Özgür-Der Beykoz Şubesi'nde bayanlara yönelik gerçekleştirilen seminerlerin sonuncusu 8 Temmuz Perşembe günü dernek binasında gerçekleştirildi. "28 Şubat" konulu semineri Gülsüm Alpay ve Fatma Turan tebliğ ettiler.
İlk tebliğci Gülsüm Alpay öncelikle Türkiye'nin kesintisiz darbe düzenine vurgu yaparak Kur'an'da iyi ile kötünün mücadelesinin anlatılmasına atıfta bulundu. Ardından 28 Şubat'ı ele almamızın sebeplerinden bahsetti. İbret almak ve ders çıkarmak görevimizi hatırlatan Alpay, bu darbe ile birlikte sistemin sahiplerini ve işleyişini daha iyi anladığımızı dile getirdi. Mücadelemizi tekrarlayacağımızdan, tarihte yaşananları unutmayıp unutturmayacağımızdan da bahsederek 28 Şubat'ın ne zaman başladığını anlattı. Bu zihniyetin devamı olan darbelerin temellerinin daha TC'nin kuruluşunda atıldığını söyleyerek sistemin ilk günden bu yana halk adına, halka rağmen, dayatmacı bir çizgide olduğunu ifade etti.
Darbenin ne zaman yapıldığı, ne kadar süreceği, ne zaman biteceği sorularına cevaplar vererek konuşmasına devam eden Alpay, 27 Nisan e-muhtırasıyla, anayasa mahkemesinin sık sık devreye girmesiyle, Hrant Dink'in öldürülmesiyle, Madımak olayının gündeme getirilme çabalarıyla, ırkçı, faşizan duyguların dürtülmesiyle sistemin darbeci mantığının hala yaşadığını anlattı. Kıvrıkoğlu'nun 1000 yıllık ömür biçtiği bu darbe için ise Alpay şöyle söyledi: "Sizin bir planınız varsa Allah'ın da bir planı var. Bu düzen böyle sürüp gitmeyecek."
Alpay'ın bir diğer vurgusu ise nasıl bir süreç geçirdiğimizin yanında suçluları unutmamamız gerektiği üzerine idi. Suçluları unutmayıp cezalandırılma taleplerini gündeme getirmemizin gerekli olduğunu vurgulayan Alpay, daha sonra 28 Şubat'ın aktörlerini sıraladı: MGK toplantılarındaki rolleri ve yasakçı tavırlarıyla üniversite rektörleri, TÜSİAD ve diğer sermaye çevreleri, Türk-İş ve DİSK gibi sendikalar, belirli medya kuruluşları, 28 Şubat'ın hazırlayıcıları ÇYDD ve ADD gibi STK'lar ve yargı organları… Ardından darbenin 'irtica' söylemi ile Müslümanlara yönelik yapıldığını dile getiren, bununla birlikte de Anıtkabir ziyaretlerinin öne çıkarıldığını sözlerine ekleyen Alpay, bu dönemde Türkiye ile İsrail'in yakınlaştığını ve diğer ülkelerle krizler yaşandığını belirtti. Fethullah Gülen'in MGK kararlarını içtihad olarak kabul ettiğini de hatırlatan Alpay, Yaşar Nuri Öztürk'ün, "darbeler boşuna gelmemiştir" sözlerini de dinleyicilere aktardı.
Daha sonra Müslümanları karalamak için başlatılan propagandaları özetleyen Gülsüm Alpay, bu şekilde Müslüman kadının misyonunu da çarpıtma çalışmalarının devam ettiğini ifade etti. Bunlarla birlikte Kudüs gününü de bahaneleri arasına alan darbenin Sincan'da tankları yürütmesini aktardı. Darbe sonucu toplumsal ve siyasal sonuçların doğduğunu belirterek kısaca yasak ve kısıtlamalara değinen Alpay, toplumsal alandaki her muhalefete refleks gösteren egemenlerin kendi iktidarlarını korumaya her zaman hazır olduğunu belirtti. Düşünce hürriyetini kısıtlayan bir rejimin iyi ya da kötü darbesi olamayacağını vurguladı. Daha sonra toplumda öne çıkan zihniyetlerden bahseden Alpay, sistemin yandaşlarının, iktidara gelerek çözüm üretme hayalinde olanların ve direnenlerin varlığını sözlerine ekleyerek konuşmasını tamamladı.
İkinci tebliğci Fatma Turan ise 28 Şubat kararlarını ve uygulamalarını anlatmaya çalıştı. Kararları özetle aktardıktan sonra güç kullanarak zorbalığı sistemleştiren Psikolojik Harp Dairesi'nin Vakit gazetesi tarafından ele geçirilen bir raporu üzerinden, Türkiye genelinde yapılan icraatları anlattı. 'İrtica' ile nasıl mücadele edildiğini; kaç Kur'an kursu ve öğrenci yurdunun kapatıldığını, başörtülü ve sakallı insanlarla nasıl mücadele edildiğini dile getirdi.
Genel olarak 28 Şubat döneminde çıkan kararlar sonrasında uygulanmaya çalışılan zorbalık hakkında hatıraların anlatıldığı bu bölümde daha çok başörtüsü yasakları konuşuldu. İkna odaları, bu odaların kurulma mantığı, halkı sindirme, ezme ve korkutma adına yapılan saçma sapan uygulamalar, imam-hatip liseleri önünde direnmeye çalışan öğrenciler için hazırlanmış nişancılar anlatıldı. Bunlarla birlikte okullardan, hastanelerden atılan başörtülü insanlardan, uzaklaştırma cezalarından bahsedildi.
Tüm bunlara rağmen Allah'ın yanında olduğunu kavramış Müslümanların izzetli direnişlerinden, oturma eylemlerinden, yürüyüş eylemlerinden, protestolardan, bildirilerden, bilinçlendirme çabalarından ve Özgür-Der'in kurulmasından da bahsedildi.
Eylemlerdeki pankartlardan alıntılar yapılarak; sorunun sadece başörtüsü sorunu olmadığı ve basiret sahibi olmanın ne denli önemli olduğu vurgulandı.
28 Şubat'ın günümüze uzanan kollarının da konuşulduğu program dinleyicilerin katkılarıyla sona erdi.
Haksöz-Haber / Beykoz