Melike Hatun Camii avlusunda bir araya gelen grup, "Yaşasın Küresel İntifada" ve "Müslümanlar Ancak Kardeştirler" yazılı pankartları açarak işgalci İsrail’i lanetledi.
Özgür-Der Ankara şubesi üyesi Abdullah Buldur, Filistinlilerin yanında olduklarını ve İsrail’in saldırına asla rıza göstermeyeceklerini söyledi.
İsrail'in benzer cürümleri yıllardır işlediğini ve hiçbir bedel ödemediğini ifade eden Buldur, bu yolla zulümlerin normal karşılanmasına yönelik teyakkuzda olunması gerektiğini söyledi.
Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı Mustafa Kır ise İslam ülkelerinin İsrail'le normalleşme sürecine giren devlet başkanlarını eleştirdi.
Konuşmasına son saldırıların bilançosuna yönelik verilerle başlayan Kır, İsrail'in bunu yıllardır benzer saldırıları yaptığını, ona dur diyecek uluslararası hiçbir kuruluşun olmadığını vurguladı.
Daha sonra Özgür-der Ankara şube başkanı Yasemin Öğüt basın açıklaması okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
SİYONİST İSRAİL’İN SOYKIRIMINA KARŞI DİRENİŞ DEVAM EDİYOR
Siyonist İsrail Rejiminin 5 Ağustos'tan bu yana saldırı düzenlediği abluka altındaki Gazze Şeridi'nde 15’i çocuk 4’ü ise kadın olmak üzere toplam 43 kardeşimiz katledildi. Cuma gününden bu yana devam eden saldırılarda 253 Filistinli kardeşimiz ise yaralandı.
1930’larda gemilerle Filistin coğrafyasına gelirlerken “Gidecek Hiçbir Yerimiz Kalmadı, Bize Acıyın” yazılı pankartlar açan bu terörist topluluk 43 kardeşimizi daha katletti.
Saldırıların olduğu günlerde Mescid-i Aksa kuşatma altına alındı. Siyonist Milletvekili Itamar Ben-Gvir de Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyen isimler arasında yer aldı. Ben-Gvir baskından sonrasında yaptığı paylaşımda, "Bugün 9 Ağustos'ta Yahudiler için en kutsal mekan Tapınak Dağı'na (Mescid-i Aksa'ya) oğlum David ile yürümek ve buradaki egemenliğin bizim olduğunu hatırlatmak için geldim." ifadelerini kullandı.
Bizlerde yeryüzündeki bütün Müslümanlar gibi Ankara’dan Siyonist Katillere sesleniyoruz;
Gazze teslim olmayacak. Aksa’da, peygamberlerin ayak izlerinde elbette Müslümanlar yürüyecekler ve yeryüzündeki onca vahşeti ve dumura uğramış hayatları sağaltan bir peygamber eli gibi dokunacaklar hayata.
Bugünlerde yaşanan saldırganlık Siyonist vahşeti ileri boyutlara taşımakla birlikte, Gazze sancısı yeni değil. Gazze 40 yıldan fazla bir süredir işgalin hukuksuzluğuna, acımasızlığına, vahşiliğine sahne olmakta. Gazze’nin nüfusunun büyük bölümünü 1948’de işgal edilen Filistin topraklarından tehcir edilen Filistinliler oluşturmakta. Gazze’ye hicret eden Filistinliler 1967 savaşıyla birlikte ikinci defa işgalin acısını tatmak durumunda kaldılar. Ve o tarihten itibaren dünyanın en büyük açık hapishanesi oldu Gazze.
Tüm dünya yaklaşık 40 yıl boyunca hiçbir şey yapmadan boş gözlerle Gazze’nin işgal altında tutulmasını seyretti. Filistin topraklarının bütününde olduğu gibi Gazze’de de Siyonist çetenin kesintisiz biçimde uyguladığı baskılar, işkenceler, katliamlar görmezden gelindi. Ama sonunda galip gelen direniş iradesi oldu ve emperyalist dayatmalara ve bölge rejimlerinin işbirlikçiliğine karşın İslami Direniş, işgalcileri Gazze’den defetmeyi başardı. Ardından 2006 Ocak ayında yapılan seçimlerle Hamas tüm Filistin’de halkın onayını aldı ve Gazze’de gücünü pekiştirdi.
Ve uğradıkları bozgunun hıncıyla Siyonistler bu kez kuşatma ve ambargo ile Gazze’yi cezalandırma siyaseti geliştirdiler. İşgalcilerin ardından işbirlikçi güçlerin de Gazze’den sürülüp çıkarılmalarının ardından başta ABD-AB desteği ve bölge yönetimlerinin de katkısıyla Siyonistler Gazze’ye yönelik açık bir imha politikasını uygulamaya koydular. Gazze halkı teslimiyeti kabul etmeyince açlıkla, yoklukla, ilaçsız, yakıtsız bırakılmak suretiyle diz çökmeye zorlandı.
İşgalin her türlüsüne karşı olmak hem insani hem de İslami bir görevdir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali için ayağa kalkan Batı, 40 yıldır işgal altındaki Gazze için, Gazze’de ölen masumlar için kılını kıpırdatmıyor. Bırakın bu vahşeti kınamayı, bizzat verdiği desteklerle bu katliamların ortağı oluyor. BM üç maymunu oynamaya devam ediyor. Birkaç janjanlı açıklama ile olayı örtbas etmeye çalışıyor. Bununla da yetinmiyor kendisini savunan Gazze’ye uygulanan zulmü, işgali, katliamı ve soykırımı destekliyor.
Ancak Dünyanın sessizliğine, Siyonistlerin soykırım ve katliamlarına karşı teslim olmuyor Gazze.
Gazze’nin yiğit evlatları yeryüzünün göğe doğru uzanan şehadet parmağı olan Aksa gibi dimdik ayakta ve hala direniyor.
Gazze yaşarken de şehit olanların, şahit olanların beldesi!
İşte bu onurlu tavır, Allah için olmak, adanmışlık, yaşayan şehitlerden olmak bilinci maruz kaldığı tüm acılara, vahşete karşı Gazze’yi başı dik kılmakta!
Bu direniş tablosuna baktığımızda üzülmek, acımak, iç çekmekten önce gurur duymalıyız, örnek almalıyız! Ve bu direniş tablosu mutlaka sorumluluklarımızı ifa yönünde harekete sevk etmeli bizleri!
Gazze’ye yapılan saldırılar elbette Gazze’nin yiğit evlatlarının direnişini kıramayacak. Elbette Gazze direniyor ve direnmeye devam edecek.
Ve elbette bizler de bu direnişin bir parçası olarak sesimizi yükseltmek için buraya toplandık. Bu üzerimizdeki bir sorumluluktur. Suskunluk, acziyet bize yakışmaz, zillet bizden uzaktır.
İşte bu nedenle Gazze’deki kardeşlerimize Ankara’dan sesleniyoruz.
“La Tahzen İnnallahe Meana“