Erkan Yeni sunumuna başlamadan önce bir selamlama konuşması yaparak dinleyicilerle karşılıklı hasbihal etti. Daha sonra Fatiha suresi ve mealini okudu.
Konuşmasının devamında Fatiha suresi ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: "Fatiha suresi Mekke döneminde inmiştir. Yedi âyettir. Kur'an-ı Kerim'in ilk sûresi olduğu için "başlangıç" anlamına "Fâtiha" adını almıştır. Sûrenin ayrıca, "Ümmü'l-Kitab" (Kitab'ın özü) "es-Seb'ul-Mesânî" (Tekrarlanan yedi âyet) , "el-Esâs","el-Vâfiye", "el-Kâfiye", "el-Kenz", "eş-Şifâ", "eş-Şükr" ve "es-Salât" gibi başka adları da vardır. Kur'an'ın içerdiği esaslar öz olarak Fâtiha'da vardır. Zira övgü ve yüceltilmeye lâyık bir tek Allah'ın varlığı, onun hâkimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun ancak O'na yapılıp O'ndan yardım isteneceği, bu surede özlü bir şekilde ifade edilir. Fâtiha sûresi, aynı zamanda baştan başa eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır."
Erkan Yeni sunumun devamında Fatiha suresinde anlatılmak istenenleri üç ana bölümde inceleyebileceğimizi söyleyerek bunlar hakkında açıklamalarda bulundu.
Hamd: Allah'a hamd, övgü ilk dört ayetle açıklanır. Allah'ın sıfatlarına gönderme yapılır. Hamd konusu Kur'an'ı Kerim'de yüzlerce ayetle bize izah edilen bir konudur. Allah'ın sıfatlarını bize anlatmayı hedefleyen yüzlerce ayette yer verilmiştir.
Tevhid: Beşinci ayet tevhid ilanıdır. Bütün peygamberler tarihinin ve özellikle Hz. Peygamber'in risaletinin büyük bölümünün özel olarak ortaya konulduğu esası içerir. Tevhid ilanı da Kur'an'ı Kerim'de yüzlerce ayette biz insanoğluna bildirilmiştir.
Dua: Dua konusu altıncı ve yedinci ayetlerde bulunmaktadır. Dua konusuna da benzer genişlikte yer verilmiştir. Nimet verilenlerle gazaba uğratılanlar ve sapıklıkta kalanları nitelendirmesi itibarı ile Kur'an'ın tamamını içeren bir muhtevadır. Bu itibar ile baktığımız zaman yedinci ayetin muhtevası da Kur'an'ın bütününü içine alacak şekildedir.
Erkan Yeni, Fatiha suresi hakkında verdiği genel bilgiden sonra ayetler üzerinde durarak şunları söylemiştir:
Rahman rahim Allah`ın adıyla
Besmele dört kelimeden müteşekkil bir niyet bildirimidir. Rahman ve rahim olan Allah'ın adı ile başlarım. Her işimizin başında Allah'ı yapacağımız işe şahit tutarız. Euzu besmele ile başlamak ise bizlere Kuran'ın bir emridir. Nahl suresi 98. ayette: "Kur'an okuyacağın vakit, o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın." denilmektedir.
Alemlerin Rabbi olan Allah`a hamd olsun.
Bütün övgülerin sahibi Allah'tır, yanlızca Allah'a aittir çünkü vaadinden dönmeyen ve değişmeyen tek varlık Yüce Allah'tır.
Alem ise genel anlamda içerisinde yaşadığımız alandır, uzaydır, evrendir diyebiliriz fakat canlı ve cansız her canlı türü kendi içerisinde bir alemdir.
Rab ise terbiye eden, sahip ve efendi anlamlarına gelir. Otorite düzenleyen, terbiye edendir. O özünde rahmet sahibi, işinde rahmet sahibidir.
Allah, hesap gününün hakimidir. Din günününün sahibidir. İnfitar Sûresi'nde "Sonra din gününün ne olduğunu nereden bileceksin? O gün kimsenin hiç bir kimseye hiç bir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün emir yalnız Allah'a aittir" (K.Kerîm, İnfitar 82/17-18) buyurularak din gününün ahiret olduğu açıklanmıştır.
Allah (c.c.), Rahman ve Rahim isimleriyle bizi önce ümitlendiriyor. "Maliki yevmiddin" ile de uyarıyor. Fatiha'nın ilk iki ayeti Allah, Rab, Rahman ve Rahim isimlerini tanıtıyor. Yediklerimizi giydiklerimizi, sevdiklerimizi, elimizi, dilimizi, gören gözümüzü, yaratan yaşatan yöneteni bize tanıtıyor. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz Allah'a hamd ediniz, dedikten sonra ceza gününün sahibi olduğunu hatırlatıyor.
(Rabbimiz!) Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz. Sadece Rabbimize kulluk etmek takvanın ilk şartıdır. Muttaki olmak için itikadımıza ve amellerimize şirk bulaşmamalıdır: "Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınırsınız (takva sahibi olursunuz). O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Ve gökten bir su indirdi de onunla sizin için meyvelerden/ürünlerden bir rızık çıkardı. Artık bilip durduğunuz halde Allah'a ortaklar koşmayın." (Bakara 2/21-22) Yalnızca alemlerin tek efendisine hizmet etmek beraberinde Allah'ın bizler için yaratmış olduğu her şeyin kıymetini bilmek, emanetlerine sahip çıkmak, gözetmek gibi amelleri de işlemeyi getirir.
Bizi yönelt Dosdoğru Yol`a ilet.
Bu yolu da Rabbimiz evrensel kurtuluş kitabında kullarına anlatmaktadır. Rahman ve rahim, adalet gününün ve tüm alemlerin efendisi olan Rabbimize özgü kılınmış bir ibadet, O'na ve O'nun mesajlarını yaşamaya adanmış bir hayat tarzı dosdoğru bir yolun yapıtaşlarıdır. Sıratu'l-mustakimi Kur'an'ın diğer yerlerinde şöyle okuyoruz: "Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse, onun gönlünü İslam'a (Allah'a teslim olmaya) açar. Kimi de saptırmayı dilerse göğsünü, göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları işte böyle kötü duruma sokar. Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri detayıyla açıklamış bulunuyoruz." (En'am 6/125-126)
"Gazaba Uğrayanların ve Dalalette Olanların (Boşlukta Bocalayanların) Yoluna Değil; Kendilerine Nimet Verdiğin Kimselerin Yoluna İlet Bizi..."
Her gün okuduğumuz bereketli duamız Fatiha'nın son bölümü de insanlığın tüm tarihi boyunca ayrıştığı temel saflaşmayı ortaya koymaktadır. Peki nimet nedir, kimlere verilmiştir? Kur'an bunu bize şöyle açıklar:
"Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle (nebiyyin), dosdoğru olanlar (sıddıkin), şehitler (şüheda) ve Salihlerle (salihin) beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!" (Nisâ 4/69)
Tevhit davetini kabul ettikten sonra Allah hakkında tartışan kimselere (Hacc 22/8) Allah azap eder. "Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır." (Şura 42/16)
Bir mümini kasten öldürmek (Nisa 4/93), savaş meydanından kaçmak (Enfal 8/16), boşanma konusunda haddi aşıp yalan söylemek (Nur 24/9) de Allah'ın gazabına sebep olur. Allah'ın gazap ettiklerini de dost edinmemek gerekir: "Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar." (Mücadele 58/14)
Bu grup yolun ne olduğunu bilmemekte, şaşkın biçimde karanlıkta, yolsuz kalmakta dolayısıyla doğru yoldan ayrılmaktadır. Nitekim Kur'an birçok ayette "dalalet"i, "hidayet"in karşıtı olarak kullanmaktadır. "Dâl" halinin Kur'an'da tanımlamasına bakalım: "Daha önce Musa'dan istendiği gibi, siz de elçinizden isteklerde mi bulunmayı arzuluyorsunuz? Kim inancı inkar ile değiştirirse o doğru yolu kaybetmiştir." (Bakara 2/108) Şirk koşmak da insanı sonu karanlık bir boşluğa sürükler: "Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir." (Nisa 4/116)
Sunumun ardından dinleyicilerden gelen sorular cevaplandırıldı.