Aylık düzenli olarak yapılan seminerlerde Fatih ÖZÇETİN, 'İslam tarihine giriş' konusunu, öncelikle İslam tarihine giriş derken neyin kastedilmek istendiğinin altını çizerek başladı. Bunu da özetle köklü değişim olarak nitelendirdi. Burada kelimelerin içinin doğru bir şekilde; rabbimizin bizden istediği şekilde doldurmamız gerektiği ve hiçbir şekilde gerçek anlamının dışında yani müslüman(tevhid) kimliği çerçevesinden çıkmadan yapılması gerektiğini ifade etti.
ÖZÇETİN seminerde, Hz. Adem'den bu yana din İslamdır başlığı altında İslam tarihine girişi farklı bir perspektifle yorumladı. Yani günümüzde anlaşıldığı gibi, İslam tarihinin sadece Hz. Muhammed ve sahabeden başlayarak değil de insan var olduğundan beri dinin İslam olduğunu dikkate alarak başlamamız gerektiğini söyledi. İslam tarihini genel olarak ikiye ayırdı: Birincisi; Hz. Muhammed'in önderliğinde gerçekleşen, İkincisi; her peygamberin ve her müslümanın önderliğinde fakat, farklı zamanlarda gerçekleşen İslam tarihi.. Burada üzerinde durulması gerekenin ikinci anlamıyla her peygamberde ve O'na iman edenlerde olduğu gibi Hz.Muhammed ve o'na iman edenlerde var olan İslam mücadelesinin tarihe yansıması olacağını belirtti. Hz. Muhammed'den önce gelmiş olan peygamberlerin kavimlerine islamı anlattığını ayetlerle dile getiren ÖZÇETİN, tarih boyunca gelen her peygamberin ondan önce gelmiş olan dinin insanların eliyle bir şekilde tahrif edildiğini ve insanların tahrif edilmiş ve var olan düzenin kurallarıyla yönetildiklerini ve bu düzenlerin de şirk dahilinde olduğunu söyledi.
ÖZÇETİN, islamın nasıl bir bozulmaya karşı geldiğini tevhidi anlamamızın ilk koşulu olduğunu ifade etti. Bunun için de peygamberlerin ortak çağrılarına bakmamızın yeterli olacağını söyledi. Bu çerçeve dahilinde A'raf 59-65-73-85, Enam 74, Şuara 77, Al-i İmran 51, Taha 88 ayetleri üzerinden yola çıkarak varılacak sonucun, şirk ve tevhidin bir mücadelesi olduğu gerçeğidir. Bu döngünün kıyamete kadar süreceği ve her zaman bir şirke karşı tevhid mücadelesinin süreceğini muhakkaktır.. Burada müslümanlara düşenin Allahtan başka ilahın olmadığına kanaat getirmesi ve la ilahe illallah'ın ne demek olduğunu dosdoğru bir şekilde anlamamız gerektiğidir.
ÖZÇETİN, insanlar, kanun koyma yetkisini kendi aralarında bölüştürdüklerinde yeryüzünde adaletten bahsedilemeyeceğini, insanların huzurlu bir şekilde yaşam sürmelerini sağlayacak kanunları en iyi şekilde belirleyecek olanın, o insanları yaratandan başkası olamayacağını, bu bağlamda ilah kavramının, Allah'tan başkalarına bırakılması yeryüzünde fesadın ve bozgunculuğun ortaya çıkması olacağını ve bu yüzden tevhidin sürekli olarak şirkin karşısında yer alması gerektiğini ifade ettikten sonra konuşmasına son verdi.