Oturum başkanlığını Veysi Selimoğlu'nun yaptığı "Mekke'de Ambargo, Panayırlar, Sistem İçi İlişkilerde Ölçü" başlıklı panelin konuşmacıları Cihat Polat ve Hüseyin Vural'dı.
Oturum başkanı Selimoğlu, ambargonun başlangıcının 2. Habeşistan hicretinden sonra olduğunu, müşriklerin ambargoya başvurmasının müslümanların yeni açılımlar yapmasını engellemeye yönelik olduğunu belirtti. Selimoğlu ayrıca sistem içi ilişkilerde inançlardan taviz verme durumunun olamayacağını ve böyle bir tercihle karşılaşıldığında kullanılan aracın artık terk edilmesi gerektiğini belirtti.
İlk konuşmacı Cihat Polat müminlere yönelik ambargonun risaletin 7. yılında başlatıldığını ifade etti. Ambargonun Hz. Ömer ve Hz. Hamza'nın müslüman oluşlarından yani müslümanların güçlenmesinden sonra başladığına dikkat çekti. "Ambargo 3 yıl sürmüştür ve süre zarfınca Mekke'deki Müslümanlarla ticari ilişkiler ve akrabalık ilişkileri kesilmiştir." diyen Polat, bugün Gazze'deki müslümanlara uygulanan ambargo ile Mekke'deki ambargonun benzerliklerine işaret etti. Polat, Mekke'dekı müminlerin boykota rağmen inançlarından taviz vermediklerini ve Allah'ın yardımına güvendiklerini belirtti.
İkinci konuşmacı Hüseyin Vural ise özetle şunları söyledi: "Mekke döneminde İslami davet hayata egemen olan yapıyı ve onun dünya görüşünü hedef aldığı için tehlikeli görülmüş ve bundan dolayı ambargo başlatılmıştır. Tebliğ için bütün imkanlardan faydalanılmıştır. Panayırlar, akrabalık ilişkileri ve sosyal ilişkilerden faydalanılmıştır. Günümüz müslümanları da buradaki sistem içi ilişkileri Kur'anî ilkeler çerçevesinde tahlil ederek komşuluk, akrabalık ilişkileri gibi sosyal ilişkilerden ve dernek, yayınevleri ve dergicilik gibi sistem içi ilişkilerden faydalanmaları gerekir. Akideye zarar vermeden sistem içi araçlardan faydalanılabilir."
Seminerin sunumundan sonra söz alan dinleyicilerden Bahadır Kurbanoğlu, konuya katılımda bulundu ve şunları söyledi: "Müslümanların karşısında örgütlü bir yapı olduğu için yapılacak mücadele de örgütlü bir şekilde yapılmalıdır. İçinde bulunulan sistemle ilgili müslümanlar fıkh etmeliler yani öncelikle sistem değerlendirmesi yapmalılar ve hangi sistem içinde yaşandığını tanımlamalılar. Örnek olarak Filistin'deki kıtal boyutunu buraya taşımak bir anlam ifade etmez. Filistin açısından ise başka bir şeyi oraya önermek orayı mahveder. Ayrıca toplum değerlendirmesi de gerekli olan bir husustur. Toplumu kafir olarak nitelendirdiğinizde başka türlü bir mücadele gerçekleştirirsiniz, cahili olarak tanımladığınızda başka türlü. Müslümanlar sistem içi ilişkilerde güçleri oranındaki araçları kullanmalıdırlar. Müslümanlar ayrıca sistemin onlara tahsis ettiği alanın sınırlarını zorlamalıdırlar."
Diğer bir dinleyici Ayhan Sırthan de görüşlerini ortaya koydu ve şunları söyledi: "Sistem verdiği tavizleri sadaka olarak değil ülke halkının, sınıflarının verdiği mücadeleler sonucunda vermiştir. Kürtlerin Kürtçe yayın yapan televizyona sahip olmaları bunun bir örneğidir."
Program diğer dinleyicilerin de katkı ve sorular etrafındaki tartışmalarıyla sona erdi.
Murat Yörükoğulları / HAKSÖZ-HABER
Fotoğraf: Abdulvahab Kurşun