Özgür-Der Amasya Temsilciliği salonunda bayanlara özel olarak gerçekleştirilen seminerde, Özgür-Der Çorum Şubesinden Mürşide GÖKGÖZ konu ile ilgili olarak özetle şunları söyledi.
SİYASAL BAKIŞ AÇIMIZ KUR’ANDAN KAYNAKLANMALIDIR
İslam ümmetinin sahih – doğru bir Kur’an anlayışından uzak olması, Kur’an nasıl bir siyasal düzlem istiyor sorusunda ihtilaf olmasının en önemli nedenidir. Kur’an ayetlerinin indiriliş sırası eşliğinde peygamberimizin Mekke ve Medine dönemindeki hayatını incelememiz, Kur’an’ın siyasal anlamdaki bakış açısını belirlememize yardımcı olacaktır.
Kur’an’ın siyasal bakış açısında odak terimin ıslah, yani insanlar arası tüm ilişkilerde hakka uygun olarak düzeltme ve düzenleme yapmak olduğunu ve Müslümanların siyasal manadaki en önemli vasfının ıslah edenler – muslihun (düzelticiler) olarak Kur’an’da kullanıldığını görüyoruz.
Müslümanlar Kur’an’ın yol göstericiliği ve peygamberimizin örneklik ve önderliğinde, önce kendilerini bireysel ve cemaatsel boyutta hakka uygun olarak ıslah etme – düzeltme, bilahare ıslah edici İslami bir yönetim oluşturma yolunda gayret sarf etmişlerdir.
İSLAMİ YÖNETİME MERHALELERDEN GEÇİLEREK ULAŞILABİLİR
Müslümanların, Mekke’de kendilerini bireysel ve cemaatsel bazda ıslah etme imkanlarının kısıtlanması üzerine, adaletle yönetilen ve dinlerine müdahale edilmeyen bir memleket olan Habeşistan’a hicret edip alan oluşturarak kendilerini ıslah etme sürecine devam ettiklerini görüyoruz.
Medine hicreti ise, kendilerini bireysel ve cemaatsel düzlemde ıslah etme aşamasını geçen Müslümanların, ıslah edici bir yönetim oluşturma için bir merhale olduğunu görüyoruz.
Medine İslam Devletinin oluşum sürecinin üç merhaleden oluştuğunu söyleyebiliriz. Önce bireysel ve cemaatsel bazda ıslahın gerçekleşeceği alanların açılması, açılan bu alanlarda İslami ıslahın – dönüşümün sağlanması, dönüşümü sağlanmış halkın İslami yönetimi tesis etmesi.
MÜSLÜMANLARIN MÜSLÜMAN OLMAYANLARLA SİYASAL İLİŞKİLERİ
Müslümanlar Müslüman olmayanlarla, adil olmaları halinde ilişkiye girebilirlerken, kişi yada kurumların sadece isimlerinin Müslüman olması, onların adil olduğu manasına gelmez. Müslümanlar daima haklının yanında ve adalete taraf olmak zorunda olduklarından, haklı olduğu sürece Müslümanlara ve Müslüman olmayanlara zarar veren, haksızlık yapanların daima karşısında olmak zorundadırlar.
Bu nedenle, direk kendilerinin taraf olmadıkları olaylarda bile, bu maslahatı gözeterek taraf olmak durumundadırlar. Nitekim Rum Suresi 2’den 4’e kadar olan ayetlerde, Rumlarla İranlıların savaşı esnasında, Müslümanların haklı maslahatı açısından, sadece psikolojik boyutta bile kalsa Rumların desteklendiğini görüyoruz.
Ortadoğu’da son 3 yıldır ortaya çıkan intifadalar, diktatörlüklerin yıkılarak bu memleketlerdeki halkların en temel insani haklarının temini ve bu memleketlerde yaşayan Müslümanların ıslah ve İslami dönüşüm için alan oluşturması, yani İslami yönetim için birinci merhaleyi oluşturma açısından önemlidir ve desteklememiz gereken süreçlerdir.