Kur'an'da imandan hemen sonra amel gelir. Kur'an'a göre imansız bir amel makbul olmadığı gibi, amelsiz bir iman da makbul değildir. İmanla beraber bir de "Gayb" kavramı üzerinde Kur'an ısrarla durmaktadır. Gayb müşahadenin tersidir. Gayba iman, imanın en temel özelliklerinden biridir. Bu anlamda ahirete iman gayba inanmaktır. İzafi gayb giderilebilir bir gaybtır. Örneğin bulunduğumuz yerde göremediğimiz ve varlığından şüphemiz olmayan birçok canlı cansız maddeler var. Onları bir şekilde gördüğümüzde, bu ister fotoğrafını görmüş olalım ister kameraya çekilmiş görüntüsünü görmüş olalım fark etmez, gördüğümüz an gayb olmaktan çıkar. Gaybi yönü giderilmiş demektir. Mutlak gayb ise sadece Allah-u Teala bilir ve dilediği resullerine bildirir. Yani bütün resullere de değil, dilediği resullere. Mesela Hz.İbrahim'e melekutu bildirmesi, Hz. Musa'ya olağanüstü bazı özelliklerin verilmiş olunması, Hz. Peygambere Münafıkların; Müslümanları cihaddan, tebliğden, İslam'ın değerlerini hakim kılmaktan men etmek için inşa edilen Mescidin varlığından haberdar edilmesi ki bu Kur'an'da Dırar Mescidi olarak bizlere bildirilir. Ayrıca Hz. Peygambere münafıklarla ilgili birtakım bilgilerin bildirilmesi gibi.
Kur'an'da bir kelimeye çoğu zaman sadece bir anlam yüklenemez/yüklenmemelidir. Aynı zamanda bir olay farklı kelimelerle izah edilebilmiştir. Mesela korku. Takva ile korkmak, ve cehennem ateşinden korkmak farklı anlamlarda kullanılmıştır.
Kur'an'da vahiy de birkaç anlamda kullanılmıştır. Hz. Zekeriya ya vahy ettik, arıya vahyettik, rüzgara vahyettik gibi vahyin çeşitli şekilleri mevcuttur.
Kendisine vahiy verilen hiçbir peygamber bu vahyi insanlara bildirmemesi gibi bir lüksü yoktur. Hatta Allah peygamberleri uyarır. Vahyi bildirmezsen seni şahdamarından yakalarız gibi açık uyarılarla ikaz etmiştir. Bundan dolayı Resulullah veda hutbesinde Müslümanlara "Ben size anlatabildim mi?" diye sormuş, Müslümanlar evet deyince "Şahit ol ya Rab" diyerek üç defa tekrar etmiştir. Yani sorumluluklarının bilincindeydiler peygamberler.
Kur'an Hiçbir şekilde değişmemiş, değiştirilmemiş Allah'tan indiği şekliyle bizlere ulaşmıştır. Bu aynı zamanda Allah'ın vadidir. Ama hadis için bunu söylememiz mümkün değildir. Hadisin kelime anlamı sonradan olan demektir. İlk nakledilen hadis olan İmam-ı Malik'in Muvatta'sı Hicri 140-150 yıllarında derlenmiştir. Bu da hadis diye nakledilenlerin birebir Resulullahın ağzından çıkmış gibi kabul edilmesinin zor olduğu anlamına gelir. Hadislerde nakil sırasında aynı hadis çok farklı şekillerde rivayet edilmiştir. Mesela en sağlam hadis ve mütevatir olarak kabul edilen "Kim benim adıma kasıtlı olarak yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın" hadisinin "kasıtlı" kelimesi kimi rivayetlerde yer almış kimisinde yer almamıştır. Kutsi hadis manası Allah'tan, sözleri Resulullahtan olduğu söylenir. Oysa böyle bir tanımın doğruluğu tartışmalıdır. Çünkü böyle olsaydı bu vahiy olurdu ve Kur'an'da bulunması gerekirdi. Kutsi Hadis bir nevi Resulullahın Kur'an'ı açıklamış olarak değerlendirilebilir. Nübüvvette Kur'an'ın dışında herhangi bir vahiy bulanamaz.
Ayrıca ilham ve keşf kavramları üzerinde kısaca açıkladıktan sonra çeşitli soruların cevaplanmasıyla seminer sona erdi.