Bayram Özdemir; ''Ahlak kelimenin en dar anlamıyla, neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir. Terim genellikle kültürel, dinî, seküler ve felsefi topluluklar tarafından, insanların (subjektif olarak) çeşitli davranışlarının yanlış veya doğru oluşunu belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemi kavramı ve/veya inancı için kullanıldığını'' belirtti.
Neyin ahlaklı ya da ahlaksız olabileceği durumunun toplumdan topluma değişebilen bir yapıda olduğunu belirten Özdemir, Kur'an'da ''Biz insanı en güzel şekilde yarattık'' şeklinde ifade edilen bu hususun bizler için önemli olanın yaratılışı koruyarak fıtrat üzerinde kalmanın İslami olacağını belirtti. Aynı zamanda bizim bozulan ahlaki durumumuzu düzeltecek olanın Kur'an olduğunu, bunun usulünü ise peygamber efendimizin rol modelliğinde saklı olduğunu söyledi.
Günümüzde ahlaki değer yargılarının çok farklılaştığını söyleyen Özdemir, bu farklılaşmanın nasıl başlamış olabileceği hususunda en önemli nedenin insanların yaratılış amacından sapmaları ve fıtrattan uzaklaşmaları olarak belirtebileceğimizi ve ahlaki anlayışımızın Rahmani durumdan şeytani duruma doğru evirildiğini belirtti.
Özdemir ahlaki bozulmaların öncelikle bizim kavramlarımızda ve yargı anlayışlarımızda başladığını, yenileşmeyen durağan bir topluluğun bu yozlaşmayı tetiklediğini ve aynı zamanda bunu hızlandırdığını söyledi.
Daha sonra ensar-muhacir kavramları ve batı toplumlarının mültecilere bakışının ne kadar ahlaki olduğu üzerinde duran Özdemir, "Bizler Suriye'den gelen muhacir kardeşlerimize elimizden geldiği kadar ensarlık vazifemizi yerine getirmemiz gerekir, bu bizim terk edilemeyecek görevimizdir. Burada bulunan kardeşlerimizin de buna yönelik çalışmaları bulunmaktadır. Elbette dört dörtlük yapamıyor olabiliriz, her zaman daha iyisini yapmak için mücadele etmeliyiz. Bizler mültecilerin sadece bizim ülkemizde olduğunu düşünüyoruz ama dünyanın birçok ülkesinde onlarca yıldır mültecilerin barındığını bilmiyoruz. Bangladeş'te 2 milyonun üzerinde kendi topraklarından göç etmek zorunda kalmış insan yaşamaktadır. Fakat batı devletleri ne yapıyor? Bu konuda bakış açıları nedir? Batı şunu diyor: üç yüz, beş yüz mülteci barındırıyoruz, fazlasına bakamayız; sadece yedi yüz mülteci alabiliriz (ki onları da mühendis olmalılar, doktor olmalılar) diyerek kalifiye eleman sağlamak için kabul etmektedirler. Kimi ülkeler de mültecilerin üzerlerinde getirdikleri değerli mal varlıklarına el koymak için yasa çıkarmaya çalışıyor. Şimdi soruyorum zaten savaş ortamından kaçıp canını zor kurtaran insanlara karşı batı gerçekten ahlaklı mı davranıyor? Maalesef batı ahlak konusunda çoktan sınıfta kalmıştır. "İnsan yaşamının batı toplumlarında değerli olduğu" düşüncesi gerçeği yansıtmamaktadır.
Özdemir son olarak; dünya üzerinde ve aynı minvalde İslam dünyası üzerinde de etkili ve hâkim olan ahlak anlayışının batı kıstaslı ahlak anlayışı olduğunu, bu hegemonyanın karşısında duran tek kalenin İslam olduğunu, bu hususun salt batı karşıtlığı üzerinden değil de onu temsil eden düşünce yapısı üzerinden okunması gerektiğini belirtti. Sunum sonrasında da dinleyicilerden gelen sorulara cevap verilerek sunum sonlandırıldı.