Üniversitelerde sürdürülmeye devam edilen başörtüsü yasaklarına dikkat çekilen basın açıklamasında, "zulmün devam ettiğine" ve "yasakların bir an önce kaldırılması" konularına vurgulandı.
ÜNİVERSİTELERDE BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜNE DEVAM EDİLİYOR
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde, yasağın İnkılâp Tarihi ve Türk Dili derslerine giren okutmanlar eliyle sürdürülmeye çalışıldığı, bununla birlikte İlahiyat Fakültesi dekanının da yasakçılarla paralelleşen tutumu eleştirildi:
"İslami ilimlere dair akademik çalışmaları takip edenlerin yakından tanıdığı Prof. Dr. Ali Osman Ateş'in de dekanı olduğu Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde başörtüsü yasağı sadece iki okutmanın marifetiyle sürdürülmüyor. Dekan Ateş'in pasif hatta yasakçılarla paralelleşen tutumunun yasağın sürmesindeki en önemli faktör olduğu konuşuluyor öğrenciler arasında."
PERUKÇU ZULÜM ÖĞRENCİ YURTLARINDA
2010-2011 Eğitim Öğretim yılında Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne kaydını yaptıran Büşra Doğmuş, İnkılâp Tarihi ve Türk Dili derslerine giren okutmanların başını derslerde açacaksın talepleri üzerine başörtüsünü çıkarmamış, başta fakülte dekanı olmak üzere bir çok kişinin sert tepkisine maruz kalmıştı. Doğmuş'un kalmış olduğu Adana Darende Öğrenci Yurdu yetkililerinin "Ya başını okulda açarsın ya da yurttan kaydını sileriz." tehdidiyle karşılaştı ve yurttan atıldı. Bununla ilgili olarak basın açıklamasında:
"Herhalde okyanus ötesinden bakınca Gazze'de Siyonist otoriteye itaatin şart olması gibi, kamusal alanlarda Laik oligarşinin otoritesine tam bir teslimiyet gerekiyor. Bu perukçu zulmün son kurbanı Büşra Doğmuş kardeşimiz. Başörtüsüne sahip çıktığı, peruk takmayı reddettiği için kalmakta olduğu Adana Darende Öğrenci Yurdu'ndan kaydı silindi. Takındıkları işbirlikçi tutumla yasağın bu şiddette ve yaygınlıkta sürmesinin en az cuntacılar kadar sorumlusu bir camianın mensubu olan yurt idarecilerini kınıyoruz."
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Kalıbı 18. yy'dan kalma akıl, fıtrat ve vahiy karşıtı Kemalizm elbisesinin bu halka uymadığı apaçık. Emperyalistlerin neoliberalizm ipliğinden dokuduğu ve İslami desenle süsledikleri 'Ilımlı İslam' vitrinde. Bu ucube giysi, emperyalist otoriteyi kutsayan yerli işbirlikçiler eli ile giydirilmeye çalışılmakta. Bu elbiseyi pazarlayan tezgâhtarlar, efendilerine hizmette çok iştahlı. Bunların yüzündeki maske Gazze açıklarında düştü. Ancak hala efendilerinin taktığı gözlükten dünyaya bakıyorlar. Bu gözlük onlara Mavi Marmara Gemisinde şehid olan kardeşlerimizi Siyonist otoriteye başkaldıran asi teröristler olarak göstermişti.
Dünya Müslümanlarını aşırı ve ılımlı gibi tanımlarla bölerek zulme karşı direnişi zayıflatmaya çalışan egemenler, ülkemizde de dindarları kapitalizmle uzlaştırarak pasifize etmeye çalışıyorlar. Ak Parti'nin öncülüğünde yürüyen bu proje; sistemi dönüştürmeyi hedefleyen muhalif kesimleri iktidar nimetleriyle tanıştırarak sisteme entegre etmeyi başarmıştır. Batılı egemenler siyasi, ekonomik ve sosyal menfaatleri ile çelişmeyen muhafazakâr söylemi tüm İslam coğrafyasına yerli işbirlikçiler vasıtasıyla hakim kılma çabasında.
Anadolu halkları zorba Kemalist düzenin meyveleri olan darbelerle hesaplaşma içinde. Bu süreçte hala konformistler eliyle 28 şubat ruhu yaşatılmaya çalışılmakta.
Biz Müslümanlarız, yüce Rabbimize kayıtsız şartsız olarak teslim olanlarız. Kur'an Rabbimizin bize hayat rehberi olarak gönderdiği kitap. Buradaki hiçbir husus maslahat uğruna pazarlık konusu yapılamaz. Bunu asla kabul etmeyeceğiz. Tesettür bize Rabbimizin açık bir tavsiyesi iman edenlerin uymakla yükümlü oldukları kesin bir hüküm yani farzdır. Dinimizin bir farzı olan Tesettürün sınırları Rabbimiz tarafından açıkça ortaya konuldu. Hal böyle iken bunu gerektiğinde sınırları değiştirilebilen demokratik bir hak olarak görmemiz mümkün değildir.
Tesettür emri tüm mekanları ve zamanı kapsayan alemlerin Rabbinin emridir. Bu emri kamusal alan ilan edilen mekânlarda geçersiz saymak haddi aşmaktır. Kamusal alan denilen yerler de dâhil, tüm alemlerin Rabbi Allah'tır. Allah'ın hükmü ulaştığı her yerde caridir. İmam hatiplerde Milli Güvenlik dersinin işlendiği, İlahiyat fakültelerinde İnkilap Tarihi dersinin işlendiği dersliklerin de Rabbi O'dur.
Cari hukuk sisteminde hukuki hiçbir dayanağı olmayan yalnızca fiili bir zulüm olan tesettür yasağı, ne acıdır ki kendileri de cunta düzeninin mağdurları tarafından hala sürdürülmekte. Haksızlığı tüm halkın vicdanında tescillenen yasak tam bir derebeylik gaddarlığıyla uygulanmakta.
Bu derebeyliklerinden biriside Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesidir. Burada kız öğrenciler için başörtüsü yasağı İnkılâp Tarihi ve Türk Dili derslerine giren okutmanlar eliyle sürdürülüyor. İslami ilimlere dair akademik çalışmaları takip edenlerin yakından tanıdığı Prof. Dr. Ali Osman Ateş'in Dekanı olduğu Çukurova İlahiyat Fakültesi'nde başörtüsü yasağı sadece iki okutmanın marifetiyle sürdürülmüyor elbette. Dekan Ateş'in pasif hatta yasakçılarla paralelleşen tutumunun yasağın sürmesindeki en önemli faktör olduğu konuşuluyor öğrenciler arasında.
CHP'nin kurmay kadrosunun dahi başörtüsü yasağına ilişkin bir çaba içerisine girdiği referandum sonrası süreçte İlahiyatçı bir dekanın bu tutumu içler acısı bir sinmişliğe işaret ediyor. YÖK'ün rektörlüklere gönderdiği genelge ile yasakçılar epeyce geri adım atmaya mecbur kaldılar. Fakat Çukurova İlahiyat örneğinde görüleceği üzere yasakçılık siyaseti ruhlarına sinmiş bazı "İslam uzmanları" da yok değil.
28 Şubatta onurlarına sahip çıkanların direnişini kıran efendiyi elbette unutmadık. Tesettür zulmünün tıp fakültelerinde başlayıp sonra adım adım yaygınlaştırılarak ilahiyatlara oradan toplumun her kesimine yayılmasını unutmadık. Tüm bu zulmün arkasında komik peruk fetvası ve fetvanın çıkardığı fitnedir.
Bu efendinin bütün fetvaları daima zalimlerin zulmünü meşrulaştırıcı niteliktedir. Bu Efendi perukların Müslüman kadınları komik ve aciz duruma düşürdüğünün hala farkında değil mi? Cuntacıların kamusal alan ilan ettikleri alanların Rabbi yoksa oligarşi mi? Gazze'de Siyonist otoriteye itaatin şart olması gibi, kamusal alanlarda Laik oligarşinin otoritesine tam bir teslimiyet gerekiyor herhalde okyanus ötesinden bakınca.
Bu perukçu zulmün son kurbanı Büşra Doğmuş kardeşimiz. Başörtüsüne sahip çıktığı peruk takmayı reddettiği için kalmakta olduğu Adana Darende Öğrenci Yurdu'ndan kaydı silindi. Takındıkları işbirlikçi tutumla yasağın bu şiddette ve yaygınlıkta sürmesinin en az cuntacılar kadar sorumlusu bir camianın mensubu olan yurt idarecilerini kınıyoruz.
Başörtüsü yasağı konusunda öğrenciler arasında halen yaygın olan bazı söylemler vesveseden öteye bir anlam taşımıyor. Akademisyenler, idareciler ve siyasal-toplumsal çözümlemeden uzak, İslami bir şahsiyetin sahip olması gereken hakkı müdafaa ruhunu kazanamamış birey ve çevreler; korkuyu büyütüyor, yaygınlaştırıyor ve maalesef zorbalığı kalıcılaştırıyorlar.Başörtüsüne savaş açan cuntacılar mahkemelerde sürünüyor, darbe sürecini müdafaa edecek kimse ortaya çıkamıyor oysaki. Öğrencilerin yasakla ve yasakçılarla psikolojik ve hukuki hesaplaşmaya hazır duruşları kazanımların ilk adımı olacaktır.
Biz biliyor ve iman ediyoruz ki Başörtüsü Allah'ın açık bir emridir, asla pazarlık konusu yapılamaz.
Kamusal alan olduğu iddia edilen alanlarda dahil tüm yeryüzünde Rabbimiz Allah'ın emir yasakları geçerlidir.
Laik oligarşik düzenin, hiçbir dinin hele hele İslam'ın esaslarına müdahale yetkisi yoktur. Dini vecibelere müdahalenin meşrutiyeti yoktur ve asla kabul etmeyeceğiz.
Buradan yürütmeyi elinde tutan AKP ye sesleniyoruz. Yaşanan tüm hak ihlallerinin ve zulmün sorumluluğu sizindir. Özgürlük ve adalet Müslüman halkın da hakkıdır.
Hukuksuz Başörtüsü yasağına derhal her yerde kayıtsız şartsız son verilmelidir. Aradığınız mutabakat halkta yıllardır mevcut ve sizin varlık sebebiniz.
Hakkın şahitleri olarak tüm haksızlıkların tabii ki Başörtüsü yasağının takipçisi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!
Allah'a emanet olun.