Bahattin Urlu semineri açış konuşmasında Müslümanların Kur'ani kavramlar ve istilahi konulara ilgilerinin yoğun olmasına rağmen bu alanın dışındaki sözgelimi tarih ve içerisinde yaşanılan rejimi tanıma gibi konulara ilgisinin az olduğu tespitini yaparak bu ilginin artması gerektiğini vurguladı. Allah Resulü'nün Kur'an ayetlerini hayata uygulayarak sosyalleştirdiğini belirten Urlu Müslümanların da günümüzde aynı çaba içerisinde olmaları gerektiğini belirtti. İçerisinde yaşadığımız Türkiye coğrafyasındaki Laik rejimin sadece Cumhuriyetle sınırlı olmadığını söyleyen Urlu bu rejimin köklerinin Osmanlı Devletine kadar uzandığını ifade etti.
Bu açış konuşmasından sonra seminerin anlatıcısı Hayrettin Selim Tanzimat ve İslahat Fermanı ile ilgili konuşmasını yapmaya başladı.
Tanzimat Fermanı
Tanzimat kelimesinin dizmek, sıralamak, nizam vermek, telif etmek anlamına geldiğini belirten Selim Tanzimat Fermanı'nın iktisadi ve sosyal temelleri çürüyerek yıkılmaya yüz tutmuş bir imparatorluğun yeniden inşası çabası olduğunu söyledi.
Tanzimata kadar olan süreçte Osmanlı Devletinin sosyal kurumları, siyasal yapısı ve iktisadi duruşuyla endüstri çağına cevap veremediğini anlatan Savur sorunlarını çözemeyen devletin Kavalalı Mehmet Ali isyanını bastırmak için Avrupa devletlerinden yardım istemek zorunda kaldığını dile getirdi.
Hayrettin Savur bürokrasinin acziyet içerisinde kurtuluş umudu olarak batıyı ve kurtuluş reçetesi olarak ta Avrupa dünyasını saran liberal, laik ve milliyetçi akımları gördüğünü belirtti. Özellikle Fransız ihtilalinin etkisiyle oluşan milliyetçilik, hürriyet ve eşitlik düşüncesinin Avrupalı devletler tarafından Osmanlının gayri müslim tebasına empoze edildiğini ifade eden Savur bunun neticesinde balkanlarda Osmanlıdan kopmalar olduğunu vurguladı.
Selim, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde konuyla ilgili şu görüşleri dillendirdi;
Tanzimat Fermanının din –devlet ilişkisi bağlamında en önemli maddesi Osmanlı tebası arasındaki eşitlik ilkesiydi. Yani bu maddeyle Müslim ve gayr-ı Müslim teba eşit duruma gelmiştir. Bu madde ile ayrıca dış etkiler ve oluşan kötü durum karşısında Osmanlılık bilinci yeniden tesis edilmek istenmiştir. Fakat bu tarz bir anlayış neticesinde Osmanlı tebası birleşmemiş ayrışmıştır.
Tanzimat'ın diğer maddeleri de 1789 Fransız ihtilali ve Yurttaş hakları bildirgesiyle oldukça benzerlik göstermektedir.
3 Kasım 1839 yılında ilan Fermanın getirdiği diğer yenilikler ise şunlardır: Halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması, yeni kanunlar çıkarılması gerekliliği, kanun önünde herkesin eşit olması, mali güce göre vergi alınması, ceza yargılamalarında güvenceler verilmesi, mülkiyet hakkı verilmesi ve müsadere yasağının getirilmesi.
Islahat Fermanı
Konuşmasının son bölümünde Islahat Fermanına değinen Selim bu konuyla ilgili özetle şu görüşleri ifade etti;
Islahat Fermanı 1856 yılında Batılı devletlerin zorlaması sonucu Osmanlı devletine hazırlattırılan ve hazırlanırken de maddeleri üzerinde etkide bulundukları bir metindir.
Kırım savaşını Ruslara karşı İngiliz ve Fransızların desteğiyle kazanan Osmanlı devleti İslahat Fermanını ilan etmek zorunda kalmıştır.
Ferman 35 maddeden oluşmaktadır ve maddelerin çoğunluğu gayr-i Müslim tebaya verilen hakları konu almıştır. Fermanın bazı maddeleri şunlardır:
Tanzimat fermanında verilen hakların teyit edilmesi, cemaatlere serbestlik verilmesi, ruhban sınıfına mülkiyet hakkı verilmesi, ibadet serbestliğinin getirilmesi, ayrım yapılmaksızın bütün Osmanlı tebasının memur olabilmesi, miras hukukunda herkesin kendi dininin kurallarının geçerli olması, gayri Müslim çocukların askeri okullara alınması (93 harbinde Bulgarların hainliği neticesinde bu madde kaldırılmıştır), bütün Osmanlı tebasının kanun önünde eşit olması, işkencenin yasaklanması, vatandaşın can ve mal güvenliğinin devlet güvencesine alınması, bütün tebaya eşit ceza uygulanması.
Seminer programı izleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.