Temsilcilik binasında yapılan konferansta, "Müslümanlar ve Kuşatıcılık Zaafı" konulu bir sunum yapan Rıdvan Kaya özetle şunları söyledi:
Müslümanlar olarak amaç ve hedefimiz büyüktür. Çünkü biz cenneti arzuluyor ve istiyoruz. Bu arzu ve istek bizlere büyük bir sorumluluk yüklemiştir. Yaşamımızı sürdürdüğümüz mevcut sistem laik Kemalist bir sistem olduğu için; zulüm, baskı, hukuksuzluk üzerine inşa edilmiş ve bu şekilde varlığını sürdüren bir sistemdir. İslamın açık emri ve Müslüman kadının onuru olan başörtüsünün yasaklanması, çocuklarımıza dayatılan "and" zorbalığı örnek gösterilebilir konulardır. Müslümanın sistemle mücadelesinde başarıya ulaşma, dik durma ve karşılaştığı zorbalıklara karşı direnebilme gücünü elde edebilmesi için kuşatıcı olması zorunludur. Bu kuşatıcılık ilkelerinden taviz vermeden, kırmadan ve dik durarak elde etmek mümkündür.
Her toplulukta nitelikli insanlar olduğu gibi zayıf insanlar da vardır. Kuşatıcı olmayan bir yapı zayıf kişilikleri besler. İslami kesimlerdeki yapısal zaaflar genel olarak üç temel alandan kaynaklanır. Bunları; kimlik sorunu, örgütlenme sorunu ve politikasızlık olarak saptamak mümkün. Bunların mahiyetine dönük tespitler ve bu alanlarda oluşacak zaafların yalnızca verimliliği değil, aynı zamanda yapının kendisini de tahrip edeceğini görmek gerekir. Bununla birlikte tali düzlemde de kuşatılıcılık sorununu besleyen zaafların bulunduğu söyledi.
1- Mekanik, resmi, bürokratik ilişkiler sonucu yapının müntesipleri arasında sıcak, samimi atmosferin inşa edilememesi,
2- Beliren farklılıklara dengeli yaklaşamama,
3- Geçmişten devralınan olumsuz miras sonucu müntesipler ve yapıların birbirlerine karşı soğuması ve güvensizlik,
4- Mali yetersizliklerden ve insan unsurunun kıtlığından kaynaklanan sorunlar biçiminde tespit ederek pratik bir zeminde değerlendirmek gerekir.
Buna göre;
1- Kimlik noktasında netleşme ve buna dönük somut pratikle iç içe sistematik ve tedrici bir eğitim sürecini oluşturma,
2- Bencillik yüklü ve aidiyeti zayıflatıcı "Yapı bana ne verdi/veriyor?" sorusunun sürükleyeceği tuzaklara karşı teyakkuz oluşturarak; "Benim yapıya kattığım ne?" sorusu etrafında oluşan bilinci kuşanma,
3- Kardeşlik, paylaşma, dayanışma, Allah için sevme vb. gibi kriterleri ilişki ve işleyiş sisteminde belirleyici kılma,
4- Hiyerarşiyi sorun değil, öncülük yarışı olarak algılama ve "Emir almak küçültür!" yönlü öngörüler taşıyan ve bunlarla örgütlülüğümüzü tahrip etmeyi amaçlayan liberal ilişki felsefesinden arınma,
5- Salahiyet-ehliyet kriterini öne çıkartma; kurumsal açıdan liyakat, ferdi düzlemdeyse fedakârlığı eksen alan bir ilişki biçimini geliştirme,
6- Kimlik ve temel program çerçevesine tezat oluşturmaması kaydıyla farklılıklara karşı müsamahakâr, kuşatıcı ve yapıcı olmayı özellikle de içerisinde bulunulan süreçte ivedi olarak gündemleştirmenin ve bu kulvarda kuşatıcı bir muhasebe bilincini kuşanmanın önemi üzerinde durmak gerekir.
Yaşadığımız ülkede gerek fert ve gerekse de kurumlar düzeyinde İslami çaba ve endişe sahiplerinin aslında yoğun olduğunu bilinir. Bu yoğunluğa karşın ülke genelinde İslami kimliği güçlü bir tarzda temsil etme, onu kitlelere inandırıcı bir dava biçiminde sunma, kuşatıcı ve yaygın bir örgütlülükle siyasal-toplumsal zeminde varlığını, taleplerini, mücadelesini hissettirip kitlelere önderlik etme noktasında ciddi zaaf, boşluk ve belirsizliklerin olduğunu bilmek gerekir. Zaafların harici ve dâhili olmak üzere iki boyutta incelendiğinde; harici faktörlerin objektif koşullardan kaynaklandığını ve bunların da düzenden kaynaklanan baskı ve saptırmalara tekabül ettiğini söylemek mümkündür. Dâhili faktörlerinse bünyeden kaynaklı sorunlar olarak belirtmek gerekir. Birey-cemaat ilişkilerinde beliren bu zaafların da çift yönlü gelişip birbirini besler. Bu meyanda insan unsurunun belirleyici olduğu bir alanda mütekâmil, mekanik bir işleyişin tesis edilip kontrolün sağlanmasının da imkânsız olduğunu hatırlatalım. Bunun imtihan gerçeğinden de kaynaklandığını güçlü, kuşatıcı, dönüştürücü bir ilişki ve işleyiş biçimini tesis etmeyi başaran yapıların ancak bu zaafları asgari seviyeye indirilebilirliği mümkündür. Dava bilinci noksanlığı, fikri yetersizlik, dünyevileşme ve karamsarlık gibi zaafların bireylerin hastalıkları olduğu oranda bunlarda mutlaka yapının payının da bulunduğunu belirtelim. Yapının bu bağlamda müntesipleri eğitme, onları kuşatarak hakka ve hayra sevk etme yönünde sorumluluğunun bulunduğunun altını çizmek gerekir.