Osmanlı son dönemini kapsayan çağdaşlaşma ve batıcılık hareketlerini değerlendiren ÇINAR, Cumhuriyet Türkiyesi'nin fikri oluşum aşamalarının başlangıcının, özellikle Osmanlı Devleti'nin son dönemini kapsayan; topyekün bir bunalımla yüzyüze kaldıktan sonra kendini kurtarmak için, Devlet Erkleri'nin bütün alanlarda yüzünü batıya dönmesi olduğunu vurguladı. ÇINAR konuşmasında;
-Osmanlı son döneminin iyi anlaşılabilmesi için Batılı kaynaklara başvurulması gerektiği üzerinde dururken; bu kaynaklarda Osmanlı çağdaşlaşmasının sekülerizmle aynı şeyi ifade ettiğini,
-modernizmin bütün "izm"leri içine alan bir yapı olduğunu,
-modernleşmenin bu dönemde tepeden binme bir şekilde bizzat devlet tarafından dayatıldığı, ilk olarak siyasi ve askeri alanları kapsayacak şekilde başlamışken; zamanla tebaa'ya bir ahlak biçimi olarak yansıdığı,
-Batı'ya ilk açılışın Avrupa'ya gönderilen sefirlerin gözlemleri ve öykünmeleri sonucu yaşam tarzlarının, kültürlerinin, mimari ve sanatsal eserlerinin kopya edilmesi,
-bir sefahat olarak lale devrinin elit ahlakı beslemesi ve Patrona Halil isyanı olarak bilinen halk kıyamının gerçekleşmesi,
-III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde Avrupa'ya gönderilen öğrencilerin yeni yetişen aydın tipinde "Batı Devşirmesi" imajı ile şekillenmesi,
-Batı tekeline terkedilmesi ile yeni açılan mühendishanelerde Fransa'dan getirtilen kitapların okutulması ve eğitim sisteminin sonucu olarak materyalist zihniyetin yetişmesi,
-II. Mahmut ile başlayan kökten batıcılığın Tanzimat sonrası tabana yayılmasının sonuçları ve III. Selim tarafından getirilen Nizam-ı cedid'in batılılaşmayı ifade eden bir kavram olduğu,
-ŞİNASİ ve H.R.GÜRPINAR gibi edebiyatçıların zamanla batılılaşmayı destekler nitelikte eserler vermesi,
gibi değişim ve dönüşümleri ifade ederken; son tahlilde, 300 yıllık mazisiyle bu değişim ve dönüşümlerin bir tür "kıble değişimi" olduğunu belirtti.