Özgür-Der Antalya Temsilciliği’nin 2 Aralık 2012 Pazar günü düzenlemiş olduğu “Suriye İzlenimleri” konulu konferans yapıldı. Konferans izlenilen slayt gösterisiyle başladı. Konferans Akan Akamak ve M.Akif Deniz tarafından verildi.
Konuşmacılar Suriye’de meydana gelen olaylar hakkında bilgi verdi. İlk konuşmacı Akan Akamak şu bilgileri bizlere verdi:
AKAN AKAMAK: Suriye halkının direnişi Der’a şehrinde birkaç gencin ‘doktor sıra sende’ sözüyle başladı. Daha önce baskı yoluyla susturulan Suriye halkı Der’a şehrinde duvarlara yazı yazan gençlerin işkence görmesiyle susmayı bırakarak aktif olarak direnişe geçti. Suriyeliler başlangıçta Esed yönetiminden sadece reform istiyorlardı. Esed’in reform yanlısı olmadığını açıklaması ve halk üzerindeki baskıların artması Suriye halkını meydanlara sürükledi. Başlangıçta sadece meydanları direnişin sembolü olarak kullanan halk Esed rejiminin baskılarına karşı silahlı mücadeleye geçmek zorunda kaldı. Suriye halkı Tunus mısır ve Libya direnişinden etkilenerek daha fazla hak talep ederken artık istekleri kendilerini özgürleştirecek yeni bir yönetimin kurulmasıydı. Suriye halkı geçmişte baba Esed zulmünden çok çekmişti şimdi oğul Esed’den çekiyor. Suriye direnişi maalesef dünyada gereken ilgiyi görmedi. Bunların başında İran geliyor. Suriye halkı, İran halkını seven bir halk. Neden İran, Suriye halkının yanında yer almadı. Halk Hasan Nasrallah’ı desteklerken şu anda halk Hasan Nasrallah’ın fotoğraflarını yakar hale geldi. Maalesef İran’a karşı müthiş bir kin oluşmuş durumundadır. Bu da doğru değildir. Sonuçta İran vb. ülkelerin takındıkları tavırlar İslami bir tavır değildir. Bölgede olanlar dış güçler tarafından desteklenmiş olsaydı, bu kadar insan ölmezdi. Düne kadar ABD, Suriye’ye girdi girecek denmesine rağmen, en son Obama Esed’a mesaj gönderiyor ve kimyasal silah kullanmadıkça biz Suriye’ye girmeyiz diyor. ABD işin içinde olsa durum Suriye bu duruma gelmezdi. Rusya ve Çin’in durumu ortadadır. Pragmatist yaklaşıyorlar. İslami kesimden arkadaşlarda da kötü bir bilgi kirliliği var. Esed’i desteklemiyoruz ama muhalefeti de desteklemiyoruz diyorlar. Sürecin sonlanmasını bekleyelim diyorlar. Orada insanlar açlıktan sancı çekerken, hastalıklar yaygınlaşmışken, kalkıp bu Suriye halkına bunu yapmasaydılar, etmeseydiler bunlar başlarına gelmezdi demek haksızlık olur. Yiyecek maddesi isteyen bu insanlara bile seyirci kalmak yaşananlara göz yummaktır. Hatırlayın CHP’liler Hatay’da toplantılar yaptılar, bir CHP milletvekili “Bu Şii-Sünni çatışması değil, laiklerle şeriatçıların çarpışmasıdır” dedi. Bunların tavırlarını kimden yana yaptıkları ortadadır.
Müslümanlar ÖSO ile birlikte savaşıyorlar. Halkın %80’inden fazlası Müslümandır. Bu demek değildir ki savaşanların hepsi Müslümandırlar. Şu anda sadece zulme karşı birlikte savaşıyorlar.
Müslümanlar olarak Suriye’ye nasıl bakmamız gerektiğini Allah bizlere bildiriyor: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” Nisa 75
Bütün Müslümanları vücudumuzun uzuvları olarak görmemiz gerekiyor. Bu insanlar gitsinler Türkiye’ye sığınan insanları görsünler. Burada insanlar muhacir olduklarını söylüyorlar. Bunlar İsrail ajanları mı? Paralı askerler mi?
İkinci konuşmacı M.Akif Deniz’in konuşmasından alıntılar: Savaşta hiçbir zaman ölü ve yaralı sayısı net olarak verilemez. Direnişten bu yana 1,5 yıl geçti. Direnişten bu yana katliamın en yoğun olduğu ay olan ramazan’da yaklaşık 7 bin kişi öldürüldü. İlk günden bu yana 70 bine yakın kişi katledildi, yaklaşık 100 bin kişi kayıp ayrıca 300 bin kişi de hapishanelerde kötü muamelelere maruz kalmaktadır. Yaklaşık 130 bin mülteci çadır kentlerde yaşıyor ve bu rakam her geçen gün artıyor. 1 milyona yakın kişi ise çeşitli ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Suriye ve sınır bölgelerinde yaşayan halkın yaşam koşulları hakkında bildi verildi: Bölgede açlık, susuzluk vardı. Çadır kentlerde insanlar kalabalık bir şekilde çadırlarda kalıyorlardı. Yazın telefon kulübelerinde, hangarlarda, ağaçların altında kalmaya çalışıyorlardı. Bu bölgede IHH günde 2 defa yemek dağıtıyordu. Hijyen hiçbir şekilde yok. Çocuklara çocuk bezi yok. Suriye içinde durum daha da kötü. Esed havadan bombalıyor. Fakat içeride muhalifler hem savaşıyorlar hem de halka yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bayramda kurban kesimi yapıldı ve birer kilo halinde poşetlere konuldu. Yaşam alanları on metrelik alanlar; perde ya da çarşaflarla yaşam alanları oluşturmuş durumdalar. İçeride durum kötü. Şanslı aileler buldukları jeneratörleri kullanıyorlar. Elektrik, su yok. Fırın yok. Muhalifler sadece un istiyorlar. Kendi imkanlarıyla fırınlar kurup halka ekmek dağıtmaya çalışıyorlar. 3 yaşındaki çocuk bile sizi görünce tekbir getiriyor. Sınırdan her gün onlarca yaralı geliyor. Bu insanların buralarda ilaca ihtiyaçları var.
Direnişçilerin %90’ı Müslümanlardır. Savaşla birlikte Müslüman olmayanların İslam’a bakışları, Müslümanım diyenlerin ise bilinç ve bakış açıları değişmeye başlamış.
Sınırda müthiş bir hareketlilik var. Sınırda kalanlara insanlar arabalarına ekmek, süt vb. yardım malzemeleri yükleyip götürüyorlar ama Türkiye geneline bakınca olaya karşı büyük bir ilgisizlik var. Arakan için toplanan para maalesef bir buçuk yıldır Suriye için toplanamamıştır. İnsanlar neden Suriye konusunda sessizler. Bizler Suriye meselesi hakkında entellektüel konuşmalar içerisinde boğulup kaldık. Oradaki insanların neler yaşadıkları hakkında bir bilgimiz yok. Oturduğumuz yerden konuşuyoruz.
Suriye’de neye ihtiyaçları olduğunu sorduğumuzda, dua etmemizi istiyorlar. Suriye gündemini kermes, konferans vb faaliyetlerle sıcak tutmalıyız. Aramızda sınırların olması bizi kardeşlik hukukundan uzak tutamaz. Kardeşliğin sınırı olamaz. Elimizden geleni yapmalıyız.
Konferans dinleyicilerden gelen soruların ardından sona erdi.