Yargının çifte standardını dile getiren Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) sözcüleri hakkında, yargıya hakaret ettikleri iddiasıyla soruşturma açıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararını ve 12 Eylül Anayasası'nı eleştiren basın açıklamasını okuyan Akdeniz Dayanışma Platformu Sözcüsü Alpaslan Arslan ve platform üyeleri hakkında açılan soruşturmadan dolayı, Platform Sözcüsü Alpaslan Arslan, dün Antalya Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan'a ifade verdi. Akdeniz Dayanışma Platformu sözcüsü Alpaslan Arslan, savcıya verdiği ifadede; söz konusu basın açıklamasının platform üyesi derneklerin ortak metni olduğunu belirterek, yargının, CHP'nin Kanaltürk'e 4 milyon dolar para bağışlamasıyla ilgili olarak, suçları aynı olmasına rağmen Fazilet Partisi'ne takındığı tavrı CHP'ye göstermediğini aktardı.
Arslan, mevcut anayasanın 1982 Anayasası olduğunu, söz konusu Anayasayı Kenan Evren ve arkadaşlarının hazırladığını ve bu şahısların cunta olduğunu, bundan dolayı da sivil bir anayasa istediklerini söyledi. Savcı Doğan'ın, platform üyelerinin tek tek ifade vermesini istediği öğrenildi.
Antalya'da faaliyet gösteren Akdeniz Dayanışma Platformu'nun üyeleri olan Özgür-Der Antalya Temsilciliği, Diyanet-Sen Antalya Şubesi, Eğitim-Bir-Sen Antalya Şubesi, Es-Der Antalya Şubesi, İlk-Der Isparta Şubesi, ANÇED Alanya Şubesi, Sebilay Alanya Şubesi, AKAD Manavgat Şubesi, Ensar Vakfı Serik Şubesi ve Radyo Mercan, 5 Temmuz 2008 tarihinde 'Başörtüsüne Özgürlük Eylemi'nin onuncusunu gerçekleştirmişti. Platform adına açıklamada bulunan Alpaslan Arslan, o gün şunları söylemişti:
"Bize deniliyor ki; 'Yargıya güvenin, yargı adaleti tesis eder, yargı bağımsızdır.' 28 Şubat'ta kapatılan Fazilet Partisi'nin kapatılma sebepleri arasında en önemlilerinden birisi, dönemin Başbakanı'nın şu anda ev hapsinde olmasıyla da sonuçlanan, Refah Partisi'nin harcamalarındaki usulsüzlük iddiasıydı. Söz konusu usulsüzlük tutarının dört katı bugün CHP hakkında sabit. Ancak yargı tam bir dut yemiş bülbül kıvamında. (…)
CHP'nin parti hesaplarındaki yolsuzluklarını görmezden gelen yargı erki, içki tüketiminin neden düştüğünü sorgulayıp bundan laikliğin tehlikede olduğunu, toplumun fertlerinin yeterince alkol ile beyinlerini uyuşturmazsa laikliğin elden gideceği telaşındalar. (…)
Seksen yıldır leblebi ve rakı eşliğinde bu halkın kanını emen iktidar odakları, aslında alkol tüketimi düşünce ve halk ayılıp aydınlanınca bunca yıl nasıl soyulduklarının farkına varmasından endişe ediyor. Halkın hakkını savunmak yerine alkol tüketiminin düşmesinden endişeye kapılan yargı, her zaman halkın adalet, özgürlük, eşitlik istemlerinin karşısında totaliter oligarşik iktidarın, bürokratik saltanatın yanında yer alıyor. Halk, halk karşıtı bu yargıya nasıl güvenebilir? Özellikle son dönemde yüksek yargı organları CHP'nin bir organı gibi hareket ediyor. Anayasa Mahkemesi tarafından ortaya atılan 367 garabeti, başörtüsü sorununa kısmı serbestlik tanıyan Anayasa düzenlemesinin iptali DTP ve AKP hakkında açılan parti kapatma davaları, yargının açıkça taraflı, totaliter, baskıcı, iktidar odaklarının yandaşı ve cuntacı geleneğe bağımlı olduğunun açık ispatıdır. (…)
Yargının bu haliyle halka herhangi bir konuda adalet sunması mümkün değildir. Sistem tüm kurum ve kuruluşları ile tam bir çürümüşlük içindedir. Bu nedenle cuntacı, çeteci güçlerin tehditleri sonucu vazgeçilen reform ve özgürleşme sürecine tekrar dönülmeli, 1982 cunta anayasasından bir an önce halk kurtarılmalı, cuntacılar ve suç ortakları yargılanmalı, bürokratik dokunulmazlığa ve oligarşik saltanata son verilmelidir. Biz kayıtsız şartsız, sınırsız, sınıfsız, zümresiz, insan olmamızdan kaynaklanan haklarımızı ve özgürlüklerimizi talep ediyoruz."
(Kenan Kıran / Vakit)
Alpaslan Arslan bir 'başörtüsüne özgürlük' eyleminde...