Bursa Özgür-Der, periyodik aralıklarla düzenlediği seminerlerde bu ay "Gelenek ve Islah Çabalarımız" başlığı altında Yılmaz Çakır'ı konuk etti. Gelenek ve ıslah kavramlarının irdelendiği, kavramlara yöneltilen yanlış/eksik bakış açılarının belirtildiği seminerde konu, tarihi seyri aktarılarak örneklemeler ile tahlil edildi.
Konuşmasına gelenek kavramının anlamına değinerek başlayan konuşmacı; sosyolojide "birkaç asırdır süregelen davranış, düşüncelerin" gelenek olarak adlandırıldığını ve kavramın örf-adet, süregelen yaşam tarzı, geçmişin tekrar edilmesi gibi farklı şekillerde tanımlandığını dile getirdi. Gelenek kavramı olumlanırken modernizmin salt bir şekilde kötülenmesinin, şeytanlaştırılmasının yanlış olduğunu belirten konuşmacı; bir kavramın, düşüncenin tek taraflı ele alınamayacağını ifade ederek gelenek içerisinde barınan şirk unsurlarına dikkat çekti.
Çakır; modernizme karşı kör gözle geleneğe sarılan kişilerin Seyyid Kutup, Mevdudi gibi önemli düşünürleri kökü dışarıda sözleriyle saf dışı bırakarak kendisi de modern bir kavram olan yerlilik adı altında ya derdi İslam dahi olmayan insanlara yöneldiğini ya da Hallacı Mansur, İbn-i Arabi gibi doğruları yanında şeriata uygun olmayan düşünceleri de barındıran kişileri yücelttiğini belirtti.
Örf Nassa Uygun Olduğu Takdirde Tavsiye Edilmiştir
Urf kökünden gelen örf kelimesine dikkat çeken konuşmacı; örfün "toplumun değerleri çerçevesinde insan fıtratının onay verdiği, meşru gördüğü, olumladığı her türlü davranış, yaklaşım, düşünceler" anlamına geldiğini dile getirdi.
Örfün, döneme ve coğrafyaya göre değişebildiğini belirten konuşmacı; İslam'ın şeriata uygun olmak koşuluyla toplumsal kararlar, günlük yaşam, aile ilişkileri gibi konularda örfe göre davranılmasına müsaade ettiğini ifade etti. Mekana ve döneme göre değişen nafaka miktarı, baba-çocuk ilişkisi, akraba ilişkileri, giyim tarzı gibi makul olan örflerin nassa aykırı oldukları durumlarda geçerliliklerini kaybettiklerini dile getirdi. Konuşmacı, İslam'ın örfe 3 farklı şekilde yaklaştığını belirtti; şirk barındıran uygulamalar, içki içmek gibi tamamen kaldırılanlar; tavaf etmek gibi tashih edilenler; hacda saçları kesmek, yardım dağıtmak, akrabalara ikramda bulunmak gibi tasdik edilenler.
Gelenek Nötr Bir Kavramdır
Gelenek kelimesinin "bir öncekinden gelmek" üzere inşa edildiğini belirten konuşmacı; Hz. Muhammed'e (sav) indirilen vahiyden bu yana 15 asırlık bir birikime sahip olunduğunu, direkt vahyin indirilişine ve peygambere muhataplığı olmayan bizlerin bu birikimi yok sayarak yol almasının eksik bir kavrayışa sebebiyet vereceğini dile getirdi.
Kulların vahyi okumaya başladığında ilk indiriliş heyecanını hissetmesini Kur'an'ın evrenselliğini de kapsayan diriltici bir durum olarak değerlendiren konuşmacı; bunun yanında salt güncel bilgiler ve sözlük yardımı ile Kur'an'ı anlamlandırmaya çalışmanın, kulu nüzulü öteleyen, tarihselci, salt akılcı bir bakışa yöneltebileceğine vurgu yaptı. Konuşmacı bu noktada, gelenek olarak aktarılan her şeyin doğrusu yanlışı ile kabul edilmesi gibi; kompleksli bir yaklaşımla tamamen reddedilmesinin de paradoks içerdiğine dikkat çekti.
Islah Çabaları Neye-Kime Karşı?
Müslümanların hurafeler, dindeki yanlış tasavvurlar üzerine yürüttükleri ıslah çabalarında önemli mevziler kat ettiğine dikkat çeken konuşmacı; artık yönümüzü hayatımızı tüm yönleriyle kuşatan modern dayatmalara doğru çevirmemiz gerektiğini belirtti. Çakır, Müslümanların insanoğlunun birikiminin artmasının doğal sonucu olarak ortaya çıkan teknolojiye değil İslam'a yaşam alanı bırakmayan ve insanı fıtratına yabancılaştıran seküler zihne karşı durması gerektiğini dile getirdi.
Dine direkt savaş açamayan çevrelerin, geleneği bir paravan olarak kullandıklarını belirten konuşmacı; "hurafe-bidatı kaldırıyoruz, toplumu gericilikten kurtarıyoruz" adı altında doğru-yanlış tüm İslami ritüellerin toplumdan koparıldığını dile getirdi. Kendisini batıya beğendirerek mevki kazanmak derdinde olan Müslümanların ise İslam'a karşı savaş açmak adına manipüle edilen her olayda safları terk ederek karşı tarafa öykünen kompleksli bir tavır sergilediklerine vurgu yaptı.
Konuşmacı, Müslümanlar içerisinde yanlış tavırlar serdedenlerin uyarılmasının önemli olduğuna ancak bunun karşı tarafı alkışlayarak "biz de zaten sizin gibi olmak istiyoruz" dercesine yaranmacı bir üslup ile yapılmaması gerektiğini belirtti. Bu noktada Müslümanların özgüvenli olmaları gerektiğine dikkat çeken Çakır; kendisinde herhangi bir ahlak, adalet, erdem çizgisi olmayan insanların sorularına karşı "Evet, bu belki bir yanlış olabilir, bizler içerimizde bunu tartışır düzeltiriz. Ancak siz öncelikle bunca yıldır yaptıklarınıza bir açıklama getirin!" diyebilmesi gerektiğini vurguladı.
Soru-cevap kısmına geçilmesiyle interaktif bir şekilde gerçekleştirilen program daha sonra sonlandırıldı.