Basın Açıklaması metnini okuyan Alpaslan Arslan, "Karar bizim için sürpriz olmadı. 27 Mayıs cuntası ile doğan, 12 Eylül faşizanlığı ile büyüyen bir Mahkeme'den Özgürlükçü bir karar beklemek saf dillik olurdu zaten."
Anayasa Mahkemesi'nin ana muhalefet partisi gibi hareket ettiğini dile getiren Arslan: "CHP'nin seçim meydanlarındaki yenilgisini, "masa başında" kazanıma dönüştürmeye çalışmıştır. Ve bunu yaparken ideolojik kimliğini gizleme kaygısına bile düşmemiştir. Bu karar bize Türkiye'nin "sosyal bir hukuk devleti" değil, otoriter/faşizan bir bürokratik diktatörlük olduğunu bir kez daha göstermiştir." Diyen Arslan mahkemenin kararına asla saygı duymayacaklarını ifade etti.
Açıklamada, Hükümetin derhal "sivil bir anayasa" yapması gerektiğini ve bu yapılacak sivil anayasanın referanduma götürülmesi gerektiğini ifade eden Arslan, sözlerini şu cümlelerle noktaladı: "Kendini bu ülkenin ayrıcalıklı sınıfı olarak görüp halkı baskı ve zulümlerle sindirmeye çalışan oligarşik diktatörya tasfiye olup zulümler bitene kadar direneceğimizi ve herkes için adalet ve özgürlük taleplerimizi haykıracağımızı ilan ediyoruz."
ADAP tarafından yapılan basın açıklamasına Isparta'da faaliyetlerin sürdüren İlkder de destekledi, İlkder mensubu bir grubta basın açıklamasına katıldı. Basın açıklamasına katılanlar konuşmayı sıksı sloganlarla kesti. Atılan sloganlar dan bazıları " Kahrolsun yargı despotizmi!", "Başörtüsü onurumuzdur, koruyacağız!", "İslami Hareket Engellenemez!", "Cübbeli Darbe Düzenine Son!", "Başörtüye Özgürlük Direnişle Gelecek!", "Cuntaya Hayır Başörtüsüne Özgürlük!"
Yapılan basın açıklamasının tam metni
Sayın basın mensupları, Antalya ve ilçelerinden gelen sivil toplum kuruluşu mensupları ve saygıdeğer Antalyalılar. Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) olarak "Başörtüsüne Özgürlük Eylemi"nin 9.sunu gerçekleştiriyoruz.
Başörtüsüne kısmi de olsa serbesti tanıyan "yasa değişikliği", kendini millet ve millet iradesi üstünde gören "Anayasa Mahkemesi" tarafından iptal edilip, yürütmeyi durdurma kararı alındı.
Karar bizim için sürpriz olmadı. 27 Mayıs cuntası ile doğan, 12 Eylül faşizanlığı ile büyüyen bir Mahkeme'den Özgürlükçü bir karar beklemek saf dillik olurdu zaten.
Önce Yargıtay'ın verdiği "muhtıra", arkasından da Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bu karar bizlere bir daha gösterdi ki, bu ülkede yasa, hukuk, demokrasi ve özgürlük adına hiçbir şey yoktur. Sadece halkın değerlerini hiçe sayan ve bu değerlere futursuzca saldıran yargı oligarşisi ile askeri vesayet rejimine payandalık yapan bir zulüm sistemi vardır.
Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bu kararın hukuki olmadığı, "siyasi" bir karar olduğu aşikardır. Mahkeme, bu kararı ile ana muhalefet partisi gibi hareket etmiş, daha doğru bir ifade ile CHP'nin seçim meydanlarındaki yenilgisini, "masa başında" kazanıma dönüştürmeye çalışmıştır. Ve bunu yaparken ideolojik kimliğini gizleme kaygısına bile düşmemiştir. Bu karar bize Türkiye'nin "sosyal bir hukuk devleti" değil, otoriter/faşizan bir bürokratik diktatörlük olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Anayasa Mahkemesinin verdiği bu karar Parlamento'nun bittiğini göstermektedir. Karar Hakimler Oligarşisini göstermektedir.. Karar yeni bir rejim ihdasıdır. Meclisin gerekliliği ortadan kaldırılmıştır. Meclis hükmen küme düşmüştür.411 puanı silinmiş, diğer takıma 9 puan verilerek liderlik koltuğuna oturtulmuştur. Esas şimdi 9 el kaosa kalkmıştır.9 kişinin 411 kişiden daha akıllı oldukları kesinleşmiştir. Bundan sonra ülkemizde yaşanacak olan krizlerin hesabını kim verecektir. Ya başörtülüleri toplama kampına toplayacaksınız ya da bu özgürlüğün önünü kesmekten vazgeçeceksiniz.
Hükümeti derhal ve acilen sivil anayasayı yapmaya ve bir daha da Anayasa Mahkemesinin önüne gitmeyecek şekilde referanduma götürmesini istiyoruz.
Yargıçlar Anayasa Mahkemesi Partisi, Yargıtay Partisi,Danıştay Partisi kurup sanırız bu ülkeyi krizden kurtarırlar.Yargı mahkeme gibi değil muhalefet gibi davranmaktadır.Artık bu millete milletvekili değil yargıç seçtirmemiz gerecek anlaşıldığı kadarıyla.Yoksa bizlere Ergenekon konusunda mesaj mı vermeye çalışıyorlar.Amaçlarının ne olduğunu tam anlayabilmiş değiliz.
Anayasa, bizzat Anayasa Mahkemesi tarafından katledilmiştir.Son tutunacağımız dal olan hukuk tükenmiştir.Tuz kokmuştur artık.Demokrasiye olan inancımız bitmiştir.Demokratik yollarla en doğal haklarımızı elde edebileceğimizi sanıyorduk.Çünkü bize "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye öğretilmişti.Ama egemenlik hakkımız kayıtlı ve şartlıymış.Hem de o kadar çok kayıt ve şart var ki,kayıt ve şartların işgal ettiği alan egemenliğin işgal ettiği alanı boğuyormuş meğer.Kaşıkla verip kepçeyle alınıyormuş.Bu vesileyle öğrenmiş olduk.
Ama şunu kesinlikle biliniz ki geçmişte olduğu gibi bu günde, inancımızı, kimliğimizi ve özgürlüğümüzü kısıtlamaya ya da yasaklamaya kalkan hiçbir kararı kabul etmeyeceğiz.Biz bu kararlara asla saygı duymayacağız.
Gün geçtikçe tıkanan ve tıkandıkça daha çok saldırganlaşan bu vesayetçi hukuk anlayışı gerçek niyetlerini artık açığa vuruyor.
Hiç şüphesiz başörtüsü yasağı Kemalist resmi ideoloji fanatizminin kendisini en net biçimde dışa vurduğu ve sıradan bir hak gaspı, bir insan hakkı ihlali olmaktan da öte bir cinnet hali, bir tür ilkel saldırganlık boyutlarına dönüşen bir uygulamadır.
Bu vahşi dayatmadan ötürü yıllardır sayısız gencin eğitim ve çalışma hakkı gasp edilmiş; insanlar çevrelerinden, geleceklerinden giderek hayattan kopartılmışlardır. Birileri görmek istemese de ortada devasa bir sorun ve çözüme yönelik büyüyen bir talepler dizisi vardır.
Ancak çetelerle kol kola gezen ilkel sistem, sorunu görmezden gelmeye devam edip, kendince en kestirme yoldan soruna nokta koymak istemiştir.
Ancak bizler, despotik yol ve yöntemlerle soruna yaklaşan ve çözümsüzlüğü çözüm diye bize sunanların almış olduğu kararı "yok" sayıyoruz.
Son zamanlarda İslam'a, inancımıza ve peygamberimiz
Hz. Muhammed'e yapılan saldırılarda yoğun bir artışın olduğunu görüyoruz. Önder Sav'ın seviyesizliği ve Akdeniz "söz" gazetesinin cami ile kahvehaneyi aynı kefeye koyan rezil karikatürü, yaşadığımız ülkenin Danimarka'dan hiçte geri kalmadığını bizlere gösteriyor.Namaz kılma gayretindeki öğrencilere mescit tahsis etmeleri gerekirken Adananın sıcağında dam başında namaz kılmak zorunda bırakılmaların dan utanmaları gerekenler arsızca eleştirebilmektedirler. Bunların ardı ardına gelmesi ise düşündürücüdür.
82 yaşındaki bu millete başbakanlık yapmış bir insanı ev hapsine atarken ondan daha büyük suçlar işleyen,verdimse ben verdim diyenlerin, Kanaltürke aktarılan paraların ve yüzde 40 ına ortak oluşunun da hesabı ivedilikle sorulmalıdır.Ama sormaya cakların dan da yüzdeyüz eminiz.Çünkü onlar öz evlat bizlerse üvey evlatız.Onlar bu memleketin efendisi bizlerse uşaklarıyız.Bizler vergi vermekle,çalışmakla mükellefiz onlarsa yemekle.Onlar beyaz Türkler, bizlerse zenci.Bizler lutfedilen kadar hürmet görmeye layıkız.Bizim özgürlük sınırımız onların karınlarının doyduğu yerde biter,onların karınları da doymak bilmez.
Millet olarak ilk defa kendimizin adam yerine konulduğunu sanmıştık ki yanılmışız.Geç de olsa farkına vardık. Bu bir yanılsama ve göz boyamaymış.Haddimiz olmayan yerlere elimizi uzatınca anladık.İyiki de uzatmışız.Hiç olmazsa değerimizi ölçmüş olduk. Bundan sonra adım atarken bizleri nelerin beklediğini çok iyi biliyoruz artık.Ama sanmayın ki biz sirkteki aslanlarız ve eğitildiğimiz takdirde sizin kamçı larınıza göre hareket ederiz.Sadece biz dersimizi aldık.Millet olarak sizlere ne kadar ve nereye kadar güveneceğimizi öğrendik.
Sizlerin bizlere reva gördüğünüz bu haince saldırıları kınıyor ve inancımıza, kimliğimize karşı yapılacak her türlü hakareti cevapsız bırakmayacağımızı şimdiden ilan ediyoruz.
Zalimler kabul etsede etmese de Başörtüsü Rabbimizin bir emridir. Müslüman olduğumuz içinde; gerek başörtüsü gerekse de inancımıza yönelik hiç yasağı kabul etmedik ve etmeyeceğiz.
Zülme asla boyun eğmeyecek ve Başörtüsü yasağı kalkana kadar susmayacağız.
Kendini bu ülkenin ayrıcalıklı sınıfı olarak görüp halkı baskı ve zulümlerle sindirmeye çalışan oligarşik diktatorya tasfiye olup zulümler bitene kadar direneceğimizi ve herkes için adalet ve özgürlük taleplerimizi haykıracağımızı ilan ediyoruz.
5 Temmuz Cumartesi gün saat 11 de yine burada 10.sunu yapacağımız basın açıklamasında buluşmak ve mazlum Müslümanların haklarının takipçisi olduğumuzu bildirmek üzere hepinizi Allah'a emanet ediyoruz.
Ançed (Alanya), Sebilay (Alanya), Radyo Mercan, Özgür-Der Antalya Şubesi, Akad (Manavgat), Ensar Vakfı Serik Şubesi, Es-Der Antalya Şubesi, Diyanet-Sen Antalya Şubesi, Eğitim-Birsen Antalya Şubesi