Kur'an tilaveti ve selamlama konuşmasının ardından söz alan Ali Bulaç sözlerine; bir Müslümanın Kur'an okuduğunda Allah'ın kendisi ile konuştuğuna inanarak okuduğunu, insanların da dua ederken Allah ile konuştuğuna inanarak dua ettiğini yani insanın Allah ile diyaloğunda Allah'ın bizlere Kur'an ile cevap verdiği vurgusuyla başladı.
Allah'ın Kur'an aracılığıyla insanlarla konuşmasının insanı muhatap alması anlamına geldiğini, bu anlamda Kur'an'ı anlama çabamızın bu noktada anlam kazandığını, Kur'an'ı okumaktan muradımızın anlama maksatlı olması gerektiğini, İslam tarihinde gelişen/ortaya çıkan ilimlerin hepsinin de bu cehdin sonucu olduğunun altını çizdi.
Her insanın Kur'an okuduğunda ayrı şeyler alabileceği gerçeğini de vurgulayan Bulaç, bu durumun herkesin kendine göre bir Kur'an'ı olduğu anlamına gelmediğini ve aynı zamanda her insanın Kur'an'dan anladığı şeyin doğru olduğunu göstermediğini ifade ederek; "kimse 'benim anladığım mutlak hakikattır' diyemez. Bizler, 'benim Kur'an'dan anladığımı budur' deme hakkına sahibiz. Bundan dolayı İslam tarihinde fakihler şöyle bir ilke vaaz etmiştir. 'Benim görüşüm yanlış ihtimali olan bir doğrudur. Benim gibi düşünmeyen bir müçtehitin görüşü doğru ihtimali olan bir yanlıştır.' dedi. Bu cümlenin "Nas" ile "Dogma" arasındaki farkın altını çizgini, bizim akademik çevrelerimizde aynı kategoride değerlendirildiğini, dogmanın; yanılmadığı farz edilen bir şahsın yoruma, içtihada, tevile, tefsire açık olmayan hüküm cümlesi olduğunu, fakat islam dini içerisinde bir hüküm cümlesinin Allah veya Peygamber tarafından söylenmesinin tevil veya tefsire kapatmadığını bunun ise "Nas" olduğunu belirtti.
Daha sonra Kur'an'ın geleneksel ve modern okuma biçimlerine değinen Ali Bulaç, bu okuma biçimleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi.
Modern okuma biçimlerine dair, Kur'an'ın bir paradigma ile okunmaya başlandığına dikkat çekti. Bu okuma biçimleriyle insanların belli bir ön kabulle Kur'an'a yaklaştığını bunun yol açtığı sorunlara değindi.
Vahiy Peygamber ilişkisini de değerlendiren Bulaç, Peygamberin vahyi tebliğ/açıklama/tatbik/şahitlik ederek aktif bir Peygamber konumuna eriştiğini, kendisinin(Peygamberin) vahyi tatbik etmesinin ise, Resulullah'ın Kur'an'ı anlama biçimi olan "Hikmeti" ortaya çıkardığını ifade etti. Bunun akabinde Kur'an'ı anlama hususunda hadislerin referans olup olmayacağı konusunda düşüncelerini aktardı ve hadis usulüne dair bilgiler verdi.
Son olarak; Kur'an'ın bir anlam haritası olduğunu, varlık hakkında ve hayatımızın anlamı/amacı hakkında bir harita olduğunu, Resulullah'ın sünnetinin de bu anlam ve amaca ulaşmada bir yol haritası olduğunun söyleyerek sözlerini tamamladı.
Seminer soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.