Semineri sunan Göksel ONAT özetle şunlara değindi.
(Kur’an’i kavramlar bir çağrıdır. Hayat içerisinde anlam kazanır)
Kur’an’ın üslubu gereği kuran herhangi bir kavramı herhangi bir bâb altında veya belli başlıklar altında bildirmiyor, veya herhangi bir sure sadece bir kavramın veya bir olayın tahlilini yapmıyor. Nasıl yaşam kendi içinde sürekli değişiyorsa, kendi içinde çeşitli ise kuran sureleri, ayetleri o hikmetli ayetleri hayat gibi çeşitli ve hayat gibi canlıdır.
Hikmet kavramı hem sayı yönüyle hem de yüklendiği anlamlar açısından Kur’an’i Kerimin çok önemli yapıtaşlarından bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. H-k-m fiil kökünden türeyen isim, fiil ve mastarların hepsinin toplamı Kuran’da 210 yerde geçmekte. Ama sadece mastar manasındaki kavram 20 defa geçmektedir. Bu gerçekten Kuran’ı Kerimin bütünlüğü içerisinde incelendiğinde Kuran’ın bütününe dağıldığında hikmet kavramının aslında hayatın her alanında her aşamasında müminde olması gereken veya yüce Allah’ın müminlerden istemiş olduğu bir kavram olması gerçeği ile bizleri karşı karşıya bırakıyor.
Tarih içerisinde Müslümanların yapmış oldukları hikmetsiz davranışlar yüzünden çoğu kere ciddi bedeller ağır bedeller ödemişlerdir. Kuranı kerimde bu anlama gelen hikmetin kelime anlamlarından bir tanesi kamer suresinin 5. Ayetinde geçmekte olup: geçmişte olup bitenlerden ders çıkarma manasındadır. Geçmişe baktığımızda hakikaten kuranı hayatın merkezine koyan kendisini hedef edinen bazı insanların tarih içerisindeki hikmetsiz davranışlarını görebiliyor okuyabiliyoruz. Evet kuranı okuyan insanlar Allah’ı zikreden insanlar ama kuranı okuyup algılamaları gerçek yaşamlarına aktarmaları bazen zulüm bazen haksızlık bazen de öyle bir isabetsizlik ki bütün Müslümanların bile tarihini değiştirebilecek, etkileyebilecek bir boyutta olduğuna şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla bizlerin gerçekten kitap ile birlikte hikmete ihtiyacımız vardır. Kitap elbette ki hikmettir ama kitap tek başına yeterli değildir, kitabı mutlaka hikmet ile anlamlandıracak, yoğuracak ve bunu pratik sahada insanların faydasına sunacak bir anlayışa ihtiyaç vardır.
Hikmet kavramı hakeme kökünden türemiştir. Ve genel manada bu kavramın fiil, isim ve mastar şeklinde kullanımıyla karşılaşıyoruz. Kuranın bütünlüğü içerisinde hem Allah için hem insan için hem de kitap için kullanılıyor. Allah el-hakim’dir. Kitap da hakimdir. İnsandan da özellikle nübüvvet manasıyla peygamberlerden veya peygamberlerin yolunu takip eden müminlerden de hikmetli olmaları hakim olmaları kuranı kerimde müminlerin bir vasfı daha doğrusu yapmış oldukları iyi ve hayırlı işlerin faydalı amellerin hikmet olduğu karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak anlamlarına baktığımızda hakim manasında hüküm veren. Bir işi yerli yerince yapan, isabet eden manasında. Burada ki hüküm insanları zulümden alıkoyarak veya insanları yanlıştan alı koyarak iyiliğe yönlendirmek şeklinde kullanılıyor ki mahkemelerin kuruluş amacı da aslında budur.
Şinasi Gündüz hocanın hikmete vermiş olduğu anlam: vahyi anlama ve yaşama yeteneği. Yani vahiy sadece okumakla anlaşılmıyor, anlamaya çalışmak tedebbür etmek, tefekkür etmek, fıkh etmek vb. bütün bu hikmet kavramının anlam sahası içerisinde karşımıza çıkıyor.
Elmalılı H. Yazır: sağlamlaştırmak manasında yorumluyor. ( “bu hükümleri sağlamlaştırılmış bir kitaptır.”)
Bu arada konumuzun başında Allah için insan için ve kitap için hikmet kavramının kullanıldığını söylemiştik.
Allah için hikmet: Allah’ın eşyayı onun kendi yaratılış amacına uygun bir şekilde var etmesi hikmetin kendisidir. Yani Allah’ın evrende var ettiği her varlık bir hikmet üzere var olmuştur. Hikmetsiz, belli bir amacı, belli bir hedefi, belli bir gayesi olmayan hiçbir varlık yoktur ve her yaratılan varlık kendi amacına o yaratılış gerçeğine uygun bir şekilde tam bir bütünlük içerisinde olması tüm mükemmeliyetliğiyle ortadadır. Dolayısıyla Allah yaratmasını hikmet üzere yaratır. Ve evrendeki hiçbir şey boş ve saçma değildir.
İnsan için kullanıldığında hikmet kavramı; varlıkları bilmek, eşyanın hakikatini kavramak ve eşyayı yaratılışına uygun biçimde bilmek ve kullanmak olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde hakim olan insan hikmetli olan insan her şeyi güzel yapan doğru ve kesin karar veren manasında da karşımıza çıkıyor. Doğru davranış mutlaka ama mutlaka doğru bilgiyle kendisini ortaya koymalıdır. Eğer bir bireyden doğru davranışın çıkmasını istiyorsak onun doğru inanmasını sağlamalıyız. Doğru inanç da doğru bilgiye dayanır. O yüzden Kur’an’ı Kerim içerisinde hiçbir zan ve şüphe olmayan dosdoğru bir kitaptır.(hikmetin kendisidir.) insanlara hikmeti öğreten bir kitaptır. Hikmet ilimsiz olmaz hikmet akılsızda olmaz ve hikmet vahiysiz de olmaz. Ancak hikmet bu üçü arasında ilmi, aklı ve vahyi harmanlayan ve bu harmanlama neticesinde en doğru en kesin ve isabetli davranışı ortaya koyarak kazanılacak bir yetidir. Hikmet demir gibidir yeryüzünde vardır lakin bir çaba sonucu, bir uğraş sonucu( tefekkür etme, tedebbür etme…) ortaya çıkacak olan yani işlenmesi gereken bir özelliktir.
Hikmet nedir dendiğinde;
İbni Abbas: Hikmet kuranı bilmektir. Helalini haramını, nasuhunu mensuhunu…
Abdullah ibni Mesud: Hikmet Allah’tan korkmaktır, Allah korkusudur.
İmam Taberi: Sözde ve fiilde isabet etmektir.
İmam malik: Dini bilmek, anlamak ve dine tabi olmaktır.
Zamahşeri: Hikmet verilen; bilen ve bildiğini yapandır
İmam Neshefi: kuranı ve sünneti bilmektir.
Elmamılı h. Yazır, hak dini kuran dili adlı eserinde hikmetin muhtemel anlamlarını maddeler halinde sıralamış.
1-Söz ve fiilde doğruyu tutturmak.
2-Hikmet ilim ve fıkıhtır.
3-Hikmet varlıkların özündeki manaları kavramaktır.
4-Allah’ın emirlerini anlamaktır.
5-Varlık düzeninde her şeyi yerli yerinde sormak.
6-Güzel ve doğru işler yapmaktır.
7-Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaktır.
8-Doğru ve hızlı karar verebilme yeteneğidir.
9-Bütün hallerde hakkı üstün tutmak.
Yani hikmet sadece nübüvvet manasında değil akıl ilim ve vahyin Allah korkusuyla yoğrularak pratikte meydana getirdiği isabetli davranış olduğunu söyleyebiliriz.
Kur’an’i çerçevede son olarak toparlayacak olursak: öğüt manasında, anlayış ve idrak manasında, nübüvvet manasında, kuranın açıklanması manasında ve kuranın kendisi manasındadır.
Haksöz Haber / Mahmut BATUK