Resmi Tarihin oluşumu ve Kemalizm konusunun işlendiği seminerde ilk olarak, Cumhuriyetçi seçkinlerin zihin yapıları ele alındı. Osmanlının çöküşüne aranan çareler ile başlayan fonksiyonel değişim süreci, kısa bir süre içinde temel dayanaklarını kaybetmenin getirdiği zaaf ile başkalaşmış bir hüviyete dönüşmüştür diyen Düzgün, sözlerine şöyle devam etti:
Dönüştüren anlamda Modernleşme/Batılılaşma Osmanlıda ironik bir şekilde gelişmiştir. Zihin ve anlam dünyasının temel parametreleri "Kafire karşı verilen savaş" şeklinde formülüze edildiği gibi, İttihatçılardan Cumhuriyetçi kadrolara devr edecek pozitivist bir düşünsel altyapının da zemini de oluşturulmuş oluyordu. İttihat Terakki ve Kemalist'ler arasında paralel ilişkiyi onların hedeflerinden anlamak mümkündür. Birinci dünya savaşı olmasaydı, yapılan kemalist devrimlerin bir çoğu ittihatçılar tarafından zaten gerçekleştirilecekti. Zira ittihatçıların öncelediği hedefler arasında başta harf inkılabı olmak üzere Kemalistlerin batı formunda gerçekleştirdikleri bir çok devrim vardı.
Kemalist paradigmanın arka planında ittihatçı ideolojinin izlerine rastlamanın oldukça kolay olduğunu ifade eden Ahmet Düzgün;
Milliyetçiliği asıl belirleyici kabul eden ve batı tandaslı olarak bilimin yol göstericiliğinde ilerleyen bir düşünce olarak ittihatçılık aynı zamanda kemalizmin arka planını oluşturan zemin olma özelliği taşımaktadır. Cumhuriyet döneminde uygulanan tüm politikalar bu temel üzerine bina edilmiştir. Cumhuriyetçi kadrolarda Türkçülük ve Laiklik olarak beliren bu miras, onların politikalarının ana temasını oluşturur. Laiklik batılılaşmanın bir uygulayıcısı olarak kullanıldığından doğrudan değerlerin karşısında alternatif bir silaha dönüştürülürken Türkçülük ise uluslaşmanın işlevsel bir aracı haline getirilmiştir. Kemalist kimliği oluşturan bu iki unsurun ilk kurbanları olarak: Muslümanlar / Kürtler / Gayr-ı Müslimler / Köylüler / Çiftçiler / Muhalif Aydınlar ve Azınlıkları saymak mümkündür. Buna bağlı olarak Zuhur eden sorunların başında ise --Kürt Sorunu - gericilik söylemi altında islam ile mücadele - azınlıklara karşı yapılan sert asimilasyon uygulaması olarak varlık vergisi - rejimin ritüelleri olarak. anıt heykeller ve ulusal bayramlar - vd sayılabilir.
Seküler bir formda batılılaşmayı gelişmişlik olarak algılayan, buna paralel olarak homojen bir uluslaşmayı tepeden inmeci bir idare sistemi ile gerçekleştiren Kemalizmin en önemli açmazlarından birininde Türk Tarih Tezi olduğunu belirten Ahmet Düzgün:
Tüm milliyetçi ideolojiler varlıklarını devam ettirebilmek için bir tarih tezi üretme ihtiyacı his ederler. Bunu yaparken de seçmeci ve efsanevi özelikleri içinde barındırmasına dikkat ederler. Yaşadığımız coğrafyanın geçmişinde bunun örneklerini çokça olduğu gibi diğer ülkelerde de böyledir. mesela Pakistan'ın 1950lerde kurulmuş olmasına karşın resmi tarihi 5000 yıllık bir köke dayandırılması buna en güzel örnektir.
Türk Tarih Tezinin oluşum sürecine bakıldığında temelinde kemalist ideolojiyi meşrulaştırma çabası yattığını fark etmek mümkündür. Mustafa Kemal'in bizzat teşviki ve yönlendirmesi ile 1930 larda başlatılan tarih çalışmaları, Afet İnan-Yusuf Akçura-Dr.Reşit Galip- gibi isimlerinde içinde bulunduğu bir komisyon tarafından hazırlanmıştır. Türk Tarihinin Ana Hatları adı altında bir kitapta toplatılan birbirinden çelişkili bilgiiler 1931-1941 yılları arasında okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur. Aynı zamanda Nutuk ta cumhuriyet tarihinde dönen olayların temizlenmesi ve resmi tarih tezine uyumlu bir hal almasını sağlamak amacı ile kaleme alınmıştır denilebilir.
Türk tarih tezinin savunduğu temel görüşleri beş ana başlık altında değerlendiren Düzgün, şunları kaydetti:
-Avrupa medeniyetinin göçler sonucu asyadan gelenler tarafından oluşturulduğu ve yunan bilim-sanatının arka planında aslında anadoludan geldiği savunulur.
-Beyaz ırkın kökeninin orta asya olduğu savunulur.
-Orta asyadan dünyaya yayılan türklerin atası olan halklar dünya medeniyetinin önemli bir kısmını kurmuştur.
-Tarihte yaşamış büyük medeniyetler kuran bazı kavimlerin türk olduklarına deliller öne sürülmüştür.
-Anadoluda türk tarihi 7000 yıl öncesine dayanır.bu ayn zamanda osmanlıda ki 1000 yıllık medeniyet tarihi tezine alternatif bir salvo olarak türetilmiştir.
Türk tarih tezi komedyasına kendi içlerinden bile bir takım eleştiriler getirildiğini dile getiren düzgün,bu isimlerin başında Fuad Köprülünü geldiğini belirterek:
Fuad köprülü, resmi tarih tezinin Avrupa tarihçiliğinin Türkler aleyhinde yazılmış temelsiz ve olumsuz düşüncelerine karşı bir tepki olarak romantik ve nasyonalist bir tarih yorumu olduğunu yazmıştır. Türklerin sarı ırka mensup barbarlar olarak gösterilmesine ve dünya uygarlık tarihinin köklerinin hint avrupa lisanı konuşan topluluklara atfedilmesine tepki olarak yazılmıştır demektedir. Sonuç olarak tarih ile yüzleşmenin her türlü ideolojik zümre için kaçınılmaz olduğunu belirten düzgün, bunun kemalist ideoloji için söz konusu olmadığını, kendi ürettiği açmazlar içinde hareket edemez bir hal aldığını söyleyerek sunumunu sonlandırıldı.Program katılımcılardan gelen sorulara verilen cevablar ile son buldu.