Konuşmacılar özetle şu hususlara değindiler;
Ümmetin Vasıfları: Herkesce kabul edilen bir kaide vardır. Bir kavmin kalkınabilmesi için mutlaka onların birlik halinde olmaları, birbirine bağlı bir yapılanmaları olması gerekir. Ancak bu şekilde yek vücut olarak hayatta kalabilirler. Allah rasulü ''Müminler birbirlerini sevme, birbirlerine şevkat ve merhamet kurma konusunda bir beden gibidirler. Onun bir organı rahatsız olsa diğer organlar da ateş ve uykusuzlukla ona katılırlar.'' buyuruyor. İster mümin ister bir ümmetin toplumun birlik ve beraberlik olması, hayatta kalmaları için zorunlu olduğuna göre müminlerin diğer toplumlara göre daha güçlü bir şekilde yek vücut olmaları, birlik beraberlik içinde birbirlerine kenetlenmeleri öncelikli bir gereklilik arz etmektedir çünkü onlar, aynı şekilde bir olan Allah'a inanmaktadırlar. Bu noktadan hareketle yüce Allah da birlik ve beraberliğimizi yani Allah'ın ipine sarılmamızı sağlayabilme ve İslam camiamızı koruyabilme yolunu göstermiş ve şöyle buyurmuştur. ''Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir cemaat olsun. İşte başarıya erişenler yanlız onlardır.'' Tevbe Suresi 112. ayette de ''İnananlar toptan savaşa çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taife dini öğrenmek için harekete geçmeli, nitekim halklarına geri döndüklerinde onları uyarabilsinler.'' Ümmetin fertleri birbirine karşı nasihatte bulunur iyi ve güzele çağırır, kötülüğe karşı dururlarsa aralarında kötü ve çirkin işlerin yayılması mümkün olmaz, iyi ve güzel olan şeyler içlerinde yer tutar ve kökleşir. Bu durumda herkesin ilim ve hikmet erbabının mescitlerinde ve mabetlerinde bütün insanların evlerinde yuvalarında, iş yerlerinde dosdoğru yolda olması halinde ayrılık tohumları aralarında nasıl yeşerebilir? Dinde fırkalara ve ayrılığa kök salma nasıl yeşerebilir? Allah rasülu: ''Mümin müminin aynasıdır, mümin müminin kardeşidir, ona zarar vermez, arkasından onu korur gözetir.'' Muhammed Abdul şöyle der: '' Şu anda bizim içimizde bulunan bu kötü hal, öğüt ve nasihatin terki konusunda, gevşekliğin büyümesinden, Müslümanların arasındaki anlaşmazlıkların çözümünün Allah'a ve Rasulü'ne yani kitaba ve sünnete başvurularak sağlanması ilkesinden vazgeçilmesinden, dine karşı saygının kalplerde kalmamasından artık dinin iradeler üzerinde bir etkisinin kalmayıp herkesin heva ve hevesinin peşine takılmasından sonra ortaya çıkan ve uzun zaman devam etmiş olan büyük bir ihmalin sonucudur. Ümmet salt bir anlamda denildiği gibi topluluk değildir. Eğer öyle olsaydı, o zaman bu lafız seçilmezdi. Doğrusu ümmet topluluktan daha hususi bir anlam taşımaktadır ve aralarındaki bağlarla birbirlerine kenetli bulunan aynen bir bedenin organları gibi birbirleriyle irtibatlı ve bir bütün oluşturmuş olan fertlerden meydana gelen özel bir cemaattir.
Öncü Ümmet Nüvesinin Taşıması Gereken Vasıfları Menar Tefsirinde Ali İmran 110 ayetinin tefsiri çerçevesinde şöyle maddelenmiştir:
1 Davette bulundukları şeyi tam olarak biliyor olmaları
2 Davette bulunulan kimselerin, muhatapların durumunun bilinmesi
3 Genel tarih ilminin ortaya çıkış yollarının bilinmesi
4 Ülkeler coğrafyasının bilinmesi
5 Psikolojinin bilinmesi
6 Ahlak ilminin bilinmesi
7 Sosyolojinin bilinmesi
8 Siyaset ilminin bilinmesi
9 Davette bulunulacak yabancı topluluklara ait dillerin bilinmesi
10 Davette bulunulacak olan topluluklarda yürürlükte bulunan ilim ve fenlerin bilinmesi
11 Dinler ve mezhepler tarihinin bilinmesi gereklidir.
Ali İmran 110. ayette ''Siz insanlar için ortaya çıkarılan doğruyu emreden, fenalıktan alıkoyan Allah'a inanan, hayırlı bir ümmetsiniz.Kitap ehli inanmış olsalardı kendileri için daha iyi olurdu.İçlerinde inananlar olmakla beraber çoğu yoldan çıkmıştır.''
Allah'ın İpine Sımsıkı Sarılmış Olmak ve Ulusçuluk Çıkmazı
''Sizler ancak Müslüman olarak can verin.'' ifadesine gelince, Abdul'a göre bunun manası ''Ölüm gelinceye kadar İslam üzere olmaya devam edin, onun gerektirdiği amelleri ihmal etmeyin.'' demektir. Buradaki İslamdan maksat, iman ve amel bütünlüğü ve dindir. AllahuTeala ''Topluca Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın.'' diye buyurarak bize bu emir ve yasağı nasıl gerçekleştirmemiz gerektiğini de beyan etmiştir. Hablullah '' Allah'ın ipi Kur'an dır. Bir rivayette Allah'ın kitabı gökten yere uzatılmış Allah'ın ipidir.'' Allah'ın kitabından ibaret olan onun yolundan başka yollara tabi olmak suretiyle dağılıp parçalanmayın. Sözü edilen bölücü yollardan biri de dinde çeşitli mezhepler ve partiler ihdas etmektir. Enam 159 da yüce Allah: '' Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olamaz.Onların işi Allah'a kalmıştır, yaptıklarını onlara daha sonra bildirecektir.''
Bir diğeri cahiliye davalarından olan ırkçılıktır. Buhari' den bir rivayette ''Irkçılık davasına kalkışan bizden değildir.'' buyrulmuştur. Avrupalılar asrımızda cahiliye Araplarının yaptıkları gibi ırk esasına dayalı ulusçuluk anlayışına büyük önem vermişlerdir. Bu anlayışın zehri, batı hayranı Müslümanlara da sirayet etmiş ve bunun sonucunda bazı Müslümanlar arasında ırk esasına dayalı ulus oluşturmanın imkansızlığı sebebiyle vatan esasına dayalı uluslar ihdas etme çabası içine girmişlerdir.