Yaklaşık bir saat süren seminerde Rıdvan Kaya; Musa (a.s) kıssası üzerinden zulmü, zalimi ve buna karşı müminlerin göstermesi gereken tavrı açıklayarak, bu günkü Firavunlara karşı ne yapmamız gerektiği hususunda da önemli değerlendirmelerde bulundu. Gerek İsrailoğullarına rehberlik görevi sırasında yaşadıkları, gerekse de Firavuna karşı ortaya koyduğu tavır sebebiyle Hz. Musa'nın, tebliğ ve davet yükümlülüğünü üstlenen her mümin için çarpıcı bir örnek olduğunu kaydeden Rıdvan Kaya; Firavunun yaptığı zulümlerin, zulme karşı çıkan insanlara gösterdiği tutarsız tavırların bu günkü egemenlerin tavırları ve politikalarına benzer olduğundan söz etti.
Rıdvan Kaya benzerliklerden birini şöyle kaydetti: "Firavunun Musa'dan korkusu ve bu korkusunu yaygınlaştırma çabası da dikkat çekicidir. Çevresindekilere Musa'yı şikayet ederken 'Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor!'(7/110) şeklinde kışkırtıcı bir söylem geliştirdiğini görüyoruz. Oysa Musa'nın ne böyle bir çabası, ne de buna yönelik bir niyeti vardır. Bilakis Firavundan köleleştirdiği İsrailoğullarını serbest bırakmasını taleb etmektedir. Ama bütün zalim otorite sahipleri gibi Firavun da iktidarını koruma telaşıyla olmadık tehditler algılamaya başlamış, beka kaygısına kapılmış görünmektedir. Bu tarz paranoyakça bir yaklaşıma yaşadığımız ülkede laik egemenlerin söyleminde de sıkça şahit olmuyor muyuz? En haklı ve sıradan talepler dahi abartılı tehdit senaryoları çizilmek suretiyle püskürtülmeye çalışılmıyor mu? Kendilerine yakın kitleleri ve en başta da militarist güçleri harekete geçirmek için laik-kemalist egemenlerin 'Hayat tarzımız tehdit altında, Atatürk Cumhuriyeti'ne kastediyorlar, ülke bölünüyor!' vb. söylemler geliştirmeleri ile Firavunun 'Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor!' söylemi arasında müthiş bir paralellik bulunmakta.
Bu ve buna benzer daha birçok ortak zulüm paradigmaları ve politikalarından bahseden Rıdvan Kaya, "Firavunun borçlandırıcı, minnet altına sokucu, muhatabını psikolojik açıdan ezmeye yönelik söyleminin modern zalimlerce farklı biçimlerde de olsa sürekli tekrarlandığını ve yeniden üretildiğini görmekteyiz. Bu gayrı ahlaki ve zalimane tutumun özünde bir iktidar taktiği, bir hükmetme aracı olduğu açıktır. Müslümanlar açısından ise püf noktası zalimler karşısından edilgen, ezik bir ruh haliyle değil, İslamın izzeti ile davranıldığında özgüven tesisi ve mücadele kararlılığının bilenmesi mümkün olabilir ve buna bağlı olarak da zalimlerden, tağutlardan hesap soran bir bilinç ve kişilik kazanımı gerçekleşebilir." sözleriyle konuşmasını sona erdirdi.