Antalya Kapalı Yol Havuz yanında gerçekleştirilen basın açıklamasını grup adına Harun Çetinkaya tarafından okundu. Basın açıklamasında ağırlıklı olarak "Başörtüsüne özgürlük", "Açık Öğretim Sınavlarındaki keyfi uygulamalar'' ve ''NATO'nun son Lizbon toplantısı sonucunda alınan kararlar üzerinde duruldu.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Değerli Basın Mensupları, Hak ve Özgürlükler konusunda yanımızda yer alarak, desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız. Antalya Özgür-Der adına hepinize hoş geldiniz diyor, selamlarımızı sunuyoruz.
Bizler Müslümanlar olarak, sokaklardan ve caddelerden uzaklaştırılıp kutsal mekanlara sıkıştırılmaya çalışılan ve vicdanlara hapsedilerek sosyal hayattan tecrit edilmeye uğraşılan yüce dinimizin emir ve yasaklarını hatırlatıp insanları Sıratı müstakime çağıran ve gerçekten ben Müslümanlardanım diyenlere selam ediyoruz. Küresel zulüm çarkı ve bunun yerli yağlayıcıları tarafından her geçen gün biraz daha dünyevileştirilen, fıtratı unutturulmaya çalışılan Müslüman halkımızın, oynanan bu oyunu görmelerini ve dinlerine, Kitap'larına, Peygamberlerine sahip çıkmaları gerektiğini belirtmek istiyoruz.
Bugün vesayet anayasalarının arkasına sığınanlar, hâlâ düşünce ve inanç özgürlüğü önündeki en büyük engel olarak durmakta, özellikle inancını yaşamak isteyen Müminlere karşı baskı ve zulümlerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Hâlâ başörtüsü sebebiyle kız çocukları okullarına alınmayarak, YÖK Başkanlığının beyanatlarına rağmen kanunsuz uygulamalar devam ettirilmektedir. Yetkililerden, keyfi ve hukuksuz uygulama yapan bu rektörler hakkında, eğitimde eşitlik ve özgürlüğü ihlâl etmeleri sebebiyle gereken hukuki süreci başlatmalarını talep ediyoruz.
YÖK'ün ÖSYM'nin düzenlediği sınavlara ve üniversitelere başörtülü öğrencilerin girmelerini engelleyen yasağı kaldırmasına rağmen, başörtülü öğrencilerin Açık Öğretim Fakültesi'ne kayıtlarının engellenmesi Türkiye'de bürokratik oligarşinin hukuk tanımazlıktaki ısrarını göstermektedir. AÖF büroları önünde saatlerce sıra bekleyen başörtülü öğrenciler, buradaki yetkililerin "YÖK'ten kendilerine bir yazı gelmediği" şeklinde şablonik ve gayrı insani cevaplarıyla kayıt yaptıramadan geri dönmek durumunda bırakılıyorlar.
Yükseköğretimde başörtüsü yasağının siyasette, medyada hatta askeriyedeki sıkı takipçilerinin dahi bugün yasağı savunamadığı bir vasatta kimi işgüzar memurların, yasakta ısrar etmesi Türkiye'de hak ve özgürlükler alanındaki olumlu gelişmelerin hızını göstermesi açısından ibretliktir. İnsanı, hak ve özgürlükleri hiçe sayan bürokratik zihniyetin tipik bir yansıması olan bu uygulamalar karşısında sorumluluk makamındaki kurumlar sessiz kalmamalıdırlar. Sadece yasakları ortadan kaldıran genelgeler, yönetmelikler yetmez. Yasakçı bürokratik zihniyetin tasfiyesi de gereklidir.
Bürokratik Cumhuriyet'in hak ve özgürlükleri hiçe sayan, insanları canlarından bezdiren uygulamalarının kazandırdığı alışkanlıkla kimi zaman en alt derecedeki memurlar dahi Türkiye'de kendilerini dev aynasında görebilmekte. Yaptığı ya da yerine getirdiği şeyin mantıklı olup olmadığına bakmadan kurulmuş bir robot gibi tasarrufta bulunmalarının kendilerini ne kadar komik ve de acınacak durumlara düşürdükleri ise sanki hiç umurlarında değil.
Açık Öğretim Fakültesi kayıtlarında icra edilen yasakçılık, bu hastalıklı ruh halinin tipik bir tezahürünü oluşturuyor. Başörtüsü yasağı birçok yerde sona ererken, uzaktan eğitim veren AÖF kayıtlarında bu zulmün devam etmesi birilerinin hala mevzi mantığıyla yasakçılık savunması yapmaya çalıştıklarını mı göstermektedir? Bilinmeli ki, bugüne kadar icra edilen saçmalık ve zorbalıklardan ötürü özür dilemeleri gerekenlerin, yok başı açık resim şartmış, yok yazı gelmemiş, türünden bahanelerle hala bu alçakça uygulamaya devam etmeleri asla kabul edilemez.
Üniversitelerde ve ÖSYM'nin yaptığı sınavlarda başörtüsü yasağını kaldırarak büyük bir ayıba son veren YÖK, Açık Öğretim Fakülteleri sınavında yaşanan saçmalığa da son vermek için harekete geçmelidir. Başörtüsü sorununu ortadan kaldırdıklarını söyleyen YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan açıklamalarıyla çelişen görüntülere seyirci kalmamalıdır. AÖF'te yaşanan zorbalığa ve saçmalığa bir an önce son verilerek başörtülü öğrencilerin yeni mağduriyetler yaşamasına engel olunmalıdır.
Bizler Allah'ın tartışılmaz yasası Başörtüsü 'nün sadece eğitim kurumlarında değil, İnsanın yaşamını sürdürdüğü her alanda şartsız, koşulsuz bir şekilde serbest bırakılmasını istiyoruz. Allah'ın yasaları pazarlıksız ve tartışılmazdır.
Kendini dünyanın jandarması kabul eden, başta ABD olmak üzere batı ülkelerinin çıkarları için örgütlenen bir güç olan NATO, bugün İslam dünyasını kuşatmak için füze kalkanı projesiyle yeni bir adım atıyor. Sovyet blokunun çöküşünden sonra kendisine düşman olarak İslam'ı ve İslam ülkelerini seçen NATO bu düşmanlığını uzun süredir Afganistan'da gerçekleştirdiği savaşta gösteriyordu. Afganistan ve Pakistan'da yıllardır yoksul ve çaresiz kardeşlerimizi bombalayıp duran, düğün evlerinin neşesini kana bulayan katil NATO şimdi de kanlı elleriyle kurmaya hazırlandığı füze kalkanıyla İslam ümmetinin geleceğini vurmaya, onu yok etmeye hazırlanıyor.
NATO'nun son Lizbon toplantısı bu bakımdan son derece önemlidir. Türkiye, soğuk savaş döneminde batı blokunun bir parçası olmak için, Kore savaşında halkın evlatlarını ölüme gönderme suçunu hala boynunda taşırken şimdi de Lizbon'da yeni bir ölümcül yanlışın içinde yer almıştır.
Halkın, sorunlarını çözmek için iktidara getirdiği, ancak Kürt sorununda, Alevi meselesinde, başörtüsü yasağında, adil ekonomik paylaşımda somut, kalıcı ve adil çözümler üretemeyen Ak Parti, bütün bir Ortadoğu coğrafyasını, İslam halklarının geleceğini, NATO füzelerini memlekette konuşlandırarak ateşe atıyor.
Başta İran olmak üzere füzelerin hedefi Ortadoğu'daki bütün İslam ülkeleridir. NATO füzelerinin hedefinde Hamas gibi, Hizbullah gibi Ortadoğu'daki direniş örgütleri vardır. NATO füzelerinin menzili İslam dünyasında kapitalist talancı dünya düzenine başkaldırmak için kaynayıp duran heyecana ayarlanmıştır. NATO füzelerinin hedefinde İran, Suriye, Lübnan, Afganistan, Pakistan ve diğer Ortadoğu halkları vardır, NATO füzelerinin hedefinde Filistin'i savunan bütün bir ümmet vardır. Çünkü NATO'nun füzeleri İsrail'e kalkan olmak için kuruluyor. Batının ileri karakolu olan İsrail'in yanına ikinci bir karakol olarak Türkiye ikame ediliyor.
İzzet ve şerefi Allah'ın yanında aramak yerine, mustazafların, mazlumların katilleriyle işbirliği yapanları asla affetmeyeceğiz. Katil NATO'yla iş tutanlardan mutlaka hesap soracağız. Hiçbir gerekçe NATO füzelerini ülkemizde konuşlandırmayı haklı gösteremez. İncirlik gibi emperyalist üsleri kapatmak, NATO'dan ayrılmak yerine kirli ilişkileri sürdürmeye devam etmek asla affedilemez. Daha dün referandumda haklar ve özgürlükleri genişletmek iddiasında bulunan hükümet, bugün Lizbon'da ülke ve İslam dünyasındaki bütün bir geleceğimizi vuran karara ortak olmuştur. NATO'nun füzeleri her bir İslam ülkesini açık cezaevine çevirecek; ideallerimizi, özgürlük tutkumuzu, insanca yaşama arzumuzu kuşatacaktır.
Dünya yoksullarının kanlarından emilerek gerçekleştirilen milyarlarca dolarlık füze kalkanını reddetmek vicdanını yitirmemiş her insanın boynunun borcudur. Bu tavrı göstermek yerine emperyalistlerin onca para harcayarak kuracağı füze kalkanında düğmeye basanın kim olacağını tartışmak ise ancak tam bir abesle iştigal olsa gerektir.
Bugün burada İslam ümmetini tehdit eden, onun dinamizmini ortadan kaldırmak isteyen, direniş potansiyelini parçalamak için her bir taraftan kuşatan zalimlere, işgalcilere, işbirlikçilerine karşı sesimizi yükselttik, itirazlarımızı sıraladık. Kanlı işgal örgütü katil NATO'ya karşı bütün gücümüzle sonuna kadar direnecek ve onun destekçisi politikaların her zaman karşısında olacağız.
Biz herkesi yapıp ettiklerinden dolayı âlemlerin Rabbi olan Allah tarafından hesaba çekileceği gün için uyarıyoruz.
Özgür-Der Antalya Temsilciliği