Bu hafta 6. sı düzenlenen seminerde, Ana konu olarak Mümin Suresi 28-45 ayetleri ele alındı. Bu ve benzeri ayetlerin günümüze nasıl yansıyacağı ile ilgili bilgi veren Hüseyinoğlu, Yusuf a.s ve Mü'min suresindeki kıssalardan yola çıkılarak imanın hangi durumlarda gizlenmesi, hangi durunlarda açığa vurulması gerektiğini veya takiyyenin ne derece doğru olduğunu açığa kavuşturdu.
Konuya Ali Şeriatinin, kur'an okuyanların durumunu ifade eden; "bu nasıl okumaktır ki, şia olarak kur'an okumaya başlayan kimse durumunu hiç değiştirmeksizin yaşamını sürdürmekte, yine sünni olarak Kur'an okumaya başlayan kimse yine durumunu hiç değiştirmeksizin yaşamını sürdüemekte." sözlerini hatırlatarak giren Hüseyinoğlu kısaca şunları kaydetti:
"Kur'ana okumaya yaklaşım iki türlüdür. Bunlardan birincisi, tek doğru olarak Kur'an bilgisini kabullenmiş ve hayatındaki yanlışlıkları düzeltmek için o'na yaklaşan kimse, ikincisi ise hayatından memnun bir halde, hayatına dayanak, yaptıklarını ve yaşadıklarını meşrulaştırmak için o'na yaklaşan kimsedir. Bu ayetlere yaklaşırken bizim takınacağımız tavır ilk konumdaki kimse gibi olmalıdır. Mü'min suresindeki kıssayı bu şekilde ele aldığımızda bu günkü yaklaşımların yanlış olduğunu görmekteyiz. Çünkü bu gün müslümanlar imanın gizlenmesini, kıssalara parçacı yaklaşarak ifade etmektedirler. Kıssadan çıkarılacak dersler ise şu şekildedir:
O mü'min kişi imanını bir süre saklamıştır (saklayabilmiştir). Ve bunu kendi kararıyla yapmıştır. İmanını açıklaması ise bu günkü mantığın tersine ateşin içinde, Firavunun karşısında hem de en önemli yönetim kurulu toplasında gerçekleştirmiştir. Çünkü o toplantıda konuşulacak olanlar H.z. Musa ve kavmi hakkında kesin çözüm (öldürmek, sürmek v.s.) idi. Mü'min kişi bu toplantının içeriğini bile bile bu toplantıya gitti. Toplantıda ise artık imanını açıklaması gerekiyordu, O Musa ve kavmi için alınacak zulüm kararlarını destekleyemezdi.
Bu ayetten yola çıkarak takiyyenin olabileceğini ifade edenler ciddi bir yanılgı içerisindedirler. Zira Takiyye, inandığını gizlemek değil, inandığını inkar etmektir. yani haram gördüğün bir şeyi müslüman olduğun anlaşılmasın diye helal görmektir. Faiz üzerine işleyen bankalara müdür olarak sistemi ayakta tutmaktır.
Ayeti tekrar ele alacak olursak, O Mü'min kişi "evet iman ediyorum da Firavunda büyüğümüzdür." gibi ifadeler kullanmadı. eğer takiyye yapsaydı neden Firavunun karşısında hemde en önemli bir toplantıda imanını açıklasın ki...
Yusuf a.s. kıssasında ise Allah'ın Yusuf a.s. 'ın dilediği gibi hareket etmesinden bahsetmektedir. Bu durumun tek izahı; eğer dilediğin gibi hareket edebiliyorsan tağuti sistemde görev alabilirsin. olmalıdır.
Eğer, toplu bir şekilde, cemaat halinde bir sistemle mücadeleden bahsedeceksek, peygamberlerin hayatları bize en güzel örnektir. ki hiçbir peygamber hayatının hiçbir alanında din konusunda lafını eksik tutmamıştır. Dilini yumuşatmış, ama dinini asla yumuşatmamıştır. Yirmi üç yıllık mücadeleyi görmezden gelip ayetleri parçacı yaklaşımlarla açıklayan zihniyet, konumlarını meşrulaştırma çabasından başka bir şey yapıyor olamazlar. Mücadele, cahiliyeden ayrışmakla başlar. Cahiliye içindeki imkanlarla beslenerek cahiliyeyle savaşmak ne şart olursa olsun kabul edilemez."
Hüseyinoğlu, ne şart altında olursa olsun Allah'ın kanunlarından ödün verilemeyeceğini tekrar hatırlatarak konuşmasına son verdi.