Program Faris Sevim’in okuduğu Kur’an tilaveti ve Gazze için yaptığı dua ile başladı.
Kur'an'a yaklaşım meselesini tarihsel süreci dikkate aldığı üç ana başlık altında toplayan Yılmaz Çakır, bunların;
1-Kuran’a yaklaşımda ilk dönem ki buna ‘Kurucu Dönem’ diyebiliriz. Bu da kendi içinde a) Asrı Saadet dönemi, b) Dört Halife Dönemi olarak ayrılabileceğini, söyledi. Bu kurucu dönemin yedinci yüzyıla tekabül ettiğini söyleyen Çakır, ilk dönemde Kuran’ın anlaşılmaması sorununun, probleminin olmadığını ve herkesin mesajı apaçık anladığını, yaşadığını ve dolayısıyla tartışmaların pek olmadığını belirtti. İslam inancının bilginin kaynağı olarak vahyi mutlak kabul ettiğini ve insanın tüm ontolojik sorularına ancak vahyin cevap verdiğini ifade eden Çakır, vahyin ilk dönem muhataplarına da bu mesajın verildiğini ifade etti.
2-Kur’an’a yaklaşımda ikinci dönemi ‘yayılış ve kökleniş dönemi diye adlandırabileceğimizi, bu dönemi yedinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar uzatabileceğimizi belirten Çakır, bu dönemin ana başlıklarının Tedvin-Tedris-Tebliğ olduğunu vurgulayarak; ‘ikinci dönem, Müslümanların tevhit inancını dünyaya yaymaya çalıştığı bir dönemdir. Bu dönemi tedvin, tebliğ ve tedris dönemi olarak tanımlamak mümkün. İslam’ın yayılması ile birlikte ortaya çıkan birçok sorun, Kur'an'ın tevile açık yönü ile içtihatlar ile aşılmaya çalışılmıştır. İkinci dönem olarak ifade ettiğimiz uzun dönem kendisine has sorunları ve özelliğiyle dönemin ihtiyaçlarına binaen Kur'an'a müracaat etme olayıdır aslında’ dedi.
3- Kur’an’a yaklaşımda üçüncü dönemi 19. yüzyıl ile başlayıp günümüze dek devam eden modern dönemin Müslümanlar üzerindeki etki dönemi olarak ifade eden Çakır, dünya genelinde karşılaşılan askeri, iktisadi, siyasi, kültürel alanlardaki yenilgi ve mağlubiyetler karşısında gelişen direniş ve ıslahatçı düşüncelere de değindi. 19. yüzyıldan günümüze dek süren bu üçüncü dönemde Müslümanların modernizm ve değişimlerden çokça etkilendiğini ve aslında tüm insanlarının bu değişimden nasibini aldığını ifade etti. İslam dünyasının bin yıldan uzun bir süreden sonra ilk defa lidersiz, halifesiz kaldığını belirten Çakır, ilk defa bu dönemde bin yılı aşkın süredir kültür, fikir, inanç, siyaset, askeri ve benzeri birçok alanda olan üstünlüğümüzü kaybettiğimiz bir dönem olduğunu vurguladı.
Çakır akabinde şunları ifade etti:
‘İlk defa Müslümanlar siyasal liderliğini yani hilafeti kaybettiler, dağıldılar. Söz konusu bu dönemde Müslümanlar ilk defa kendi inançları hakkında şüpheye düştüler. Nihilizmin, şüpheciliğin kıskacına girip etkilendik. Bu yüzden modern dönem, Müslümanların inancını üzerine inşa ettiği zemini yok etmeye çalıştığı ve sabitelerimizi tartışılır hale geldiğimiz bir dönem olmuştur. Kur'an'a yönelik yaklaşımlarda tarihselcilik, modernizm gibi kabul edilmesi mümkün olmayan sapkın fırkalar doğmuştur. Tüm bunlar da kendinden emin olmayan, sorunu İslam’da gören yamuk bakış açısından kaynaklanmaktadır maalesef."
Günümüzde de bu tür sorunlarla sık sık karşılaşacağımızı ve bunlara yaklaşım yöntemimizin; geleneği ve müktesebatı olumsuzlayıp yok saymak yerine tecrübelerinden faydalanarak, usul çerçevesinde, “Lafzı” da nüzul tarihine hapsetmeden, hikmet ile çözülebileceğini belirterek sözlerini tamamladı.
Program suru-cevap bölümüyle son buldu.