Yüksel Aydemir’in açılımını yaptığı değerlendirmelerde şunlar ifade edildi:
Sünnetin mahiyeti nedir: Rasülullah’ın sözlerinin vahiy ürünü olup olmadığı, vahiy alması, örnekliği, ibadetlerimizde ki modelliği konularını ele almalıyız.
Sünneti ortaya koymada kullanılacak yöntem nedir: Temel kaynağımız Kuranı Kerimdir! Peygamberimizle ilgili meselelerin çözümleri ve ilkeselleşmiş halleri kitabımızda mevcuttur. Hadisler ikinci sırada yer almalıdır. Sünnetin bize ulaşan kaynaklığı: Yaşayan sünnetler, (mütavatir sünnetler; ameli tevatür) Yaşayan sünnetler dışında, Kur’anla çelişmeyen hadisler - sayısı oldukça azdır- Hadis ilminin konusu ahat haberlerdir. Klasik tasnifte sahih, hasen, zayıf, mevzu şekliyle ele alınmıştır. Bu sınıflandırma rivayet mantığıyla oluşturulmuştur. Günümüze kadar rivayetle gelen hadisler sınıflandırılırken metin tenkidine yeterince yer verilmemiştir. Her türlü sosyal hayat alanlarından faydalanılarak hadis tenkidi metodolojisi oluşturulmamıştır.
Niçin Yeni bir sünnet tanımına gidilmesi gerekiyor :
-Sünnet, bir model olarak ve bir dünya görüşü olarak değil fıkıhta bir delil olarak ele alındığı için kısır kalmıştır. Tarihte öyle ya da böyle İslami yönetimler olmuştur. Dolayısı ile fıkhi bir delil olarak sünnete ihtiyaç duyulmuştur. Fakat iktidarlara İslamı günün şartlarına uyarlayabilme anlayışı yerine donuk, baskıcı, dar anlayışlar hakim olmuştur. Risalet dönemindeki dinamik Rasülullah’a itaat bağlamıyla anlayabileceğimiz sünnet anlayışı yerine şekilci, teferruatçı özden uzak bir sünnet anlayışı hakim olmuştur. Oysa bugün durum farklıdır. Müslümanların şu an içinde bulunduğu durum bizi sünneti yeniden tanımlamaya ve Rasülullah’ın örnekliğini güncel bir zihniyetle algılayarak, Kur’an’ın bugüne uyarlanabilmesi konularında belirleyicilik-örneklik kriterleriyle ele alabilmemiz zorunluluğu doğmuştur.
Sünnetin nihai amacı: Kur’an’ı anlayıp fıkhetme ve İslam toplumu oluşturmaktır. Ali İmran 110. Ayette “ İnsanlar içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olmamız: İyiliği emredip, kötülükten men eden bireyler ve topluluklar” olmamız ifadesi kullanılmaktadır. Hayırlı ümmet olgusu Mekke ve Medine’de gerçekleşmiştir. Seyyid Kutub’dan nakledecek olursak: İşte sünnetin konusu bir disiplin olarak Medine İslam toplumu modeli olmalıdır. Bu toplum oluşurken peygamberimizin itikadi, ahlaki, siyasi, ekonomik rolu, sünneti oluşturmaktadır. Amacı: Medine toplumundan hareketle bu ilkeleri oluşturarak sünnetin çağdaş bir İslam toplumu oluşturmada nasıl bir model oluşturacağıdır.
Sünnetin konusu: Sünnete kaynaklık etmiş ilkeleri Kur’an’dan ve yaşayan sünnetten ihtiyaç duyduğumuz konuları ele alabilmemiz, çağın gereksinimlerine cevap verecek bir sistem-hayat düsturları üretebilmemizle sağlanacaktır.
Sünnetin amacı: Kur’an’ın koyduğu ilkeleri esas alarak bir İslam toplumu ve medeniyeti oluşturmaktır.
Ele aldığımız konuları tahlil edersek: 1-Sünnet meselesini ele alırken Kur’an’a uyulması ön celiğini netleştirmemiz gerekir. Vahiy dışında bir bilgi kaynağını kabul etmememiz gerekir. Uygulamalı içinde ibadetlerimizinde bizlere intikal ettiği sünnet yolunu ve Kur’an anlayışımıza uygun rivayetleri Muhammed-i sünnet algımıza dönüştürmemiz ve yaşamsallaştırmamız gereiyor. Zira Kur’an’ın sadece lafzı ile yetinilerek bütün meselelere çözüm bulmamız mümkün değildir.
2:Kur’an’ın lafzını tek-yalın belirleyen alarak başka vahyin yaşanırlılığına dair herhangi bir tecrübe ve sünnet birikimine başvurmaksızın meseleleri çözmeye kalkışmak bizleri her zaman tatmin edici sonuçlara ulaştırmayacaktır. Rasül ve beraberindekilerin tecrübesi vahyin kontrolüyle oluşmuş bir birikimdir. Burada amacımız lafzi mananın altında yatan ilke ve prensipleri ortaya çıkarmak ve bu yolla Müslümanların ma’rufa dayalı, vahyin onayladığı Kur’ani geleneği inkişaf ettirmek olmalıdır. Unutmayalım ki Kur’an lafzından ilk defa bu manaları çıkarmadaki içtihat tecrübesi Peygamberimize aittir. İşte Peygamberimizin Kur’anı yorumlamasını ve hayata dair ictihatlarda bulunmasını esas aldığımızda sünneti kabul etmiş oluyoruz. Kur’anı “ben anlarım ondan meselelere her daim çözümler üretebilirim, bana sadece Kur’an yeter” diyen birisi bu sözleriyle Rasülüllahı, vahyin ilk dönemini ve Müslümanların, öncü sahabenin tecrübelerini hiçe sayıyor, İslamı darlaştırıyor, kökleriyle mevzuları buluşturamıyor demektir.
Rasülullah (as)’a itaati emreden ayetler:
Bu konuda hayli ayet vardır bunlardan bazıları şunlardır:
*Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allahta sizi sevsin günahlarınızı bağışlasın. De ki Allaha ve peygambere itaat edin.Ali imran 31-32
*Kim Allaha ve Rasülüne itaat ederse Allah onu altından ırmaklar akan cennetine koyar. Nisa-13
*Kimde kendisine doğru yol belli olduktan sonra Peygambere karşı gelir ve müminlerin yolundan başka bir yola girerse onu cehenneme sokarız. Nisa-115
*Ey iman edenler kendi aranızda konuştuğunuz zaman günah işleme ,düşmanlık ve Peygambere karşı gelme üzerinde konuşmayın.İyilik ve takva üzerinde konuşun.Mücadele -9
*De ki Allaha itaat edin ,Peygambere itaat edin.Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz.Nur-54
*Kim rasüle itaat ederse Allaha itaat etmiş olur.nisa 80
*Aralarında hükmetmesi için Allaha ve Rasülüne çağırıldıklarında müminlerin cevabı işittik ve itaat ettik sözünden başka birşey olamaz.Nur-51
*Ey iman edenler Allaha iman edin.Rasüle ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.Eğer ihtilafa düşerseniz Allaha ve Rasülüne götürün.Nisa-59
*Allah ve Rasülü bir konuda hüküm verdiği zaman mümin erkeğe ve kadına seçme hakkı yoktur.Ahzab-36
*Aralarındaki ihtilaflı konularda seni hakem yapıp verdiğin hükme boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.Nisa-65
Rasülullah (as)’ın Kur’anı sadece nakleden postacı konumunda olmadığını şu ayetleri inceleyerek daha iyi anlamış oluruz.
*Nitekim biz size aranızdan ayetlermizi okuyan sizi kötülüklerden arındıran size kitabı ve hikmeti öğreten ve bilmediklerinizi öğreten bir Peyganber gönderdik. Bakara-151
*Ümmiler arasından onlara Allahın ayetlerini okuyan onları kötülüklerden arındıran onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderen odur.Cuma- 2
Bu ayetler iki hususu açıkça ortaya koyar
1.Peygamberimizin görevi sadece kitabın metnini insanlara ulaştırmaktan ibaret olmayıp bunun yanında hikmeti veya bilmediklerini insanlara öğretmek onları kötülüklerden arındırmak.
2. Hz. Peygamberin görevi sadece tebliğ değil tebliğ ettiğini öğretmek.
Burada geçen hikmet kelimesine değişik anlamlar verilebilir.şu kesin ki bu kurandan başka bir şeydir.Peygamberimizin görevi sadece kuranı nakletmek olmadığına göre başka görevleri de vardır.İşte bu görevler sünnettir.
Hz Peygamberin Ku’ranı açıklama yükümlülüğünün olduğunu belirten ayetler
*Biz her Peygamberi mutlaka kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara kendilerine indirileni açıklasın. İbrahim- 4
*Sana da Kur’anı indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın ki düşünüp öğüt alsınlar.Nahl-44
Hz.Peygamberde müslümanın uyması gereken güzel örnek usvetün hasenetün olduğuna dair ayet:
Sünneti temellendirmede kullanılan bu ayettte:
Andolsun ki Allah’ın elçisinde sizin için Allahı ve ahireti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için güzel örnekler vardır.Ahzab- 21
Bu konuda bu güne kadar bir ihtilaf yoktur. Rasulullah’ta güzel örnek bize intikali bizlere sünnet yoluyla iletilen bir konudur.Peygamberin görevi sadece sözlü öğretileri değil uygulamaları da içerir.Toplumsal değişimin teorik bilgilerle olması mümkün değildir.Uygulamalı örnekler gereklidir.İnsanların sadece Kitabımıza değil aynı zamanda bunun içeriğini insanlara öğretecek bir öğretmene de ihtiyaçları vardır.
Peki bu örneklikte ölçü nedir?Elbette sünnet hayata dair sosyal çevredeki olaylara çözüm getiriyor.Sünnetin hayatımızda zorunlu ve gerekli olduğu durumlar, dinin her alandaki tevzii ile ilintili bir olmazsa olmamızdır.Özellikle ibadetlerimiz alanı.Mesela ,ezan ,namazın kılınış şekli, vakitleri, hacc konularında belirleyici modelimiz- sünnetin kendisidir.Ancak ticaret, ekonomi eğitim ,yönetim vb toplumsal konularda sünnetin şeklen uyggulanması yerine günümüz problemlerine vahyin öngörülerine uygun çözümler üretebilmemiz,tecrübi olandan ve hikmetlerine uygun istinbat yollarıyla mümkün olacaktır.Bu konularda amaç ilke ve prensipler ön planda olmalı şekilci yaklaşımlar izlenmemelidir.Örnek:Hz. Ömer’in fethedilen ırak topraklarını mücahitlere dağıtmaya karşı çıkması.Sünnete şeklen ters fakat ruhuna uygun.(yönetimle ilgili)2.Müellefe-i kulübe zekat vermeyi reddetmesi.Fıkıhta
Makasıduşşeria denilen yaklaşım vs.
Abd ve Rasül olarak Hz.Muhammed
Modern sapma olarak:Hz.Muhammed’i basit bir insan olarak göstermek O’nu önemsizleştirme ve seküler bir alana indirgeme çabasıdır.Dini yönü ve insani yönü ayrı ayrı ele alınamaz.Bir yanda O’nu olağanüstü gösterme çabaları,diğer yanda sıradan bir insan olarak görme çabası ikiside yanlış.İfrat tefrit yerine dengeyi kurmak gerekiyor.Allah cc’ nun dinini insanlara yayması için Usvetul Hasene seçtiği kişi sıradan birisi olamaz.Kalem 4. Ayette Rasülün yüce bir ahlak üzere olduğu belirtiliyor.Şahsiyetine, örnekliğine ve hikmetli davranışlarına dikkat çekiliyor.O insanlığın en erdemli,tecrübi öncü kişiler meziyetlerine sahip oluyor ve bunu ittikası ,önde oluşu,içtenliği ve fedakarlığıyla ispatlıyor .Bu övgüleri Rabbani oluşu,nezir olması ,alemlere rahmet olması taltifiyle Rabbimizden bizzat hak ediyor.
Hasılı: Rasülullah (as) ne bir melek ne bir yarı ilahtır. O bir elçidir.Allah-ü Teala’nın topluluklara aralarında ne ile hükmedeceklerine ,nasıl bir hayatı yaşayacaklarına, hangi ilke ve anlayışa sahip olacaklarına dayalı amaçla aramızdan seçtiği Peygamberlerinden biridir.Kitap sahibidir. O’nun ilk mükellefidir. O bu hassasiyeti kendisine şiar edinmiş, bunun bedelini ödemiş ve bu tavırlarının devamlılığı üzerinden Makam-ı Mahmud ile müjdelenmiş kutlu bir elçidir.O’nun yol göstermesi, tavırları, ahlakı,düzeltmeleri, insan oluşuna dair örneklikleri, vahyin model uygulamalarındaki öncülüğü bizim din algımızdaki şiarlarımızdandır.Allah’ı sevmenin ve onun rızasını kazanmanın bir yolu ,Allah’ın elçisine itaat,saygı ve onun aramızdan öncü şahsiyet oluşuna dair inancımız ve şahitliğindeki takipçiliğimizi kararlı bir şekilde ortaya koymamızla, Muhamed-i sünnet tanıklığımız ve takipçiliğimizle gerçekleşmiş olacaktır. Rabbimiz bizleri aramızdan seçtiği elçilerinin yolundan gidenlerden ve bu tanıklıklarını İslami kimlikleriyle günümüzle buluşturabilenlerden eylesin.