HAKSÖZ-HABER
Bursa’da aralarında Asır-Der, Gül-Der, İHH, Mazlumder ve Özgür-Der ‘in bulunduğu Suriye Halkı ile Dayanışma Platformu, direnişin 3. Yılı münasebeti ile bir program gerçekleştirdiler. Sağanak yağmura rağmen eyleme katılımın yoğun olduğu gözlemlendi. Setbaşı köprüsünden başlayarak Ulucami meydanına doğru sloganlar eşliğinde yürüyen platform, meydanda toplanarak konuşmalar gerçekleştirdiler. Serdar Bursalı'nın yönettiği eylemde; "Baas çöplüğe esed sehpaya!", "Suriye İslami direnişler özgürleşecek!", "Sesiz Kalmak Baas'ın Suçuna Ortak Olmaktır!", "Baas'ın Safında Duranlar Ümmet ile Aynı Safta Olamaz!", "Ümmetin Kalbi Suriye’de Atıyor!", "Katil Esed Kan Denizinde Boğulacaktır!" dövizleri taşınırken ”Yaşasın Suriye Direnişimiz!", "Suriye Devrimi Zafere Yürüyor!", "Ya Şehadet Ya Zafer!", "Baas'ın Safında Duranlar Ümmet ile Aynı Safta Olamaz!" pankartları açıldı.
Eylemde ilk sözü Mazlum der şube başkanı Şakir Çalışkan alarak şunları söyledi;
Suriye’de yaşanan dram hepimizin mutlaka ilgilenmesi gereken bir durumdur. İnsan olmanın getirdiği bir takım sorumluluklarımız var ve bunun ifa edilmesi için herkesin elinden geleni yapması gerekir. Suriye’de iki yıldan bu yana işlenen katliama karşılık dünya devletleri neredeyse hiçbir şey yapmamaktadırlar. Birleşmiş milletler olaya müdahilmiş gibi gözükmekle birlikte sadece büyük güçlerin çıkarlarını gözetene bir denge politikası izlemektedir. Bu çelişkili duruma kayıtsız kalmamız söz konusu olamaz. Suriye’de işlenen vahşete dur demeliyiz ve bunun için devletlerden medet beklemeksizin bizlerin bir şeyler yapması gerekir.
"Bursa’dan Suriye’ye, Direnişe Bin Selam!", "Katil Esad Suriye’den Defol!", "Yaşasın Küresel İntifada!", "Suriye Halkı Yalnız Değildir!", "Katil Esed Hesap Verecek!", "Katil Rusya Suriye’den Defol!", "Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!", "Ya Allah Menna Ğayrek Ya Allah!" sloganlarının sık sık atıldığı eylemde ikinci konuşmacı olarak İHH şube başkanı Hüseyin Kaptan söz aldı. Kaptan konuşmasında Suriye de ki ihtiyaçlar konusunda bir değerlendirme yaparak şunları kaydetti;
Suriyeli kardeşlerimiz birçok konuda yardıma ihtiyaçları var. İmkânı olan kardeşlerimizin bu konuda daha hassas olmaların istiyoruz. Unutmayalım ki Canı ile mücadele edenlere bizim malımız ile destek olmak en öncelikli vazifemizdir. Gerçekten de kardeşlerimizin durumu içler acısıdır ve bizden bir şey bekler durumdalar. Bundan dolayı yardım çalışmalarımızı daha da artırmalıyız. Şu an bölgede acil ihtiyaçların başında temel gıda maddeleri gelmektedir. Elimizden geldiğince bu açığı kapatmaya çalışıyoruz. İnşallah duyarlılığı daha da artırarak kardeşlerimizin yaralarını daha hızlı sarabiliriz.
Basın bildirisini okumak üzere söz alan Özgür-der şube başkanı Aziz Avar; insan fıtratını bozan her diktatörlük gibi esad zulmününde aralıksız devam etmesi söz konusu olamaz. Zira biz biliyor ve iman ediyoruz ki firavunların zulmü ne kadar şedit olursa olsun Rabbimizin adaleti ile boy ölçüşemeyecek kadar zayıf ve geçicidir. Ve Allah’a hamdolsun iki sene önce bugün, bu korku duvarının yıkılabileceğini kardeşlerimiz bizlere gösterdiler. 3. Yılına girdiğimiz şu günlerde ise tamamen silinebileceğinden artık eminiz. Dolayısı ile Biz Suriye de devam eden direnişi ilahi yasanın bir tecellisi olarak görüyor ve kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz. Bugün bizlerin şahitliğinde gerçekleşen Suriye direnişi tam olarak zulüm ile adaletin mücadelesidir. Şüphe yok ki kardeşlerimizin bu mücadele de ki sebatları ve fedakârlıkları olağan üstü bir durumdur. Ancak tarihin kırılma anlarından birisine şahit olurken bizlerinde mükellef olduğu bir takım sorumluklar olduğunu bilmemiz gerekir. Zira mazlumun feryadına kulakları sağır etmek, ona yapılan zulme sebep olmak gibidir.…diyerek Suriye direnişinin yanında olduklarını vurguladı.
Basın açıklamasının ardından Asır-der’den Muharrem Kızıl’ın yaptığı dua ile eylem sona erdirildi.
Basın açıklamasının tam metni:
SURİYE İNTİFADASI 3. YILINDA
ONUR VE SABIRLA ZAFERE YÜRÜYOR!
16 Mart 2013
Bugün, adı artık özgürlük ve adalet mücadelesi ile özdeş hale gelmiş bir direnişin 3. Yılı için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Hatırlanacağı üzere Suriyeli kardeşlerimiz 2011 yılının mart ayında zulme ve baskıya “ARTIK YETER” diyerek bir başkaldırı gerçekleştirmişlerdi. Deraa kentinde çocuklar tarafından duvarlara yazılan özgürlük sloganları çok kısa bir süre içerisinde tüm Suriye’nin ortak sesi ve isteği haline gelmişti. Birden ve hızlı yayılan bu isyan dalgası türedi bir hareket değildi. Aksine yaklaşık üç kuşak tarafından doğrudan maruz kalınmış bir zulme karşı farkında olarak verilmiş haklı bir tepkiydi. Zira yarım asır boyunca insan onurunu çiğneyen zulme karşı birikmiş bir öfkeden bahsediyoruz. Dolayışı ile Suriyeli kardeşlerimizin yaptıkları da tam olarak budur.
Ancak bu isteğin bedeli hepinizin bildiği üzere çok ağır ödendi ve halende ödenmeye devam ediliyor. Direnişin başladığı iki yıllık süre zarfında onlarca ölümün olmadığı tek bir gün neredeyse yok gibidir. Resmi rakamlara göre zalim Esad tarafından öldürülen mazlum kardeşlerimizin sayısı bugün itibari ile 70 bindir. Bunun yanında cezaevlerinde tutukluların sayısı 100 Binler ile ifade edilmektedir. Diğer yandan canını kurtarmak için Suriye’yi terk eden kardeşlerimizin sayısı ise Bir Milyon dolaylarındadır ve bu rakam her geçen gün daha da artmaktadır. Şüphesiz bu çok ağır bir bedeldir ve bu tablo karşısında güçlü kalmak için insanüstü bir sabır ve mücadele azmi gerekmektedir. Ancak bizim telaffuzunda bile zorlandığımız bu durum karşısında kardeşlerimiz halen dik durmakta ve imanla mücadelelerini sürdürmektedirler.
Hatırlanmalıdır ki Suriye’de 45 yıldır her türlü muhalefet susturulmuştur. Arkasından korkunç bir sindirme operasyonu da gerçekleştirilmiştir. Bu zulüm beraberinde aşılması imkânsız görünen bir korku duvarı örmüştür. Öyle ki Suriye’yi yakından bilen hemen her gözlemcinin, üretilmiş korku imparatorluğundan bahsetmeden bir tespit yapması mümkün değildir. Hafız Esad ın yaptığı Hama katliamı ile örülen korku ağı, çeyrek asır boyunca aralıksız genişletilmiştir. Gelinen nokta itibariyle Suriyeli kardeşlerimiz artık kalplerinden buğz etmekte bile zorlanıyorlardı.
Ancak insan fıtratını bozan her diktatörlük gibi bununda aralıksız devam etmesi söz konusu olamazdı. Zira biz biliyor ve iman ediyoruz ki firavunların zulmü ne kadar şedit olursa olsun Rabbimizin adaleti ile boy ölçüşemeyecek kadar zayıf ve geçicidir. Ve Allah’a hamdolsun iki sene önce bugün, bu korku duvarının yıkılabileceğini kardeşlerimiz bizlere gösterdiler. 3. Yılına girdiğimiz şu günlerde ise tamamen silinebileceğinden artık eminiz. Dolayısı ile Biz Suriye de devam eden direnişi ilahi yasanın bir tecellisi olarak görüyor ve kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.
Bugün bizlerin şahitliğinde gerçekleşen Suriye direnişi tam olarak zulüm ile adaletin mücadelesidir. Şüphe yok ki kardeşlerimizin bu mücadele de ki sebatları ve fedakârlıkları olağan üstü bir durumdur. Ancak tarihin kırılma anlarından birisine şahit olurken bizlerinde mükellef olduğu bir takım sorumluklar olduğunu bilmemiz gerekir. Zira mazlumun feryadına kulakları sağır etmek, ona yapılan zulme sebep olmak gibidir.
Başta Müslümanlar olmak üzere Suriye’nin destansı direnişi nasıl okunuyor diye baktığımızda karşımıza çıkan tablo içler acısıdır. Rabbimizin karşısında bizleri utandıran bir boyuttadır. Kardeşliğin gereği olarak direnişe destek vermesi gerekenler, maalesef komplo teorilerinin veyahut bir takım siyasi ve bölgesel maskelerin ardına sığınmaktadırlar. Suriye muhalefetini yaşananlardan dolayı sorumlu tutan ve zalim dururken faturayı mazlumlara kesmeyi sürdüren çarpık bir anlayış söz konusudur. Suriye intifadasına karşı sergilenen tutarsızlıkları meşrulaştırmak için üretilen tezler, asılsız ve ucuz olduğu gibi, hangi amaca hizmet çok açıktır.
Baas rejimine karşı mücadele eden muhaliflerin hemen hepsi İslami aidiyete sahip kardeşlerimizden oluşmaktadır. Sürecin başında farklı beklentilerle mücadele içerisinde yer alanlar olmuştu. Ancak direnişe İslami talepler ve esaslar hâkim oldukça ayrışma yoluna gitmişlerdir. Bu da verilen mücadelenin kimliğini netleştiren bir durum olmuştur. Ancak süreç içerisinde belirginleşen bu netliğe rağmen, olaylar patlak verdiği günden bu yana direnişe mesafeli yaklaşan ve onu karalamaya çalışanlar bulunmaktadır. Esasında bu yaklaşmışların temelinde en başından beri konuya taraflı ve art niyetle yaklaşılması neden olmaktadır. Zulme karşı koymada İslami kimliği esas alıp onun gereğini yapmak yerine tabii ’si oldukları siyasi veyahut mezhebi hattın maslahatını merkeze aldıkları için böylesi bir tavır takınmaktadırlar. Direnişçilerin insan sınırını aşan bir azim ve dirayetle yollarına devam etmeleri her türlü takdir ve desteği hak ederken onları böylesi haksız bir makama oturtanları ise ancak Rabbimize havale edebiliriz.
Suriyeli kardeşlerimizin zulme karşı verdikleri tepkiler Suriye’nin geleceği açısından önemli olmakla beraber İslam ümmetinin bir parçası olarak bizleri de yakından ilgilendirmektedir. Rabbimizden bu zulmün bir an önce bitmesini ve kardeşlerimizi selamete erdirmesi için dua ediyoruz. İnanıyor ve destek veriyoruz ki kardeşlerimiz haklı mücadelelerinde bir gün mutlaka zafere ereceklerdir. Ancak şunu çok net ifade ediyoruz ki sonucu her ne olursa olsun burada kazanan taraf zulme karşı sesiz kalamayanlar olacaktır. Zira bizim kazanmak derken anladığımız şey değer yargılarımızdan bağımsız değildir. Bizim için esas olan mücadelenin reel politiğe uygunluğu değil rabbimizin rızası doğrultusunda oluşudur. Dolayısı ile Değerlendirmelerimizi bu meyanda yapar ve tarafımızı da ona göre belirleriz. Bu çerçeveden baktığımızda Suriye direnişi ümmetin onur duymasını gerektiren büyük bir başarı tablosu çizmiştir.
Asır-Der, Gül-Der, Mazlum-Der, ve Özgür-Der’ in katılımı ile oluşturduğumuz Suriye halkı ile dayanışma platformu olarak kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz. Rabbimizden 3. Yılında kardeşlerimizin mücadelesini zafere eriştirmesini ve ayaklarını sabit kılmasını diliyoruz. Bizleri de zulme haksızlığa karşı her zaman ve zeminde karşı duranlardan kılmasını niyaz ediyoruz.
SURİYE HALKI İLE DAYANIŞMA PLATFORMU