Turan Köy'de düzenlenen 'Kuran'da İslami Kimlik konulu seminer Samet UĞUR tarafından sunuldu. Uğur kısaca şunları anlattı;
Kur’an’da İslâmî Kimlik
İnsanları, içinde zulmün, şiddetin, soykırımın, ırkçılığın, sömürünün, düşünce ve inançlara baskının, adaletsizliğin, yolsuzluğun, yağma ve talanın, yoksulluğun, acı ve sefaletin bulunduğu karanlıklardan; içinde insanları yaratılıştan kardeş gören anlayışın hakim olduğu, insana etnik kökeninden, düşünce ve inancından ötürü baskı ve şiddetin uygulanmadığı, adaletin, eşitliğin ve hukuk düzeninin bulunduğu aydınlığa çağıran ve çıkaran dinin adıdır İslâm. İslâm’ın amacı bireysel ve toplumsal güzelleşmeyi ve olgunlaşmayı sağlamaktır. Bu dine inanan ve bireysel ve toplumsal güzelleşme misyonunu yüklenen kimliğin, şahsiyetin yaşam tarzıyla, meseleleri yorumlayış tarzıyla, değer yargılarıyla, sosyal ilişkileriyle, basireti ve ferasetiyle topluma örnek ve öncü olması gerekmektedir.
Kur’an’da İslâmî kimlik meselesine baktığımızda bireysel güzelleşmenin doruğuna çıkmış ve kendini toplumsal güzelleşmeye adamış insan tipi karşımıza çıkmaktadır. O, kendi şahsında karanlıklara ait olan bütün çirkinlikleri yok etmiş ve aydınlığa ait olan bütün güzellikleri de ihya etmek için mücadele eden, devrimci, ilkeli, kararlı, bilgili, insana ve toplumsal çelişkilere karşı duyarlıdır. Aslında İslâmî kimliği tanımlarken aynı zamanda İslâm’ın temel ilkelerini de tanımlamış oluyoruz. Çünkü mümin ve Müslüman şahsiyet kimliğini bu temel ilkelerden almaktadır. Dolayısıyla İslâmî kimlik; beraberinde Kur’anî ahlâkı ve anlayışı getirmektedir. Biz Kur’an’da İslâmî kimlik meselesini yedi açıdan ele almaya çalışacağız.
1. İslâmî Kimliğin İnançsal Boyutu
İslâm’ın ilk ve temel özelliği Allah’a inançtır. Fakat bu inanç sade ve kuru bir inanç olmayıp Allah’ın varlığına iman etmenin ötesinde yeryüzündeki bütün ilâhları reddedip Allah’a ait olan bütün isim ve sıfatları O’nda birleyerek inanmaktır. Zaten İslâm’ı diğer dinlerden ayıran en belirgin özellik de budur.
Allah’tan başka ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur. (Taha; 8)
İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilâh yoktur. Her şeyin yaratıcısı O’dur. Öyleyse O’na kulluk edin. O her şeye vekildir. (En’am; 102)
İslâm’ın bu temel özelliği aynı zamanda İslâmî kimliğin de temel özelliklerden birisidir. Allah’a gereği gibi inanmak; O’nun yeryüzünde tecelli ettirilmesi gereken isim ve sıfatlarının mümkün olduğunca kendi şahsında, toplumda hatta tüm yeryüzünde tecelli etmesi için mücadele etmek ve tecelli ettirmekle mümkündür. Bu da İslâmî kimliğin asli görevlerinden birisidir.
Hanif olarak, Allah’ın insan fıtratına uygun olarak vahyettiği dine yönel. Allah’ın yaratışında bir değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur, ama insanların çoğu anlamıyor. (Rum; 30)
Cahiliye hükmünü mü istiyorlar! Kesin olarak inanan kimseler için Allah’dan daha güzel hüküm veren kim vardır? (Maide; 50)
Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri konularda seni hakem kabul edip, verdiğin hükme karşı içlerinde bir sıkıntı duymaksızın tamamen teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa; 65)
Allah’ın isim ve sıfatlarının yeryüzünde tecelli etmesi için mücadele etmek Allah’a imanın bir gereğidir. Çünkü hadlerini aşıp yeryüzünde ilâhlık rabblık iddiasında bulunarak insanların yaşam biçimlerini belirlemek isteyenler hem kendilerine zulüm temektedirler hem de yönettikleri, otoritesi altında insanlara zulüm etmektedirler. Kendilerine zulüm etmektedirler, çünkü; Allah’a ait olan hüküm koyma yetkisini gasbetmişlerdir. Topluma zulüm etmektedirler, çünkü; bir beşerin kıt bilgisiyle belirlediği yaşam tarzını yaşamak zorunda kalan toplum sefalet, acı, gözyaşı ve bunalımdan başka bir şey yaşamaz. Bu yüzden Allah’a ait olanın Allah’a iade edilmesi için mücadele etmek Allah’a imanın beraberinde gerektirdiği bir sorumluluktur.
2. İslâmî Kimliğin Kulluk-İbadî Boyutu
İslâmî kimliğin ön plana çıkan özelliklerinden birisi de; bireysel güzelleşmenin, olgunlaşmanın doruğuna çıkmak ve Allah’a daha fazla yakınlaşmak için, bireysel ibadetlere verdiği önem ve hassasiyettir. Aslında İslâmî kimliğin en belirgin özelliği yaşamının her anını Allah’a kulluğa dönüştürmesidir. Fakat direkt Allah için yapılan ibadet ayrı bir önem arz etmektedir.
İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenlerle onları barındırıp yardım edenler var ya, işte gerçek mü’minler onlardır. Onlara mağfiret ve bol rızk vardır. (Enfal; 74)
Onlar, tevbe ederler, kulluk ederler, oruç tutarlar, ruku ve secde ederler, ma’rufu emrederler, münkerden alıkorlar ve Allah’ın yasalarını korurlar. Mü’minleri müjdele. (Tevbe; 112)
3. İslâmî Kimliğin Ekonomik Boyutu
Ekonomik anlamda İslâmî kimliğin başta gelen görevi; öncelikle toplumda sosyal adaleti ve mal emniyetini sağlamak, ve insanların sömürülmesini önlemektir. Mal emniyetini sağlamak da ancak haksız kazancı ve sömürüyü önlemekle mümkündür.
Birbirinizin malını batıl yollarla yemeyin. Bazı insanların mallarını haksızlıkla yemek için onu bile bile yöneticilere peşkeş çekmeyin. (Bakara, 188)
Ölçtüğünüz vakit de tam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu, hem daha hayırlıdır hem de sonuç bakımından daha güzeldir. (İsra; 35)
Mülkiyetinde bulunan mal varlıklarında isteyen ve mahrumlar için bir hak olduğunun ve sevdiği şeylerden infak etmenin gerekliliğinin bilincine varan bir kimsenin artık dünyaya ve mala ait hiç bir hırsı ve sevgisi kalmaz. O, yüklendiği misyonunun ancak sahip olunanın paylaşılmasıyla mümkün olacağını bilmektedir. Zaten kardeşliği, birlikteliği ve birliği de sağlayan bu paylaşma olgusudur. Toplumda sosyal adaletin sağlanması ve İslâmî hareketin kitleselleşmesinin öncül şartı ekonomik fedakarlıkta bulunabilmektir. İslâmî kimliğin ekonomik gereği günümüz Muhacirlerine Ensar olabilmektir.
4. İslâmî Kimliğin Duygu Boyutu
İslâmî kimlik, insani ve toplumsal ilişkilerinde de aydınlığa yaraşır bir şekilde en güzel tavrı sergilemelidir. Sergilenen bu tavırla sosyal ilişkide bulunulan insanların sevgi ve saygısı kazanılacaktır. İnsanlar kendilerine karşı duyarlı, merhametli bağışlayıcı, yardım sever, iyilik sever, mütevazı, bir kimlik bulduklarında tabiatiyle o kimliğin yüklendiği misyona ilgi duyacaklardır. İnsanlar genel olarak duygularıyla hareket ettiklerinden dolayı onların iç dünyalarını kazanmak ancak bu tavırlarla mümkündür.
O müttakiler ki, bollukta ve darlıkta infak ederler ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah da o iyilik edenleri sever. (Ali-imran; 134)
Sen bağışlama yolunu tut. İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. (A’raf; 199)
Her kim sabreder ve bağışlarsa, işte bu, hiç şüphesiz azmedilmeğe değer işlerdendir. (Şura; 43)
Yeryüzünde büyüklük taslayarak yürüme. Çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağlara yetişebilirsin. (İsra; 37)
5. İslâmî Kimliğin Hukuksal Boyutu
İslâmî kimliğin bir diğer özelliği de kendi aleyhine de olsa Allah’ın ve Ku’ran’ın belirlediği hukukun dışına çıkmaması ve adaletten kesinlikle uzaklaşmamasıdır. Hukuksuzluk ve adaletsizlik beraberlerinde zulümü getirdiklerinden dolayı karanlıklara ait değerlerdir. Bunların izlerinin dahi, kendini toplumu aydınlatmaya adamış bir kimlikte yeri yoktur.
Ey iman edenler, adaleti titizlikle tutan hakimler, Allah için sahidler olun. O, hüküm ve şahidlik, gerek kendinizin veya ana ve babanız veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, haklarında şahitlik yaptığınız kimseler gerek zengin ve gerek fakir bulunsun. Allah her ikisini de sizden daha iyi korur. Onun için haktan ayrılıp ta nefsinizin arzusuna uymayın. Eğer adaleti yerine getirmekte veya şahitlikle dillerinizi eğer bükerseniz veya büsbütün yüz çevirirseniz, hiç şüphesiz Allah, ne yaparsanız hakkıyla bilendir. (Nisa; 135)
Ey iman edenler, Allah için duran hakimler, adaletli şahitler olunuz ve sakın bir kavme kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adalet edin, takvaya en yakın olan odur. Allah’tan sakının. Muhakkak Allah her ne yaparsanız haberdardır. (Maide; 8)
6. İslâmî Kimliğin Evrensel Boyutu
İslâmî kimlik. İnsanı; dili, dini ırkı ayrı da olsa orijinden/yaratılıştan kardeş gören bir anlayışa sahiptir. İnsanların etnik kökenlerinin ve dillerinin farklı olması Allah’ın ayetlerinden olduğundan, bu farklılığın korunması İslâmî kimliğin görevlerindendir.
Ey insanlar, muhakkak ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi millet millet, kabile kabile yaptık ki tanışasınız; Allah yanında en şerefliniz elbette takvaca en ileri olanınızdır. şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir, her şeyden haberdardır. (Hucurat; 13)
7. İslâmî Kimliğin Mücadeleci Boyutu
Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslâmî kimlik yeryüzünde acının, göz yaşının, baskının, şiddetin, zulüm ve sömürünün yok edilmesi ve karanlığın aydınlatılması için bütün gücüyle mücadele etmek zorundadır. Bu mücadele müstekbirleri cezalandırmak ve ezilen halkları özgürleştirmek için yapılmalıdır. Yine bu mücadele İslâm’ın, ezilen halkların kurtuluş mücadelelerinin esin kaynağı olması için yapılmalıdır.
Hem size ne oluyor ki Allah yolunda: ‘Ey Rabbimiz bizleri bu ahalisi zalim memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder’ diye yalvarıp duran aciz ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? (Nisa; 75)
Sonuç
İslâm bireysel ve toplumsal ibadetleriyle bir bütündür. Bunlardan birinin ihmal edilmesi bütünün hepsine zarar verecektir. Bireysel ibadet uğruna islamın bu temel ilkeleri ihmal edilmemelidir. Ve aynı zamanda siyasallaşma adına İslâm’ın bireysel olgunlaşmaya verdiği önem de ihmal edilmemelidir. Bireysel ibadetler toplumsal ibadetlere dönüşmelidir. Toplumsal ibadetleri de ancak bireysel güzelleşmeyi ve olgunlaşmayı sağlayan kimlikler yerine getirebilir. Yarınların daha aydın ve daha özgür olması; özgür ve aydın kimlikli insanların çabalarıyla mümkün olacaktır. Doğrular Allah’a yanlışlar ise biz kullara aittir. Vesselâm…