak Parti tabanında hatta geniş kitleler nezdinde tüm zaaflarına rağmen adil bir çercevede gelişmesi, medyanın büyümesinin getirdiği olumluklar gibi bir dizi değişimi örnek verdi.
Müslümanlar neyi ne zaman talep ettiklerinin neyi ne zaman eleştirdiklerinin farkında olmaları gerektiğine dikkat çeken Kurbanoğlu sözlerine şu örneği vererek devam etti: "Mesela Uludere'de öldürülen insanlar için hükümeti sonuna kadar eleştirebiliriz, sorumlulardan hesap sorulmasını ısrarla gündeme getirebiliriz getirmeliyiz de. Fakat hükümet istifa! sloganıyla hareket edip hükümetin yerine gelecek bir yapının muhakemesini yapmamak hikmetsiz bir tavırdır. Ya da Gezi sürecinde hedefleri Ak Parti üzerinde İslam düşmanlığı yapmak olan belli bir kitlenin ekmeğine yağ sürercesine yapılan eleştiriler fıkhedilmesi gereken bir durumdur.Bazen bir takım zaaflara dikkat çekerken doğruların üstü kapanabilir."
Kişinin lehine ve aleyhine olanı bilmesinin önemine dikkat çeken cümlelerinin ardından Kurbanoğlu son olarak, kendimizi ne kadar hikmet üzere geliştirirsek eleştirilerimizin ve katkılarımızın da o oranda nitelik ve anlam kazanacağını vurguladı.Soru cevap kısmının ardından program sona erdi.
Haber: İlyas ACAR
Fotoğraf: Mahmut BATUK